"Korku saygı getirir ve saygı da
itibar..."(Yalnızca Pars için ayrılan bir bölüm daha.Keyifle okuyun.)
Aragorn sınıra kadar yürüdü ve kırmızı çizginin tam gerisinde durdu.
Gözleri tüm ihtişamı ile yüzyıllardır yerli yerinde duran ve hiç eskimeyen kraliyette gezindi.Derin bir nefes aldı.
Ciğerlerine dolan nefes gözlerinin kapanmasını sağladı.Ettiği yemini gerçekleştirmesi için önünde hiçbir engel yoktu artık.Adımını kırmızı çizginin ilerisine attı.Sol ayağınıda diğeri ile aynı hizaya getirdi ve test etti.Lanet ortadan kalkmıştı.Sınıra girmek ona acı vermiyordu.Gülümsedi.
Kısa bir aranın ardından yürümeye başladı ve kraliyetin kapısına kadar bu yürüyüş devam etti.Kapıda bekleyen iblisler Pars'ı görmeleri ile ne yapacaklarını şaşırdılar.Pars ikisine bakarak konuştu.
"Evine dönen bir veliahta kapıyı açmayacak mısınız ?" Diye sordu alaycı tavrı ile.İki iblis birbirlerine baktılar.Pars ise tepkilerini seyrediyordu.Diğerine nazaran boyu daha uzun olan iblis konuştu.
"Biz, biz sizi içeriye alamayız." Dedi zorlukla.Pars diğerine baktı.
"Üzgünüz.Kurallar böyle." Diyerek arkadaşını destekleyen iblise karşılık Pars ellerini paltosunun ceplerinde soktu.
"Sahi mi ?" Dedi kaşları havalanırken.
"Beni içeri almayacaksınız yani ?" İki iblisde gardını aldı.Pars ise hareketsiz bir şekilde duruyordu.
"Sanırım beni tanıyamadınız." Dedi uyarıcı bir tonlama ile.
"Ben Veliaht Aragorn.Namı diğer Karanlık Lord." Adamlar ifadesiz kaldı.Pars konuştu.
"Tanımadınız mı ?" Dedi alaylı sesi ile.
Düşünmüş gibi yaptı."Bir ara deli de diyorlardı." Diyerek ikisinde gezdirdi bakışlarını.
"Hayır mı ?" Dedi üzgün bir tavırla.
Dudak büzdü."Belkide efsane Aragorn demeliydim." Diyerek gözlerini tekrar ikisine dikti.
Sıkılmıştı.Bu adamlar onun yakacağı ateşin altındaki ince çalılardan birisi bile olamazdı.Yani yalnızca vakit kaybıydı.Başka birşey değil.Fevri bir hareketle iki elini de adamların göğsüne sokarak kalplerini çıkardı.
Adamların bedenleri yere yığılırken Pars elindeki iki kalbi cesetlerin üzerine attı ve ellerine bulaşan kanı umursamadan büyük kapıyı açarak tüm kraliyeti görmüş oldu.2 yılın ardından ilk defa bu kadar yakındı buraya.Vakit kaybetmeden içeri girdi. Kapıda karşısına çıkan her kimse öldürdü.Bu eylem onun için normalin bile ötesine geçmişti.Ona göre herkes bir gün ölmeliydi.Ölmesini istemedikleri ve tabii kendisi hariç.
Merdivenleri tırmandı.
Ve durdu.İşte oradaydı.Babası tahtında oturmuş şarap içiyordu.Pars dondu kaldı önce.
Ona yapılanlar geçti gözlerinin önünden.Babasının gözleri kendisine çevrildiğinde yüzü ifadesizleşti.Şuan soğuk bir mermeri andırıyordu.
Kral oturduğu yerden kalkmadı.
Yaptığı tek şey şaşkınlığının altında ezilmesine izin vermemeye çalıştığı korkuyu kontrol etme çabasıydı.
Ruhunda filizlenen nefreti nefesi ile büyük odaya yayıldı ve her yeri görünmez bir ağ gibi sardı.Az önce içine şarap doldurmuş olduğu krsital bardağı kaldırdı ve konuştu."Benimle içmeye mi geldin, sevgili oğlum ?" Dedi alay ve gizlemekten sakınmadığı nefret ile.Pars'ın ifaedesiz yüzünü değiştiren dudaklarının yukarı doğru kıvrılması oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...