"Tek başıma olduğumu kim söyledi ?"
"Benim yanımdan ayrılma, tamam mı ?" Bunu kaçıncı kez söyleşiyi bilmiyordum.Artık saymayı bırakmıştım.Arabadan inmek için hamle yaptığımda koluma dokunarak konuştu.
"Hafsa, lütfen bana güvence ver." Ona bakarak konuştum.
"Tamam Pars.Yanından ayrılmam.
Oldu mu ?" Derin bir nefes alarak konuştu."Pek olmadı ama neyse." Gülerek arabadan indiğimde o da beni bekletmeden aşağı indi ve yanıma gelerek koluna girmem için kolunu uzattı.İsteğini yaparak kırmızı halıda yürümeye başladığımızda kapıda bekleyen iki adam bizi durdurdu.
"Davetiyeleri görebilir miyim ?"
Pars önce bana sonra adama bakarak konuştu.
"Serginin sahibi benim yakın arkadaşım olur.Davetiyeye gerek yok." Diyerek geçeceği sırada adam kolunu uzatarak geçmemizi engellediğine Pars öfkesini bastırmak için derin bir nefes aldı.Evet, artık onu yavaş yavaş çözüyordum.
"Bela mı istiyorsun ? Eğer öyle ise tam adamına rastladın budala." Sesi sakin ama altında olan öfkesini belli edercesine çıkmıştı.
"Lütfen zorluk çıkarmayın. Giremezsiniz. " Pars öne doğru bir hamle yaptığında onu durdurarak konuştum.
"Bırak ben halledeyim, hı ?" Bana ifadesizce baktığında bunu bir 'evet' kabul ederek adama döndüm. Gözlerinin içine bakarak konuştum.
'Bizi nazikçe içeri davet et ve geldiğimizi unut.'
Adamın gözleri siyaha dönerken konuştu.
"Lütfen içeri gelin."
Yanındaki adama döndüm ve aynı şekilde konuştum.Daha sonra Pars'a dönerek gülümsedim.
"Gidelim mi ?" Gururla gülümseyip yürümeye başladığında bende otomatikman onunla yürümeye başladım.
"Bu işi beceriyorsun." Dediğinde dudaklarımda bir tebessüm belirdi.
"Yapmayı seviyorum.Kontrol etmek güzel."
"Bana mı benzemeye başladın acaba ?" Dediğinde gülerek konuştum.
"Senin kadar acımasız olamam."
İkimiz de sustuğumuzda içeri çoktan girmiştik.Bana partiye gideceğimizi söylemişti ama onun yerine bir resim sergisine gelmiştik."Umarım burada sıkılmam." Dediğimde bana bakarak konuştu.
"Sanat önemlidir.Ayrıca çok uzun kalmayız.Bir dostum var burada.
Onunla görüşmek istedim." Dediğinde
etrafıma bakıyordum.Beyaz duvarlarda bir sürü tablo vardı.
Çoğu ise benim için hiç bir anlam ifade etmiyordu.Sanki ressamlar sarhoşken fırçayı bir o yana bir bu yana sallamış ve ortaya garip şeyler çıkarmışlardı.İşin garip olan yanı ise bu anlamsız tabloların yanında onlara hayranlıkla bakan insanlar olmasıydı.Ben etrafa bakmaya devam ederken Pars'ın kolumdan çıkması ile kafamı ona çevirdim.
"Ben bahsettiğim arkadaşın yanına gidip geliyorum.Sen beni burada bekle."
"Bende geleyim."
"Hayır hayır.Senin gelmene gerek yok.Zaten işim kısa sürer." Omuz silkerek konuştum.
"Tamam." Arkasını dönüp gözden kaybolana dek onu izledim.Umarım işi gerçekten kısa sürmezdi ve ben merakımı giderene kadar gelmezdi.
Gözlerimi kalabalıkta gezdirmeye başladım.Pars ne kadar istemese de ben Edim'e zihnime ulaşmasına ve şu an nerede olduğumuzu bulmasına izin vermiştim.Zaten uzun süredir bunu yapmak için uğraşıyordu.
Ben onun zihni ile kendi zihnim arasındaki kalkanı kaldırdığımda onun hiç düşünmeden bunu diğerlerine söyleyeceğine ve bana ulaşacaklarını biliyordum.Ne kadar Pars'a inansamda diğerlerini dinlemeden hayatıma karar vermek beni bir boşluğa düşürüyordu.Hiç olmazsa onlar ile konuşup doğruları görmemde bana yardımcı olacak bir şeyler bulabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...