"Beyaz hiç bir zaman masum olmamıştı."
1 hafta sonra
Kapıyı tıklattığımda duyduğum tok 'gel' sesi ile odaya girdim ve ardımdan kapıyı kapatarak eskiden Büyük Hoca'nın oturduğu ama şimdi Yekta'nın yer aldığı koltukta kitap okuyan eşime baktım.Evet, vasiyette yazılan gibi olmuştu.Yekta, artık bir liderdi.
"Şu kapıyı tıklatma işinden ne zaman vazgeçeceksin acaba merak ediyorum Hafsa.Sen benim karımsın."
Gülümseyerek ona doğru yürüdüm ve eğilerek dudaklarına günaydın öpücüğü bırakarak geri çekildim."Sabahları seni göremiyorum. Doğrudan yataktan çıkıp buraya geliyorsun." Dedim neşeli bir sesle.
"Sanırım bir süre gecelerle yetinmek zorunda kalacaksın." Diyerek göz kırptığında güldüm ve hemen yanındaki tekli koltuğa oturdum.
Uzun süren sessizlikte değişiklikler yaptığı odayı inceledim.Sonrasında ise derin bir nefes alıp ona döndürdüm kafamı."Avcılar yavaş yavaş düzeliyor Yekta.
Sana alışıyorlar." İlk günlerde, Yekta'nın başa geçtiğini duyanlar büyük şoka uğraşmışlardı ve genç olup tecrübesiz olduğundan dolayı doğal olarak endişeliydiler.Ancak gözlemlemelerim sonucunda buna alışmaya başlamışlardı bile."Bilemiyorum Hafsa.Tüm bu sorumluluk, bana göre değil." Dediğinde kaşlarım çatıldı. Sorumluluk ? Bulunduğu mevki büyük sorumluluk gerektiriyordu ve gerçekten zordu.Ancak o, yaptığı iş ne kadar zor olursa olsun kaçacak birisi değildi.Olmamalıydı da.
"Eğer sana göre olmasaydı neden sana bırakmıştı peki ?" Ellerini iki yana açıp koltukta geri yaslandı.
"İşte bunu hiç bilmiyorum."
"En uygun kişi sendin.Bana sen söylemiştin.Beni o büyüttü demiştin.
Seni tanıyordu Yekta.Ve bunun üstesinden gelebileceğini biliyordu." Diyerek önüme gelen iki tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Gözlerim geniş odayı kısaca turladı ve tekrar onun yan profiline döndüm."Bana bak." Dedim net bir sesle.
Kafası yavaşça bana çevrildi. Yorgunluk, onun gözlerinde taht kurmuştu.Bu fiziksel bir yorgunluk değildi.Ruhsaldı.Gelecek kaygısı, bu his onu öldürüyordu."Sen iyi bir eş ve iyi bir lidersin." Diyerek elini tuttum ve sıktım.
Gözlerim elimin altında duran elin sahibine döndü tekrar."Beni anlıyorsun, değil mi ?" Adlandıramadığım bir ifade ile süzdü yüzümü şu an her ne düşünüyorsa bilmiyordum.Bazen onu çok iyi anlarken bazen bakışlarından hiç bir anlam çıkaramıyordum.Garipti.O, garip birisiydi.
"Gel yanıma" dedi ve elimi kavrayarak beni oturduğum koltuktan kaldırıp yanına çekti.
Başımı omzuna koyarken ellerimiz ayrılmamıştı."Sen olmasan ne yaparım ben ?" Diye sordu kendi kendine.Asıl o olmazsa ben ne yapardım ? Derin bir nefes alıp verdim.
"Ben her zaman yanında olacağım."
Yazar'dan
"Hafsa'yı uzaktanda takip edebilirdiniz efendim.Yakınınızda dursun diye Büyük Hoca'yı öldürmeniz gerekmezdi." Diyen Uraz'a bakmadan şampanyasından bir yudum aldı Pars ve elindeki kristal bardağı parmak uçlarında tutarak konuştu.
"Tanrım !" Dedi Pars gülerek.
"Ne kadar da gerizekalıyım.Ben bunu nasıl düşünemem ?" Uraz yutkundu ve dudaklarını yalayarak efendisine baktı.Bu sırada Pars'ın da bakışları Uraz'a dönmüştü.
"Yaptıklarımı ve planlarımı sorgulama huyundan vazgeç." Dedi ciddi bir şekilde.Uraz'ın gözleri Efendisinin dudaklarına doğru yol alan şampanyayı takip etti.Yine içiyordu.Daha çok katlediyordu ve kapanan defterleri karıştırıp can yakmaya başlamıştı.Daha da fazlası vardı.Bunları yapmaması gerekiyordu.Bu şatodayken yapmamalıydı.Aylardır kimliğini gizlemeyi profesyonel bir şekilde becermişti ama böyle devam eder ve zaten azalttığı hapları da almayı bırakırsa tüm emekler boşa gidecekti.
Uraz, onun iyiliğini istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...