"Biraz yalnız olduğunu farzederek seninle konuşmak isterim. "
"Çok güzel olmuşsun.Mavi sana yakışmış."
Sesini umursamadan dışarıya bakmaya devam ettim.
Benimle konuşma çabalarından ne zaman vazgeçecekti bilmiyordum.
Yola çıktığımızın 3. dakikasından bu yana sürekli bir şeyler söyleyerek ona karşılık vermemi bekliyordu.
Aradan fazla zaman geçmeden tekrar konuştu."Üşüyorsan klimayı açabilirim." Ben onu duymamazlıktan gelmeye devam ederken bir anda arabanın ani bir fren yapması ile öne doğru savruldum.Kemerim takılı olmasaydı, alnımı çarpacağım kesindi.Ve bunu öfkelendiği için yapmıştı.Korku, öfke ve şaşkınlıkla harmanlanmış bakışlarımı ona çevirdim.
"Ne yapıyorsun sen !?" Diye bağırmadan edemedim.El frenini sertçe çektiğinde irkilerek derin nefesler eşliğinde ona baktım tekrar.
Ne yapmaya çalışıyordu ?"Benimle neden konuşmuyorsun ?" Öfke ile bağırdığında bir kez daha hayret ettim.Şu an öfkeli olması gereken kişi bendim.Ancak o bunun tam tersinin olduğunu davranışları ile kanıtlıyordu.
"Bana günümüzü mahfetme demiştin, hatırlıyor musun ?" Diyerek geçmişe dönüt yapmasını sağladığımda gözlerini bir kez olsun üzerimden ayırmadan konuştu.
"Evet öyle dedim.Ancak bu benimle konuşma demek değil.Sorularıma ve cümlelerime karşılık ver." Dediğinde içimdeki öfke artık boğazıma kadar gelmişti.
"Saçma sapan şeyler söylüyorsun.
Bizim yaşadığımız yer bir dağın başıydı.Bu yüzden orası soğuktu.
Ama burada bahar havası var.Ve sen klima açayım mı diyorsun ? Bu aptalca soruyu sadece benimle konuşmak için kurduğun o kadar belli ki !?" Sonunda bende içimden gelenleri rahatça ifade edebilmiştim."Peki ne dememi bekliyorsun ? Aramızı düzeltmek için ne yapmalıyım ?"
"Hiç bir şey yapma.Tek istediğim bu, tamam mı ? Benimle konuşma.
Sadece sür.Sür ve gidelim." Sonlara doğru tekrar ses tonumu alçaltarak sakin kalmaya çalıştım.Beni gerçekten bazen çok öfkelendiriyordu.Ancak ben yutuyordum.Çünkü o sinirliyken benim de ona karşı yükselmem işin sonunu hiç iyi bitirmiyordu.Dediğimi yaparak sustuğunda ve sadece sürmeye başladığında derin bir iç çektim ve yine dışarıyı seyretmeye başladım.
***
"Nereye gidiyorsun ?" Bir kaç adım arkamda duran Pars'a dönmeden yürümeye devam ettim.Peşimden geliyordu.Bir sürü avcının içinde amaçsızca yürüyordum.
"Hey ?" Diye seslendiğinde oflayarak ona döndüm.
"Mümkünse senden biraz uzağa.
Bırak biraz kafa dağıtayım.Fazla kalmayacağımıza da eminim.Neden sana karşı olan kızgınlığımın geçmemesi için uğraşıyorsun ?" Dediğimde kaşları çatıldı hafifçe."Yani gidene kadar senden uzak durursam beni affedeceğini söylüyorsun ?"
"Hayır.Öyle bir şey söylediğim yok.
Sadece gidene kadar benden uzak durmanı istiyorum.Anladın mı ?""Anladım." Dedi beni şaşırtacak bir ses tonu ile.Ben sessiz kalırken o tekrar araladı dudaklarını.
"O zaman ben seni uzaktan izleyeceğim.İhtiyacın olunca ya da gitmek isteyince gelirim." Diyerek benim bir şey dememe izin vermeden arkasını dönerek uzaklaştı. Arkasından o gözden kaybolana kadar baktım ve sonra önüme döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...