"Ve emin ol, sana utanmayı unuttururum."
"Pars bu gün burada olacak." Dedim Yekta'ya bakarak.Sıkkın bir şekilde derin bir nefes aldı ve omuzları inip kalktı.
"Her sefer konuyu şu pisliğe getirme."
Dedi sert bir mizaçla.Sürekli yaptığım gibi yine etrafa bakındım.Yekta ile konuşmamda bir sakınca yoktu.
Ancak söylediklerimizi birinin duyması çok kötü olurdu."Felix bizi nasıl duymadı o gün ?" Dedim bodrum kata indiğimiz zamanı kast ederek.
"Çünkü orası bir sığınak.
Acil durumlarda oraya ineriz.Bodrum kat bir çok güce dirençli.Bu sayede bizi duymadı.""Ve şimdi Felix şatoda olmadığına göre, rahatça konuşabiliriz." Yüzünde bir gülümseme belirdi ve benim de yüzüme bulaşmasını sağladı.
"Bu oyun bittikten sonra seni bir yere götüreceğim." Dedi konuyu değiştirerek.
"Nereye ?" Dediğimde arkasına yaslandı.
"Sürpriz." Dudaklarımı büzerek masadaki elma suyunu elime aldım ve bir kaç yudumdan sonra yerine bıraktım.Bakışlarım ona kaydığında gözlerinin dudaklarımda olduğunu gördüm.Yutkundu.
"Şu an seni önümüzdeki masaya yatırıp nefessiz kalana dek öpmek istiyorum." Dedi sessiz bir şekilde.
Yanaklarımın kızardığını hissettim.
Neden bu kadar rahat konuşuyordu ?
Beni utandırdığını bilmiyor muydu ?
Gözlerimi ondan kaçırıp etrafa bakmaya başladım."Bana bak." Dedi sert sesiyle.Nasıl bakabilirdim ? O kadar cesaretli değildim.
"Yüzüme bak." Dedi daha sert bir ses tonu ile.Bakmadım.
"Eğer hemen gözlerini görmeme izin vermezsen plan falan dinlemem herkesin ortasında öperim seni." Yutkunarak ona baktığımda kalbim yerinden çıkmak için kendine çıkış yolu arıyordu.Metalik rengi gözleri, harelerime çarptığında içim titredi.Ona hem çok yakın hem de çok uzaktım.Bu sadece onu değil beni de delirtiyordu.
"Böyle konuşma." Dedim utanarak.
"Utançtan öldüreceksin." Diyerek te ekledim.Güldüğünde karnımda kelebekler uçuştuğunu hissettim.
Nasıl bu kadar etkileyici olabiliyordu ? Bu haksızlıktı.Hem de çok büyük bir haksızlık.Ben ona hayranlıkla bakarken o yüzündeki gülümsemeyi sildi ve öne doğru eğilerek kollarını masanın üzerinde birleştirdi."Daha hiç bir şey yapmadım." Dedi gözlerini kısarak.
"Karanlık tarafımı keşfetmeye başlasan korkarsın.Ve emin ol, sana utanmayı unuttururum."
Pars'tan
"Öt bakalım.Ben yokken neler oldu ?"
Gözlerimi yoldan ayırmadan sorduğum soru ile Uraz kısa bir nefes alıp konuştu."Değişen hiç bir şey yok lordum.Gözle görülen tek şey Hafsa ve Yekta'nın sıkı iki arkadaş olması." Dediğinde başım hızlıca ona döndü.
"O Yekta'da şeytan tüyü var.Kızın hafızası gitti.Buna rağmen tekrar onunla yakınlaştılar.Bu hiç iyi değil.Üzerinde yeterli bir hakimiyet sağlarsa onu kendi tarafına çekebilir."
Kısa bir süre sustuktan sonra kendi kendime fısıldadım."Bu Yekta'yı geberteyim en iyisi.
Fazla yaşadı zaten.""Efendim, bu gün Asenat ve Felix'in yaş günü." Sırtımı deri koltuğa iyice yaslayarak göz devirdim.
"Bu şatoda yaşayan herkes gün farkı ile mi doğuyor ?" Dedim yine kendi kendime.Öldürülmesi gereken ne çok kişi vardı.
"Partileri seviyorsunuz.Bir şey yapacak mısınız ?" Partileri severdim.
Kalabalığa bayılırdım.Çünkü birilerini ortadan kaldırmak çok daha kolay olurdu.Kimse bir şey anlamadan elimin kanı kururdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...