Bölüm şarkısı:Can you hold me /NF and Britt Nicole
"Ayaklarım beni buraya getirdi."
Önce avucumdaki saçlara sonra dışarıya bakarak derin bir soluk aldım.Kaç gündür aynı sorunlarla karşı karşıyaydım.Saç dökülmesi, halsizlik,ciltte solukluk, isteksizlik,çabuk yorulma, konsantirasyon bozukluğu ve birçok sorun daha...
Başta önemsemesemde şu 20 gün içinde giderek artmıştı ve önemsenmeyecek kadar az değildi.
Yüzüm solgun ve dudaklarımın rengi eskisi kadar canlı değildi.Gözlerimin altı uyku düzensizliği yüzünden çökmüştü.Ben makyaj yapmazdım.Diğer kızlar gibi her ay uğraşmam gereken güzellik sorunlarım yoktu.Bu bana melek olmanın getirdiği avantajlardan biriydi.Ama şimdi solgun yüzümü gizlemek için boyaya ihtiyaç duyuyordum.Her sabah bunu yapmak zordu.Ve ger gece yüzümü yıkayıp aynaya baktığımda şaşkınlıktan ellerimin yüzüme gitmesini engelleyemiyordum.Akıl almaz bir hızla çöküyordum.Oysa daha 18'ime bile girmemiştim.2 ay kalmıştı reşit olmama.Bu zamanlar benim en güzel zamanlarım olmalıydı.Ama olmadı.
Bu 20 gün içerisinde Sadra teklifimi kabul etmişti ve gücümü kontrol etmemde bana yardımcı olmuştu.
Hâlâ sıkıntılar yaşasamda başım belaya girince kurtulabilecek kadar iyiydim.Bunun haricinde yaptığım tek şey buydu işte.Tüm gün yatakta oturup dışarıyı seyretmek...Ne yürüyordum ne koşuyordum ne de başka birşey yapmak için hevesleniyordum.Yalnızdım.Ne Asenat ne Felix ne Sadra ne de Edim Yekta'nın bıraktığı boşluğu dolduramıyorlardı.Hiç biri beni onun kadar iyi hissettirmiyordu.Asenat son günlerdeki hallerim yüzünden üstüme çok düşüyordu.Felix, güldürmek için komik şeyler anlatıyordu.Edim ise sessizdi.Sadra zaten yardım ediyordu.Ve tabi bende ona yardım ediyordum.Yekta ile barışmalarını sağlamak için fikirlerimi devreye sokmuştum.
Yaptığımız şeyleri gidip kardeşine anlatmasını söylemiştim.Ve evet, açıkçası işe yarıyordu.Yekta onu affetmese bile eski öfkesi yoktu.
Hiç olmazsa ben öyle düşünüyordum.Gitmek istiyordum ama nereye ? Nereye gidebilirdim ki ? Bacaklarımda uyuşmalar baş gösterdiğinde Şatonun içerisinde biraz yürümem gerektiğini düşündüm.Kütüphaneye gidebilirdim.
Belki Yekta ile karşılaşırdım.En son karşılaşmamız geldi aklıma."Karşılaşmamalıyız." Demişti.Ve gerçekten karşılaşmamıştık. Odalarımız birbirine çok yakın olmasına rağmen onu o günden sonra 1 kere bile görmemiştim.Her gece gözlerimi kapattığımda gözlerimin önünde beliren hayalinin gerçeğinin bir kaç adım ötede ki odada olduğunu bilip te gidememek ise ayrı bir ceza gibiydi.Onsuz herşey değerini kaybetmişti.Bir an aklıma Kamran geldi.O da gitmişti ve ben bu kadar üzülmemiştim.Hem de biz sevgiliydik.Uzağa gitmişti ve bu kadar yıkılmamıştım arkasından.Ama aynı şey Yekta için geçerli değildi.Hemen karşımdaki odada olmasına rağmen çok uzağımdaymış gibi olması ve sadece arkadaş olduğumuz halde benim bu kadar üzülmem ne kadar normaldi ?
Sadece arkadaştık...
Bazen bu kavramın aramızdaki bağa yabancı kaldığımı düşünüyordum.
Ben onu basit bir 'arkadaş' kalıbına sokacak kadar az sevmiyordum ki.
Ben onu daha fazla seviyordum.Evet, günler sonra bunu kendime itiraf edebilmiştim.Onu zannettiğimden daha fazla seviyordum ve ona ihtiyaç duyuyordum.Ancak hislerimi adlandıramıyordum.Bunları düşünürken ise niçin sinirlendiğimi ya da korktuğumu bilmiyordum.Ayaklarım hareket etmem için yalvarırcasına ağırdığında yerimden yavaşça kalktım ve odamdan çıktım.
Kütüphaneye doğru gidiyordum.
Zihnimdeki tek düşünce Yekta ile karşılaşmaktı.Belki de bu aklımın değil kalbimin söylediği birşeydi.Ve mantığım bana bas bas 'karşılaşmanız iyi olmaz.' Diye bağırıyordu.Ama hemen susmasını sağlıyordum.
Adımlarım istemsizce duyduğum ses ile yavaşladı.Bu bir melodi sesiydi.
Çok güzeldi ve ruhumu okşuyordu.
Bir yerden tanıdık geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...