Bölüm 41 (Canına Okurum)

76 11 0
                                    

Maria'dan

Kamran beni o soğuk ve karanlık bodrumda bırakıp gitti.Gözlerimden
akan yaşlar yere düştü.Nasıl olurdu da bu kadar keskin kuralları olurdu ?
Bir insan hiç mi yanaşmazdı ? Böyle düşündükçe daha da üzülüyordum.
Hafsa'ya sadece çarpmıştım ve bunun bedelini kimse için dökmediğim gözyaşlarım ile ödemiştim.Madem ona zarar veremeyecektim.Öyle ise bu işi kökünden hallederek sorunu ortadan kaldırmalıydım.

Hafsa ölecekti.Bu gece !

Hafsa'dan

Vaktimin çoğunu kitap okuyarak geçirmiştim.En sonunda sıkılarak kitabı kapattım.Kimsenin olmadığı kütüphaneden tam çıkacağım esnada bir hıçkırık duydum.Kim ağlıyordu ? Merakla adımlarımı sesin geldiği yöne atmaya başladım.Rafların arkasına baktığımda.Ağlayanın Asenat olduğunu gördüm.Kaşlarım çatırılarak yanına çöktüm.Karnına çektiği dizlerinin üzerinde olan ellerini tuttum.

"Asenat, ne oldu ? Neden ağlıyorsun ?" Dedim sessizce.Kafasını kaldırmadan konuştu.

"Ağlamıyorum.Git Hafsa." Dedi titreyen sesi ile.Ellerini okşadım.

"Asenat, gizlemene gerek yok.Yoksa ağladığını görürlerse güçsüz olacağını mı düşünüyorsun ?" Yine kafasını kaldırmadan konuştu.

"Sadece ağlayınca çok çirkin oluyorum.Hem, önemli birşey yok." Dediğinde yanına oturdum.

"O zaman bende burada sen gidene kadar otururum." Dedim.Bir süre konuşmadı.Tam ümidimi kaybedeceğim sırada cılız sesi duyuldu.

"Ben, terkedildim Hafsa.Hem de basit çıkarlar uğruna.Acımasızca terk edildim." Dedi.Hiç konuşmadım.
Sadece dinleyecektim.O zaman daha rahat anlatırdı.

"Annem bizi, yani Felix ile beni doğurduğu gün ben nefes almıyormuşum ve bedenim buz gibiymiş.Felix ise gayet normalmiş.
Doğduğum yerin kralı denilecek adamdanmışız güya biz.Annem hemşireler dâhil kimse neden benim öyle doğduğumu bilmesede kendisi biliyordu ve bunu sakladı.Nefesimin kesilişi aslında kendimi bir çeşit buz tabakasının içine almamdı.O kadar inceydi ki o tabaka kimse aslında yaşayıp nefes aldığımı anlayamadı.
Annem hariç." Dedi ve kafasını kaldırdı.Burnunu çekip göz yaşlarını kolunun tersi ile sildi.

"Biz, Gölge Avcısıydık ve bu bir çeşit lanet sayılırdı.Hele de kız olanların evin tüm bereketini kaçırıp aileyi dağıtacağı söylenirdi.Bu yüzden annem beni ölü olarak gösterdi.
Yani lanetli bir çocuğu ölü olarak doğurarak,kendisinin ne kadar temiz bir insan olduğunu açıklamaya çalıştı.
Bana bir kere bile anne sütü vermeden,bir sokağa bıraktı.Büyük hoca varlığımı hissederek yanına almış işte.Kendisini temize çıkartıp krala layık bir kadın gibi davranmış ve başarmışta aklınca.
Beni gözünü dahi kırpmadan sokağa atarak..." Dedi.Duyduklarım ile şaşkınlıktan ve üzüntüden ne yapacağımı şaşırmıştım.

"Asenat, ben... Bu çok üzücü.Çok üzüldüm." Dediğimde kafasını hızlıca sağa sola sallayarak burnunu çekti ve gözlerinden akan yaşları kolunun tersi ile itti.

"Üzülme.Çünkü üzülmeye değecek bir kadın değil benim annem." Dedi buruk bir ses ile.Elinin üzerine elimi koyup konuştum.

"Asenat, sen çok güçlü bir kızsın.
Tanıdığım en güçlü kızsın hatta." Dediğimde bana sarıldı.Ona karşılık vererek kollarımı beline koydum.

"İyi ki varsın Hafsa, iyi ki arkadaşımsın." Dedi...

🖤🖤🖤

Öğlen yemeğinden sonra Kamran, Asenat, Felix ve Yekta ile şatonun bahçesine çıktık.Hoş sohbetler ediyor gülüp eğleniyorduk.Felix konuyu değiştirdi.

Gölge Avcıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin