Sağ elimi kaldırıp boğazımı tuttum.
Nefesim hala düzene girmemişti.
Bu nasıl bir psikopattı ? Ne demiştim ki bu kadar sinirlenmiş olabilirdi ?
Üzerime yürümeye başladığında kaçma isteğime karşı çıkıp yerimde sabit kaldım."Bak, bu odayı ben kullanıyorum.
Bu katta daha çok oda var.Onlardan birinde neden kalmıyorsunda ısrarla burayı istiyorsun ?" Dedim sakin bir şekilde.Zaten sinirlenmişti.Henüz nasıl bir manyak olduğunu anlamadığım için ileri gitmek istemedim.Bana doğru attığı adımlar durdu."Çünkü keyfim ve kahyası öyle istiyor." Diyerek alaycı bir karşılık verdi.Derin bir nefes alıp verdim.
Ona uymamalıydım.Kavga edip işi büyütmek istemiyordum.Adımlarımı pencere kenarına doğru yönlendirerek arkasına geçmiş oldum.Kar küresi olduğu yerde duruyordu.Allahtan ona birşey olmamıştı.Elime alıp kapıya ilerledim.
Tam çıkacakken sesi duyuldu."Ne yani ? Kabullendin mi ?" Dedi.
Yüzünü görmesemde şaşkın olduğunu ses tonundan anlayabiliyordum.
Arkamı dönüp konuştum."Yalnızca işin büyümesini istemiyorum diyelim.Ayrıca, bir hayvanı kızdırmamalısın.Değil mi ?"
Yüz ifadesi değişti.Tüm kaslarının kasıldığına yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım.Yüzüme alaycı gülümseyişim yayıldı."Neyse.Sen odana yerleşir bir zahmet eşyalarımı kırmadan yan odaya bıraktırtırsın." Dedim 'odana' sözcüğünü vurgulayarak.Sonrada bir delilik daha yapmasına izin vermeden odadan çıktım.Elimde tuttuğum kar küresi buraya ilk yerleştiğimde dolapta idi.Neden ve ne için hiç anlayamasamda çok sevmiştim.Oldukça güzeldi...
Lavaboya doğru seri adımlarla ilerledim.İşimi gördükten sonra çıktım.Birkaç avcı vardı.Bazıları makyaj tazeliyor bazıları ise umursamaz bir şekilde ellerini ve yüzlerini yıkayıp gidiyorlardı.
Musluğu açıp akan su ile ellerimi yıkadım.Sonra kızaran yüzümü ıslattım.Musluğu kapatıp ellerimde kalan suyu saçlarıma bulaştırdım.
Tam o anda birşey dikkatimi çekti.
Kahretsin boynumdaki morluk çok belli oluyordu ! Hem de az da değildi.
Bunu şimdi nasıl açıklayacaktım ? En iyisi saklamaktı.Ama nasıl ?Lavabodan çıktığımda merdivenlere yöneldim.Yekta ile karşılaştığımda boynumdaki morluk sırıtmasın diye hemen kafamı eğdim.Göz ucuyla ona baktım.Kaşlarını çatarak yanıma adımladı.
Hayır Yekta, normalde yaptığın gibi beni görmezden gelerek git !
Yanıma geldiğinde yutkundum.
"Neyin var senin ?"
"H-hhiçbirşeyim." Kaşları olabildiğince çatıldı.Yüzü gerildi.
İçimden bir ses bu durumun hiç iyi bitmeyeceğini söylüyordu."Kaldırsana sen bir kafanı." Dediğinde dudağımı dişledim.Şimdi ne yapacaktım ben ? Öylece duruken elini uzatıp çenemi tuttu ve kaldırdı.
Mecburen ona ayak uydurdum.
Gözlerimi zeminden çekip Yekta'ya baktım.Siyah gözleri boyumu bulduğunda çatık kaşları düzeldi.
Sanırım ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Sessizce ismini fısıldadım."Yekta..." Ne açıklama yapacağımı düşünürken gözleri gözlerimi buldu.
Bir anda sakinliğini bozarak bağırdı."Siktir ! Bu ne ha ?" Ağzından ilk defa küfür çıkıyordu.O kadar yüksek sesle söylemişti ki oradan geçmekte olan tüm avcılar dönüp bize baktı. Şaşkınlık ve korku ile konuştum.
"Yekta ne yapıyorsun ? Bağırma lütfen.Herkes bakıyor."
"Sen şakamı yapıyorsun Hafsa ? Boynunda kocama-" cümlesini tamamlamasına izin vermeden ağzını elimle kapattım.Etrafa bakarak bizde olan gözlerin önlerine çevrilmesini sağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
Viễn tưởngHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...