"Sadece, gerçekciyim."
Gözlerimi ekrandan zorlukla ayırdım.
Bu nasıl olabilirdi ? Neden daha önce fark etmemiştim ? Aslında belirtileri vardı ve ben durumumu ciddiye alıp araştırma dahi yapmamıştım.Şimdi ise pişmandım.Anlamadığım ve beni en çok şaşırtan şey de hastalığı normal bir insanın geçirdiğinden daha hızlı geçirmemdi.Benim bulunduğum evre 3. evre sayılıyordu.
Ve son evre 4'tü.Tedavi için geçti.
Oysa ki daha 25 gün olmuştu.25 gün önce herşey düzgündü...Arama motorundaki yazıları ve geçmişten de kendi hastalığım hakkında yazdığım herşeyi sildim.
Kimse bilmemeliydi.Bu şey kendimle benim aramda bir sır olarak kalmalıydı.Zaten herşey için geçti.
En azından birileri duymaz ve üzülmezdi.Sessizce ayrılırdım bu dünyadan.Ayağa kalkarak sarsak adımlarla kütüphaneden çıktım.Kendimi iyi hissetmiyordum.Ve bunu garipsemiyordum.Kim kanser olduğunu ve bir kaç aylık ömrünün kaldığını öğrendiğinde mutlu olabilirdi ki ?
Odama çıkmak için merdivenlere yönelmiştim ki duyduğum tok ses ile duraksadım.Bir bağırış vardı.Acılı bir bağırış.Sesler yakından geliyordu.
Gitmek ve kalmak arasında mekik dokurken bağırışlar daha da arttı.
Dayanamayacaktım.Sesin yükseldiği yere ilerlediğimde aralık kapıdan içeridekinin kim olduğuna baktım.
Pars'tı.Ancak tanınacak halde değildi.
Yıllardır kullanılmadığı bariz olan odayı dağıtıp mahvediyordu.Saçları her zamankinin aksine dağınıktı.
Ter içindeydi.Gözleri, gözleri sarının en parlak ve koyu haliydi.Gözünün altındaki damarlar o kadar belli oluyordu ki az sonra oradan fışkıracak hissi uyandırıyordu.Bu görüntü o kadar korkunçtu ki birkaç saniyeden fazla bakmak psikolojimi bozabilirdi.Az sonra delirmişcesine üzerindeki deri ceketi çıkarmak için elleri düğmeye gitti.Beceremeyince ceketi paramparça ederek çıkarttı.
Bu bile kaçmam için büyük bir sebepti."Neredesin lanet olası ?!" Diye bağırarak tozlu çekmeceleri açıp kapatmaya başladı.Kulaklarımı kanatacak şekilde bağırdığında gözlerim kısıldı.Acı ve öfke vardı sesinde.Çekmecede aradığını bulamamış ki eliyle komodini duvara fırlattı ve parçalarına ayrılmasını sağladı.Onu bu kadar sinirlendiren şey ne olabilirdi ?
"Kahretsin !" Diye bağırarak ellerini şakaklarına bastırdı.Ağlayışa benzeyen iniltiler halinde yere oturdu.Gördüklerime inanamıyordum.Birine anlatsam alay edip gülerlerdi.
"Kahretsin !" Diye sayıklamaya başladı oturduğu yerde.Az sonra koridorda başka ayak sesleri duymam ile hemen duvarın arkasına saklandım.Gelen Uraz'dı.Elinde bir kutu vardı.Bu bir ilaç kutusuydu.
İlacın ismini öğrenmem gerekiyordu.
Gözlerimi kısarak daha dikkatli baktım.Sedativo
Sakinleştirici demekti.Uraz hızlı adımlarla odaya girdiğinde ben de temkinli adımlarla tekrar kapının yanına gittim.Bu sefer daha da aralıktı.Gördüğüm tek şey Uraz'ın sırtıydı.Pars'ın yanına diz çökmüştü.
"Getirdim." Dedi ve biraz yana kayarak Pars'ı görmeme olanak sağladı.Kapalı olan gözleri ve tepkisiz bedeni ile sırtı yıkıntıya yaslı bir şekilde oturuyordu.Uraz eğilerek kulağını Pars'ın kalbine dayadı ve hemen geri çekildi.Elindeki kutunun kapağını açarak içinden sayılamayacak kadar çok hap çıkardı.
Bunlar ne işler çeviriyordu ?"Lanet olsun !" Diyerek hapları Pars'ın ağzına götürdü ancak kolunun tutulması ile mavi gözlerinin Pars'ın kırmızı gözleri ile kesişmesi bir oldu.
Pars'ın gözleri kırmızıydı.
"Ne halt yaptığını sanıyorsun sen !?" Diye gürlediğinde, Uraz avucundaki hapları gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...