"Başka bir açıklaması olamaz."
Hafsa'dan
"Daha iyi odaklan" diyerek zihnime ulaşmasını bekledim.Gözleri kısıldı ve gözlerimin içine bakmaya devam etti.
Az sonra zihnimde farklı bir düşünce sezdim.Sanki bir misafir beynimin kapısını zorluyordu.Hatıralarıma ulaşacak kadar gücü yoktu şuan.
Günlerdir uğraşlarımız sonucu iyi yol katetmiştik ancak yalnızca bizim desteğimiz ile olacak bir iş değildi kontrol meselesi.Ayrıca bu kadar az kontrol sahibi olan Avcı varken çok daha zorlayıcıydı."Tamam Beliz.Bugün için yeterliydi.
Bir dahaki dersimizde seni daha güçlü beklediğimi unutma ve umutsuzluğa kapılma." Diyerek gülümsedim."Teşekkür ederim Hafsa." Dedi ve ona bulaşan gülümsememden payını alarak arkasını dönüp uzaklaştı.Tam o an belime dolanan eller ile nefesimin kesildiğini hissettim.Kim olduğunu anlamam ise uzum sürmedi.
"Beni korkuttun." Dedim heyecanlı bir sesle.Çenesini omuzuma koyarak dudaklarını kulağımın arkasındaki saçlara bastırdı.
"Biliyorum." Diye fısıldadı.Sıcak nefesi tüm vücudumu etkisi altına alırken tepki veremedim.
"Ve bu hoşuma gitti." Diyerek dudaklarını tenime sürttü.Yutkunarak kalp atışlarımın düzene girmesini diledim.Ama onun dokunuşlarının esiriyken bu imkansızdı.Kalp ritmimi duyabiliyordum.Değiştiğimde duyularımda kuvvetlenmişti.Daha iyi koku alabiliyor, daha iyi duyabiliyor daha detaylı görebiliyor ve tensel ya da tatsal temasları çok daha iyi hissedebiliyordum.Bunun yanı sıra saçlarım çenemdeydi artık.Vücudum olduğundan daha parlaktı.Her an makyajlıymış gibiydim.Gözlerimin rengi tıpkı babamın kopyasıymış gibi griydi.Ve bu süreçte birşey öğrenmiştim.Ben hasta değildim. Kanser hiç değildim.Geçirdiğim o tüm garip süreçler değişimimin bir parçasıydı.Bedenim hazırlık yapıyordu.
"Yekta, bilmem farkında mısın ama şuan bahçedeyiz." Diyerek gözlerimi etrafta gezdirdim.Elleri kalçalarıma indiğinde içimde kendimi ona bastırma isteğim arttı.
"Ne yani ? Şuan seni şu ağaca yaslayıp öpmeye başlasam buna birşey diyebilecekler mi ?" Elimi kalçamın üzerindeki elinin üzerine koydum ve konuştum.
"Hayır.Ama ben bunu burada yapmayı tercih etmezdim." Diyerek ona döndüm.Etrafa kıvılcımlar saçan metal gözlerine baktım ve uzanarak dudaklarımı dudaklarına bastırdım.
Kapanan gözlerimin simsiyah olduğunu biliyordum.Öpüşmemiz sert değildi.Aksine oldukça naifti.Sanki kırılgan iki parçaydık.Ondan ayrıldığımda kapanan gözlerini açtı.
Konuşmadım.Yalnızca gülümsedim ve şatoya doğru adımlamaya başladım.***
Çok bir zaman geçmedi üzerinden.
Yalnızca 2 hafta.Herşey değişeli 2 hafta oldu ve birçok şey yolunda.
Zaman su gibi akıp giderken kontrol sahibi Avcılar çoğaldı.Bir kaç tanesi hariç güçlerini istediklerini gibi kullanabilenlerden oluşuyor şatodaki Avcılar.Sınırlarımızda güven ve refah içinde yaşıyoruz.Tamam.
Bu bir yalandı.Tam olarak refah diyemem.Çünkü Aragorn'dan bir haber yoktu.Bizi öldürdüğü gece onu son görüşümdü ve sonrasında hakkında ne bir haber ne de başka birşey çalınmamıştı kulağımıza.Bu iyi miydi yoksa felaket mi bilemiyoruz.
Eğer kraliyetini ele geçirdiyse bunun duyulması gerekmez miydi ? Sonuçta o bir efsaneydi.Peki ya hiç konuşulmaması ? Ölmüş müydü yoksa bir şekilde herkesi susturmuş muydu ? İki ihtimalde sıfırın altındaydı benim için ama kafamın içinde dolanmıyor da değillerdi.
Aragorn ölseydi bunu illaki duyardık.
