Bölüm 75 (Ölemezsin)

49 3 0
                                    

"Ben bile seni kendimden korurken,ölemezsin."

"Hafsa !" Asenat'ın endişe dolu sesi ile cümlem yarıda kalmıştı.Hızlı adımlar ile yanıma gelerek Pars'ın önüne geçti ve konuştu.

"İyi misin ?" Sorarken elleri ile saçlarımı geriye itiyor yüzümde birşey var mı diye bakıyordu.Ellerini tutup indirdim.

"İyiyim Asenat, birşeyim yok.Sadece bayıldım." Dediğimde Asenat Pars'a bakmadan imalı bir şekilde konuştu.

"Ne bileyim ? Sonuçta bir hayvanın kucağında gelmişsin buraya." Dediğinde Pars tam konuşacaktı ki arkadan bir kızın sesi duyuldu.

"Testler için ortamı hazırladım." Sanırım doktordu ve bunu Asenat'ın yanında söylemesi hiç iyi olmamıştı.
Pars'a baktığımda çapkın bir gülümseyiş ile oldukça genç duran sarışın kızın yanına adımlayıp konuştu.

"Hayatım, biraz konuşalım mı ?" Bu ses tonu kesinlikle çok tehlikeliydi ve muhtemelen diğer kızlar için fazla çekiciydi.Kız hemen kızararak gözlerini kaçırdı.

"O-olur." Dediğinde Pars kızın beline elini yerleştirerek bir kaç adımda onu dışarı çıkardı.Onlar gözden kaybolana kadar gözlerim takibi bırakmadı.En sonunda varlığını yeni hatırladığım Asenat'a bakınca gözlerinin kısılmış olduğunu ve bana kuşkucu bir şekilde baktığını gördüm.

"Ne testinden bahsediyor o kız ?" Dediğinde ne diyeceğimi bilemedim.
Hemen birşey bulmalıydım.

"Tansiyonum düşmüş diyordum ama doktor ne olur ne olmaz diye test yapacaktı." Dediğimde gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi.

"Keşke daha inandırıcı olsaydın." Dediğinde oflayarak konuştum.

"İyi inanma o zaman." Diyerek yanından geçtiğim sırada kapıdan içeri Yekta girdi.Bana çok korkutucu bakıyordu.Bu bakışlarından onun olduğu anlaşılıyordu.Yanıma sert adımlarla yaklaşırken Asenat sessizce bize bakıyordu.

"Ne işin vardı o hergelenin yanında ?" Diye sorduğunda kısa çaplı bir şok geçirdim.O benim arkadaşım değildi, öğretmenim değildi.Hiç birşeyim değildi.Günlerdir umrunda da değildim, şimdi ne olmuştu da gelip bana hesap soruyordu ?

"Bana hesap mı soruyorsun ?" Dediğimde Asenat dudaklarını ısırdı.
Bu, kötü bir tartışmanın geldiğini anlamasının habercisiydi.

"Ben en iyisi sizi yalnız bırakayım." Sessizce kurduğu cümlenin ardından hızlı adımlarla revirden çıktı.İşte şimdi Yekta ile tek kalmıştım.

"Bana bir cevap ver, Hafsa." Dediğinde şaşkınlığımın yanına bir de öfke eklendi.

"Neden ? Sana bir cevap verme zorunluluğu hissedecek kadar yakın mıyız ?" Dediğimde yutkundu.Evet.
Değildik.

"Yakın olmak zorunda değiliz." Dediğinde sahte bir şekilde güldüm.
Delirecektim, az kalmıştı.Bu cümlesine nasıl bir karşılık verebilirdim ? Kafamı sağa sola salladım belli belirsiz.

"Yakın olmak zorunda değiliz." Diye tekrarladım alaya alarak.

"Sorunun ne Hafsa ?" Dediğinde bakışların onu buldu.İşte şimdi gerçek anlamda sinirlenmiştim.

"Sorunum mu ne ?" Dedim yüksek sesle ellerimle kendimi gösterek tekrar konuştum.

"Sence sorunu olan ben miyim ?" Ellerimi indirdim.Kısa bir duraksamanın ardından devam ettim.

"Yoksa sen misin ?" Cevap vermediğinde içimde olanları dökmeye başladım.

"Gelip bana karşılaşmamalıyız diyorsun, ama ondan önce elimi tutuyorsun, bir şekilde varlığını hissettiriyorsun, benimle şarkı söylüyorsun,bir anda dünyanın en yakın insanları olurken bir anda da dünyanın en uzak iki insanı oluveriyoruz.Sonra bana birşey olduğunu öğrendiğinde gelip çok samimiymişiz gibi hesap soruyorsun,
Birde yakın olmak zorunda değiliz diyorsun.Şimdi tekrar düşün, sen misin sorunlu olan yoksa ben mi ?" Dediğimde susmaya devam ediyordu.
Uzun zamandır bunlar içimdeydi ve bir anda söylemek rahatlamama vesile olmuştu.O sustuğundan ben tekrar konuştum.

Gölge Avcıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin