"Çünkü onun sevgisi öldürüyordu."Hafsa'dan
Şaşkınlıkla iki yanımda duran, birbirinin tıpa tıpı olan adamlara bakıyordum.Yektan'ın kardeşi, sol tarafımda duruyor ve kardeşine hafif bir tebessüm ile bakıyordu.Yekta ise kalıplaşmış beton gibi hareketsiz ve tepkisizdi.En sonunda dudaklarını birbirinden ayırarak konuştu.
"Bu, imkansız.Sen ölmüştün." Dediğinde kardeşi kafasını sağa sola sallayarak konuştu.
"Hayır kardeşim.Siz öyle sandınız.
Ama bak buradayım.Kanlı canlı karşındayım." Yekta kafasını olumsuz anlamda salladı."Yalan söylüyorsun.Benim kardeşim öldü ! Sen bir yalancısın !" Diye bağırdı.
"İstediğini sor bana, sana gerçekten kardeşin olduğunu kanıtlayabilirim."
Dediğinde Yekta kardeşinin yakasını yapıştı.Kollarındaki damarlar belirginleşiyordu.Gözleri çoktan metalik rengini almıştı.Kardeşi onun bu hareketine karşı gülümsedi ve konuştu."Bak, gücün beni etkilemiyor.Eğer başka birisi olsaydım.Şuan epey acı çekiyor olmalıydım değil mi ?" Dediğinde Yekta onu bıraktı ve arkasını dönüp yürüdü.Sonra hızlıca tekrar bize döndü ve işaret parmağını ona doğrultarak konuştu.
"Gerçek kardeşim olup olmadığın umrumda değil.Ve neden burada olduğunda.Tek isteğim defolup gitmen." Dedi öfke ile.Onun bu sözlerine karşı dudaklarım şaşkınlıkla aralandı.
"Ben, herşeyi düzeltmeye geldim kardeşim.Ben yaraları iyileştirmek için geldim.İçindeki yıkık ve ışıkları sönük şehri aydınlatmak için geldim.
Kardeşim-""Bana kardeşim deme ! Senin kardeşin falan değilim.Herşeyi düzeltmeye gelmişmiş.Neyi düzelteceksin ? Ben kırık bir vazo değilim, yapıştıramazsın.Bir omuza muhtaç değilim.Sen babamız ile bana onca şeyleri yaparken, ben karanlıkta kalmış küçük bir çocuktum.Kendime ait bir gölgem bile yoktu.Neden biliyor musun ? Çünkü kendi karanlığıma sığınmıştım ve sonra anladım ki başkalarının gölgelerine sığınanın gölgesi olmaz." Dedi ve gelip yanımda durdu.
"Eğer bir gölge istiyorsan, güneşe çıkacaksın.Ben, kendi karanlığımdan, o derin kuyudan kimsenin ipi ile çıkmadım.Ben, tırnaklarımla canımı yaka yaka etimi kanata kanata ağlaya ağlaya dışarıya çıktım.Ve sen şimdi gelmiş bana bir ip veriyorsun.Ben kuyumdan çıkalı çok oldu.O iple ancak sizi boğarım." Dediğinde kardeşinin gözleri dolmuştu.İşte Yekta böyle biriydi.O gücünü kullanmadan da zehirli lafları ile insanları yaralamayı çok iyi biliyordu.
Daha fazlası için ağzını açmadan önüne geçtim ve konuştum."Yekta yeter bu kadar." Dedim.Ancak beni görmüyor gibiydi.Sözlerine devam etti.
"Ne oldu ? Üzüldün mü ? Yoksa sana sarılıp güzel sohbetler etmemizi falan mı bekliyordun ?" Dediğinde ağzını kapattım ve onu uzaklaştırmadan önce kardeşine dönerek konuştum.
"Lütfen bir yere gitme.Burada bekle."
Dediğimde sağ gözünden damlayan yaşı silerek kafasını salladı.Yekta'yı kolundan tutarak kardeşinin bizi duyamayacağı kadar uzağa görürdüm ve ittirdim.
"Senin sorunun ne Yekta ? Neden bu kadar acı laflar söylüyorsun ? O sana ne yapmış olabilir ? Sen onların olduğu şatodan ayrıldığında kaç yaşındaydın ? Senin derdin babanla.
Sana o derin yaraları açan baban.
Kardeşin değil." Dediğimde güldü.
Gözleri dolmuştu."Onun hiçbirşey yapmadığına ne kadar da eminsin.Bana yapılanların en büyük sorumlusu o.Herşeyi bana yapmalarını sağlayan o.Ama ona çok büyük bir teşekkür borcum var.Eğer acı çekerek büyümeseydim şimdi ben, karşında gördüğün adam olamazdım." Dediğinde sesli bir nefes verdim dışarıya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasiaHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...