"Ben onun eşiyim."
Oturduğum sandalyede öne doğru eğildim ve parmaklarım arasındaki kutu bardağın tepesine daireler çizmeye başladım.Diğerleri masanın etrafına dizilmiş keyifle sohbet ediyorlardı.Ben ise bakışları üzerime çektiğimde gülümsüyor ve sonra tekrar düşüncelere dalıyordum.
Az sonra gözlerim yemekhanenin kapısından içeri giren adama kaydı ve kaşlarım istemsizce çatıldı.Siyah saçları vardı.Uzaktan görsemde seçebildiğim siyaha yakın kahverengi gözleri ve kalın bir cüssesi.Bu, bu adam rüyamda gördüğüm o adamdı.
Bakışlarımı hissetmiş gibi kafasını bana çevirdiğinde göz göze geldik.
Emindim artık.Bu oydu.Ayrıca onu şu ana kadar yalnızca dün rüyamda görmüştüm ve şimdi karşımda duruyordu.O, bu şatodan değildi.
Sandalyeyi ayağa kalkmam ile geriye itelemiş oldum ve masadaki sesin kesilmesini sağladım.Şu an bana baktıklarını biliyordum fakat ben gözlerimi bir türlü o adamdan ayırmıyordum."Hafsa ?" Dedi soran bir ses ile Asenat.
Gözlerim etrafa delici gözler ile bakan ve yemek hanenin çıkışına doğru ilerleyen adamdan ayrıldı."Geleceğim." Dedim ve sandalye ile masanın arasında çıkıp yürümeye başladım.
"Hey, nereye !?" Diye soran Felix'e cevap vermeden koşar adımlar ile yemek hanenin kapısına ilerledim.
Biliyordum, çok saçma olabilirdi.
Yani sırf rüyamda bir adamı gördüm diye paranoyak gibi peşinden gitmek... ama değildi işte.Adımlarım adamın yavaş adımlarını yakaladığında yavaşladım ve elimle omzuna dokunurak konuştum.
"Beyefendi ?" Dedim nazik bir ses tonu kullanmaya çalışarak.Bana döndü.Siyaha yakın kahveleri, ve yüz hattı zihnimde silik bir sima yaratırken onu birine benzetme olasılığım kafamı iki yana sallamama sebep oldu.Yüzü oldukça ifadesizdi.
"Sizi daha önce burada hiç görmedim." Diye başladım.Ah ! Ne kadar da güzel bir başlangıç ! Adamın kaşları hafifçe çatıldı.
"Yani, yardım edebileceğim bir konu varsa eğer-"
"Lideri arıyordum." Diyerek böldü sözümü.Fazla kabaydı ve bu onun yüzünden okunan bir özelliğiydi.
Görünümü insanın içine korku salıyordu.Kısa bir an ikimizde sustuk ve sonra o tekrar konuştu."Liderinizin odasını bana söylerseniz en büyük yardımı yapmış olursunuz küçük hanım." Dedi soğuk bir sesle.
Bir an Yekta'yı neden görmek istediğini merak ettim.O, bizim liderimizdi ve bu kaba adam onu görmek istiyordu."Liderimiz ile ne konuşacaksınız acaba ?" Dedim yine yumuşak olmasına özen gösterdiğim sesim ile.
Bu soru karşısında adam çatılı olan kaşlarını daha da çattı."Bu seni hiç ilgilendirmiyor." Dediğinde dudaklarımı araladım ancak hiç bir şey demeden tekrar kapattım.Az kalsın bende kaba bir şekilde konuşacaktım ve başkalarını incitmek benim açımdan hiç bir zaman hoş bir davranış olmamıştı.
Sarf edeceğim kırıcı sözleri yuttum ve yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirip derin bir nefes aldım."Öyle ise size şunu söylememde fayda var." Diyerek adamın kısılmış gözlerine baktım.
"Liderimiz şu an şatoda değil.Ve büyük olasılıkla yarın da olmayacak.
Bu yüzden, siz onunla konuşmanız gereken önemli her ne varsa benimle konuşursanız iyi olur." Sesim bu sefer daha soğuk çıkmıştı ama bu isteyerek yaptığım bir şey değildi."Senin ne özelliğin var da seninle konuşayım ?" Diye çıkıştı.Bu adam tahmin ettiğimden ve görünüşünden bile daha kabaydı.Görgüsüzdü ve son derece saygısız olabilirdi.Hiç olmazsa ilk defa konuştuğu biri için böyle biri olarak gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...