Bu yüzden ölmemişti.İstediğini aldığı halde herkesi susturması ise onun egosunun kaldırabileceği bir şey değildi.Öyle ise neden hiçbir sonuç yoktu ? Neden en ufacık bir bilgi bile yoktu ? Kafayı yiyecektim düşünmekten.Yaşadığımızı öğrenmiş miydi ? Öğrendiyse buraya döner miydi peki ? Dönerse ne yapardı ?Kafamı hızlıca iki yana salladım.
Gün geçtikçe paranoyak birine dönüşmekten korkuyordum.Korkum Aragorn falan değildi.Ondan korkmam için bir nedenim yoktu.
Çoğu kez ölümle burun buruna gelmiştim.Hatta ölmüştüm de.Benim endişe ettiğim şey inşa ettiğimiz herşeyin yıkılışıydı.Emeklerimizin mahfolmasıydı.Ve elbette sevdiklerimi kaybetmekti.Derin bir nefes alıp yorganı bedenime iyice sardım ve koltuğa yaslandım.
Düşünceler çok tehlikliydi."Yine düşüncelisin." Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde elinde iki kupa ile bana yaklaşan Yekta'yı gördüm.Gülümsemek istedim ama yapamadım.Az önce zihnimi bulandıran siyahi düşünceler buna izin vermiyordu.Kupalardan beyaz olanı bana doğru uzatırken konuştu.
"Havalar çok soğuk, iyi gelecektir." Elinden aldım.Bardağın sıcaklığı direkt bedenime sirayet etmişti.
Buna aldırmadan dudaklarıma görürdüm ve bir yudum aldım.
Ancak anında yüzümü buruştururdum.Tadı iğrençti."Bu da nedir ?" Dedim hissettiğim iğrenç his ile.Önce yüzüme sonra elimdekine bakarak konuştu.
"Çay.Yalnızca çay.Bunu biliyorsun."
Dedi sakin bir şekilde.Evet, çay olduğunu elbette biliyordum. Bilmediğim şey tadının neden bu kadar kötü olduğuydu.Elimdekini masanın üzerine yavaşça bırakırken konuştum."Üzgünüm ama bunu içeceğimi hiç sanmıyorum." Dediğimde kupamı eline alıp dudaklarına götürdü ve bir yudum aldı.Tadını sindirir gibi bir kaç saniye bekledikten sonra konuştu.
"Bildiğimiz çay işte.Bence senin tat almanda bir sıkıntı var." Dediğinde ifadesiz kaldım.
"Kokusunu mu beğenmedim yoksa ? İstersen benimkisini içebilirsin.Çok birşey değişeceğini düşünmem ama."
Diyerek kendininkini bana uzattığında elinden aldım ve dudaklarıma götürüp bir yudum aldım.Kokusu anında midemi bulandırırken tadı içimdeki kusma isteğini tetikledi ve yüz hatlarımın tekrar gerildiğini hissettim."Sen iyi misin ?" Diye sorduğunda elimi ağzıma kapatarak konuştum.
"Kusacağım !" Diyerek yerimden fırladığım gibi kendimi klozetin yanında diz çöker halde buldum.
Bir elimle çeneme uzana saçlarımı toparlarken diğer elim zemindeydi.
Sabah yediklerim kendini dışarı attığında kafamı kaldırdım ve nefes almaya başladım.Ayaklanarak sifona bastım ve elimi yüzümü yıkayarak ağzımı bol su ile çalkaladım.Ne iğrençti ama !"Hafsa, sorun nedir ?" Yekta kapının pervazına yaslanmış kollarını önünde bağlamış bir şekilde bana bakıyordu ve az önce olanlara şahitlik etmesi biraz utanç vericiydi.Ellerimi havlu ile kurularken saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım ve konuştum.
"Dün gece fark etmeden açılmış olabilirim.Üşüttüm sanırım.Bir kaç güne toparlarım." Diyerek yanından geçtim.
"Emin misin ?" Diye sordu şüpheci bir tavırla.Kalktığım koltuğa geri oturduğumda konuştum.
"Muhtemelen öyle olmalı.Başka bir açıklaması olamaz." Diyerek sustum.
Omuz silkti."Sen öyle diyorsan" diyerek yanıma adımladı ve konuştu.
"Öyle olsun." Kollarımdan tutup kaldırdığında ne yapacak diye bekledim.Beni yatağa yönlendirdi.
Örtüyü açtığında yüzüne baktım."Yatıp dinlen." Diyerek beni belimden yatağa doğru iteledi ve yatmamı ısrar etmiş oldu.Dediğini yaptığımda üzerimi örttü.
"Benim yapmam gereken bazı işlerim var.Onları halledip geleceğim.Sen dinlen." Diyerek eğilip burnumun ucundan öperek geri çekildi ve gülümseyerek eğildiği yerden kalktı.
Arkasını dönüp uzaklaştı.Banada araksından ona büyük bir aşkla bakmak kaldı.
Bölüm Kelime Sayısı:869
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
Şimdilik benden bu kadar kendinize cici bakın.Sağlıcakla kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...