Bölüm 27 (Oyun)

117 11 0
                                    

Kamran'dan

"Hafsa !!!" Şatonun koridorlarında deli gibi koşuyordum.Felix'in söylediği şey ile beynimden vurulmuşa dönmüştüm.Bu imkansızdı.Ölemezdi.Beni bırakamazdı.Bunu yapmaya hakkı yoktu.Ameliyathane katına geldiğimde kapıda bekleyenlerden Hafsa'nın içeride olduğu anlaşılıyordu.Kapıyı açıp içeri gireceğim sırada Asenat kolumu tuttu.

"Buna dayanamayabilirsin Kamran."
Kolumu hızlıca çekip kapıyı açtım.
Hafsa'nın yanına gidip elini tuttum.
Buz gibi olmuştu.Kafası sağa yatmış gözleri kapanmıştı.Karnından akan kanlar zemini boylamıştı.Her yer kandı.Ama kan değil ölümdü kokan.
Yüzüne dokundum.Eskisi kadar sıcak değildi.Ya da... dudakları tebessüm ile kıvrılmamıştı.Farklıydı.
Ona ölüm hiç yakışmamıştı...
Az sonra kapının kırılacakmış gibi açılması ile oraya döndüm.Yekta idi.
Dağılmış saçları ve kızarmış gözleri metalik rengini almıştı.Hızla Hafsa'nın yanına geldi ve eldivenini çıkarttı.

"Ne yapıyorsun ?" Diye sorduğumda konuşmadı.Elini Hafsa'nın kalbinin üzerine koydu.Ona acı vermesi bir işe yaramazdı.

"Yekta bunu zaten denediler.Şok cihazı ile." Kelimeler ağzımdan zorlukla dökülüyordu.

"Şok cihazı yeterli değil ! Acı onu hepinizden fazla uyarıyor." Diğer eldivenini de çıkartıp aynı yere koydu.Çok sessiz bir şekilde 'hadi' diyordu.Sonra ağzının içinde bir kaç sözcük daha yuvarlanıyordu ama bunları duyamıyordum.Çaresiz bir şekilde beklerken arkamdaki cihazdan ses geldi.

Dıdıt... dıdıt...dıdıt... kalbi atmaya başlamıştı.Yekta ellerini çekip bağırdı.

"Doktooorr !!" Bir kaç kez daha bağırdı.Az sonra Sarı saçlı ve siyah saçlı iki bayan göründü.Şaşkınlık ile yanımıza koştular.

"Bu nasıl oldu ?" Siyah saçlı bayanın şaşkınlığı sorusuna yansıyordu.

"Çok kan kaybetmiş tekrar verebilirim." Yekta'nın söylediği ile Sarı saçlı doktor konuştu.

"Hayır vücudu kendi kanını kendisi karşılıyor.Seninkini reddetti.Şimdi ikinizde dışarı !!" Doktorun otoriter sesi ile kapıya adımladık. Ameliyathaneden çıktığımızda Asenat,Felix,Patric,Ares,Elis,Luka ve bir çok avcı yere oturmuş bekliyorlardı.

"Tebrik ederiz Yekta.Senin sayende Hafsa yaşıyor." Felix'in sözü ile hepimiz Yekta'ya baktık.

"Sana nasıl teşekkür etsem az.İyi ki varsın arkadaşım." Diyerek bana bakmasını sağladım.Yekta tam birşey diyecekken başka bir ses duyuldu.

"Bence bu kadar çok sevinmeyin.
Ya yine kalbi durursa ? O zaman ne olacak ?" Maria'nın sesiydi bu. Nedendir hiçbir fikrim yok ama bu kızı gördüğüm ilk günden beri sevmemiştim.Hafsa'ya düşman gibi bakıyordu.Kimseden ses çıkmayınca ofladı ve gitti.Anlaşılan kimse onunla uğraşmak istemiyordu.

"Bu kızın sorunu ne ?" Diye sorduğumda Asenat dudaklarını bilmiyorum dercesine büzdü ve ayağa kalktı.

"Bilmem.Belkide canı dayak çekiyordur." Sinirlenmişti.Hafsa'yı o da seviyordu.Bize doğru bir kaç adım attı ve konuştu.

"Ben biraz dinleneceğim.Eğer birşey olursa haber verirsiniz." Diyerek uzaklaştı.Felix'te peşinden giderken konuşmayı ihmal etmedi.

"Ben duysam yeterli zaten.Yemek yemeye gidiyorum." Diğerleri de farklı bahanelerle ameliyathane kapısından uzaklaştığında Yekta ve ben kalmıştık.Yavaşça yürüyerek koltuklara oturduk.Aklıma ona bağırdığım gelince kendime kızdım.

"Sanırım sana bir özür borcum var." Dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı.

"Ne için ?" Sıkıntı ile bir nefes verip nedenini söylemek için ağzımı açtım.

Gölge Avcıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin