"Beni kandırdığını düşünüyorsun."
Hafsa'dan
Yatakta doğrulup kaç dakikadır susmak bilmeyen telefonu elime alıp aramayı cevapladım.
"Alo ?"
"Neden açmıyorsun telefonumu Hafsa ?" Öfkeli sesi ile sabah sabah günümü mahfeden Pars'a merhaba.
"Uyuyordum." Dedim dürüstçe.
"Ben aramasam hiç aramayacaksın." Dedi.Göz devirdim.Bir de arayacak mıydım ?
"Hastayım biraz.Halim yok." Dedim yine dürüst bir şekilde.Son günlerde daha da halsizleşmiştim.Ona söylediğim yalan değildi.
"Keşke elimden bir şey gelseydi." Dedi üzgün gibi.Acaba rol yapıp benimle böyle oynarken hiç utanmıyor mu ?
"Son nefesimde yanımda olman elinden gelen en iyi şey olur."
"Söz veriyorum." Dedi ve nefes alış verişini işittim.
"Son nefesinde yanında olacağım."
Tabii olursun.Ölümümü kaçırır mısın hiç ?"Pars, şimdi kapatsam olur mu ?" Dedim halsiz bir sesle.
"Tamam.Ben seni sonra ararım.
Kendine iyi bak." Diyerek sustu.
Telefonu kulağımdan ayırıp kapatacakken onun kapattığını görüp 'öküz işte ne olacak ?' Diye geçirdim içimden.Yatakta daha fazla oyalanmayarak bacaklarımı aşağı sarkıttım ve ayaklandım.Banyoya girip rutin işlerimi hallettikten sonra kısa bir duş alıp üzerime yeni şeyler geçirdim ve odamı toparladıktan sonra aşağı indim.
Yemek haneye girip etrafa bakınırken masada oturan Asenat'ı gördüm.Nasıl da özlemiştim onunla konuşmayı. Dertleşmeyi, beraber kız kıza takılıp sabahlamayı...
Felix, yüzümü en çok güldüren grubun neşe kaynağı.En iğrenç esprilerini bile sabaha kadar dinleyebilirim.
Sadra ve Edim.Sonradan gelip sıkı arkadaşlık kurduğum iki insan.
Ve tabii ki Kamran.Benim için her şeyi yapan, ama asla layık olamadığım yüce gönüllü adam.
Ne çok isterdim onların olduğu masada oturmayı şimdi.Yanlarında durmayı...
Ama yapamazdım.Pars, bardağı taşırana kadar ve ben kendimi hazır hissedene kadar bu oyunu sürdürmeliydim.
Kendime bir tepsi hazırlayıp etrafa bakınırken boş kalan tek yerin Yekta'nın yanı olduğunu gördüm.
Tek başına yiyordu.Sahi, neden tekti ?
Onu onlarla görürsem olacaklardan dolayı mı ? Doğru ya, ellerinde beni inandırmak için kalan tek kişi Yekta.Yavaş adımlarla masasına doğru yürüyerek konuştum.
"Oturabilir miyim ?" Kafasını bana çevirerek varlığımı fark ettiğinde eliyle sandalyeyi göstererk konuştu.
"Elbette." Gülümseyerek karşısına oturduğumda konuştu.
"Seni 3 gündür göremedim." Dediğinde Kafamı kaldırıp yüzüne baktım.İçimden beni mi izliyorsun yani ? Demek istesem de bunun altından kalkamayacağını düşünerek konuştum.
"Evet.Pars olmadığında bütün iştahım da gitti.Canım hiç bir şey yapmak istemiyor.Ne kadar zor bir bilsen." Dedim sahte bir hüzünle.Çenesi kasıldı.Ne zaman bizden -Pars ve benden- bahsetsem siniri tepesine çıkıyordu ve bu benim sadistçe hoşuma gidiyordu.Ondan en iyi bu şekilde intikam alıyordum.
"Öyledir." Dedi tek düze ve yemeğini yemeye başladı.Bende onun gibi yemek yemeye başladım.
Aradan geçen bir kaç dakika sonra tanıdık sesi duymam ile bakışlarım baş ucumda duran adama kaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...