Bölüm 106 (Kan)

36 1 0
                                    

"Üz beni ! Kır, parçala"

Uraz'dan

Gözlerimi açtığımda bileklerimdeki keskin acı ile dişlerimi sıktım.Bir dakika, yaşıyor muydum ? Etrafıma bakındım.Burası, Pars'ın odasıydı.
Hatırlıyordum.En son onun önünde diz çökmüştüm.Ve üşüyordum.
Sonrası ise karanlıktı.

"İsminin anlamını çok iyi verdin.
Şanslısın." Bu ses.Bu ses, Pars'a aitti.
Yanımdaki koltukta oturuyordu.
Doğrulacağım sırada buna engel olacak şekilde konuştu.

"Yat ! Şu anlık izin veriyorum." Kafamı yastığa geri koyduğumda hâlâ  yaşadığıma inanamıyordum.O, birine acımış mıydı ? Bana, acımış mıydı ?

"Aslında önce ciddiydim.Yani seni gebertme konusunda.Ama sonra Edim'in yaptığının yanında senin yaptığının bir hiç olduğunu gördüm.
Sadakatinden dolayı da kurtarmış olabilirsin." Dedi.Aklıma saçlarımı okşadığı anlar geldi.Silik birer hatıraydı ama hatırlıyordum işte.

"Saçlarımı okşadınız." Dedim merakla.Merhametsiz bir lorddu o.
Ancak bana merhamet etmişti.
Etmişti, değil mi ?

"Sadakat, Uraz.Sadakat." Dedi ve bacak bacak üzerine atıp oturduğu koltuğa yayıldı.

"Sen sadakatinden kazandın cesur asker.Tatlı bir ölümü hak ettin." Bu sözcükler ona mı aitti ? Şok üzerine şok yaşıyordum.

"Doktor bir kaç dakika daha gecikseydi, ölecektin." Dedi.Hiç bir şey demedim.Derin bir nefes aldı.

"Sıkılıyorum Uraz." Dedi kafasını koltuk başlığına yaslayarak.Bir müddet öyle kaldı.Sonra kafasını kaldırarak bana baktı.

"Hadi kalk.Yeter bu kadar.Odanda zıbarmaya devam et." Dedi.Yatakta yavaşça doğrularak konuştum.

"İyi geceler efendim."

"Def ol Uraz.Bileklerini ben kesip doğramadan çık odamdan.Hadi !"
Dediğini yapmak için adımlarımı hızlandırdım.Bu gece onda şefkati ve merhameti görmüştüm.Belkide kendisinin bile düşündüğünün aksine, o güzel duygular için hala bir umut ışığı vardır.

Ya da kim bilir, bunlar benim saçma sapan hayal kırıntılarımdır...

Hafsa'dan

Güzel bir banyodan sonra, beyaz, ince askılıklı, saten, dizimin bir karış üzerinde biten geceliği üzerime geçirip yatağa girdim.

Bilmediğim kaç dakikadır yatağın içinde dönüyor, uyumaya çalışıyordum ancak bu mümkün gibi durmuyordu.Düşüncelerim beni rahat bırakmıyordu.Her şeyin güzel olacağını düşünmek ve sonra hastalığımın pençesindeki son tutunuşlarımı hatırlamak beni bitiriyordu.En fazla 4-5 ay daha kalmıştı.Bir geleceğim olmayacaktı.
En korkunç olanıysa arkamda bıraktığım yıkım olacaktı.Korkunçtu.
Kapımın taktıklanması ile düşüncelerimden sıyrıldım ve 'gel' diyerek gelen her kimse içeri davet ettim.

Kapı açılıp içeri Kamran girdiğinde yatakta doğruldum.Kısa bir süre bana bakıp konuştu.

"Uyuyor muydun yoksa ?" Kafamı hızlıca iki yana salladım.

"Hayır.Uyku tutmuyordu.Gelsene." Diyerek bacaklarımı kendime çektim ve ona oturması için yer açtım.
Çok gergindim.Onu gördüğüm anda gerim gerim geriliyordum ve her an nefesimin bana yetersiz kalacağından şüphe ediyordum.Çünkü önünde sonunda konumuzun nereden açılacağını biliyordum.

Yavaş adımlarla yatağa yaklaştı ve onun için ayırdığım yere oturdu.
Ben onu izlerken o yere bakıyordu ve çok düşünceli gözüküyordu.Bu da tahmin ettiğim konunun açılması demekti.Derin bir nefes alıp verdi.

Gölge Avcıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin