"Hepiniz delirmişsiniz."
Hafsa'dan
Az sonra yanıma hızlıca gelen Pars'ı görmem ile bakışlarım tekrar ayaklarıma kaydı.Titriyordum,
üşüyordum ve nefes alamıyordum."Hafsa !" Diye bağırdı sesinden bile anlaşılan korku ile.Elimi ona uzattığımda hızlıca yanıma oturarak elimi tuttu.
"Pars ! Nefes alamıyorum." Dedim zorlukla.Bunu ona neden söylediğimi bilmiyordum.Onu elinden bir şey gelmeyeceğini bildiğim halde söylüyordum bunu.
"İyi olacaksın." Dedi çaresiz bir şekilde.
"Revir var.Müdahale edebilirler." Diyen Yekta'ya çevirdim gözlerimi.
"Gerek yok !" Pars'ın keskin sesi ile bakışlarımı ondan çektim.
"Sen gidebilirsin.Artık sana ihtiyacı yok." Pars'ın elimi tutan eline geçirdim tırnaklarımı.Öksürükten ciğerlerim sökülüyordu ve nefes alamamam da buna ek olarak dayanılmaz oluyordu.Elini saçlarıma koyarak konuştu.
"Hafsa, sakin ol.Odaklan.Ben yanındayım, her şey yolunda.İyi olacaksın." Dediğinde sözlerine odaklanmaya çalıştım.Öksürüklerim, nefes darlığım ile beraber tesirini azaltmaya başladığında o hâlâ saçlarımı okşuyor ve iyi olmam için bir şeyler fısıldıyordu.
Sonunda soluklarım ve kalp atışlarım düzene girdiğinde Pars'a sım sıkı sarıldım.Sanki o gelmeseydi boğulacaktım.Sanki o olmasaydı iyi olamayacaktım.
"Yanındayım." Diye fısıldadı sıcak nefesinin saçlarım arasına karışmasına sağlayarak.Ensesine sardığım kollarımı sıkılaştırırken gözlerimi kapattım.
"Hafsa" dedi sessiz bir şekilde.
Ondan ayrılarak cümlesinin devamını getirmesini bekledim."İstersen artık gidelim." Kafamı yavaşça olumlu anlamda salladım ve ayağa kalkmasını izledim.Ben de tam ayağa kalkacakken hâlâ yanımızda olan ve her şeye şahit olan Yekta konuştu.
"Seni belki bir daha görmeyeceğim.
Gitmeden önce bir kaç şey söylemek istiyorum." Dedi gözlerime bakarak.
Bu bir izin değildi.Bu bir rica da değildi.Bakışlarımı Pars'a çevirdim ve tepkisine baktım.Ben susmaya devam ederken o tekrar konuştu."En fazla 5 dakika."
Pars bana dönerek elini omzuma yerleştirdi ve sıvazladı.
"Tamam.Ben arabada bekliyorum seni." Diyerek belli belirsiz gülümsedi ve arkasını dönerek uzaklaştı.
Onun bu hareketine şaşırmıştım.
Ancak fazla zamanım olamadığını bildiğimden arkasından bakmayı kesip Yekta'ya döndüm."O bekletilmeyi sevmez.Zamanımız yok" Dedim söylemek istediği her ne ise hemen söylemesini dileyerek.
"Bana hafızamı kaybettim dedin.
Ve hatırlamak istediğini de." Diyerek sustu ve bir süre sadece gözlerime baktı."Biliyorum, belki bu bana düşmüyor ama" diyerek duraksadı.Cebinden çıkarttığı flaş belleğe baktım.Onu Edim'den almıştı.
"Bunu al.İzleyip izlememek sana kalmış.Ama gerçekten hatırlamak istiyorsan, emir duvarlarını yıkıp kafanı kaldırman ve etrafına bakman gerek." Dediğinde kaşlarımı çatarak baktım ona.
"Benim kimsenin emri altında olduğum yok." Dedim buna kendim bile inanmayarak.Bir adım yaklaştı ve elimi benden izinsiz tutup avucumu açtı ve belleği oraya bıraktı.
"Senin de dediğin gibi, zamanımız yok." Diyerek kafasını kaldırdı ve harelerimizi çarpıştırdı.
"Hiç olmazsa kafandaki soru işaretleri yok olur." Sanki her şeyi biliyor gibi konuşuyordu.Belleği parmaklarım arasına hapis ederek bir cevap vermiş oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...