129.BÖLÜM
Asaf Enver'in ofisine doğru eli cebinde ıslak çalarak ilerliyordu ki adam bir hışım koridora çıktı. "Amca hayırdır?" dedi Asaf. Şaşırmıştı. "Nergis' e ulaşamıyorum." Dedi Enver telefonuna bakarak. "E bugün Çarşamba sen dememiş miydin geçen sorduğumda Çarşambaları olmaz o diye?" dedi Asaf. "Öyle değil ofise gelmez ama telefonuna cevap vermemezlikte yapmaz. Korumalara da ulaşamamışlar. Bir gidip eve bakacağım." Diyerek yürümeye devam etti Enver. "E dur bende geleyim yapacak çok da önemli işlerim yok." Diyerek adamın ardından geldi Asaf'ta.
"Uyuyor mu hala?" dedi Selim mahzenden içeri girerken. Elindeki yiyecek poşetlerini masaya bırakıyordu. "Daha iki saat uyur bu." Dedi Gece sandalyeye tersten oturmuştu. "Ne yapacağız şimdi?" diye sordu Yamaç. Oda tekli koltukta yayılmıştı. "Kadın bir de ya işkencede yapamayız buna." Dedi Salih demir parmaklıklara yaslanmıştı. "Duygusal işkence yapacağız Salih bey abiciğim." Dedi Gece. Adamlar ona dönmüştü. "Şimdi." Derken usta bir hamle ile ayağa kalktı kız. "Enver bu kadını kurtarmak isterse anlayacağız ki hakikaten önemli. Buda elimizi güçlendirir. Ama eğer istemez ise kadınıon öfkesini kazanır ki bu daha iyi bir şey rahat çözülür. Amaaa hem kurtarılmak isterse hem de aslında Enver'in hiç te umurunda olmadığını düşündürürsek ona bu duble iyi bir şey." Dedi Gece kafesin içine girmiş kadının başında duruyordu. "Nasıl anlamadım?" dedi Selim. "Şöyle ki Enver onu bizden almaya çalışsa da asla bilmeyecek. Bilmeyecek ki önemsiz olduğunu düşünüp hırslansın. Hırslansın ki bize işe yarar bilgileri saçını başını yolup tırnaklarını sökmeden versin. Haa düşündüğüm gibi olmazsa işkence işini dert etmeyin siz. O iş bizde." Diye cevapladı kız. "Hee Sadiş'le yaparsınız. Planlamışsınızdır da siz." Dedi Salih.Herkes güldü. "Gülmeyin arkadaş. Benim karımı ya evden burnunu çıkarmayan karımı çatapata götürmüşler." Dedi Salih. "İyi aman hadi karının yanına git sen." Dedi Yamaç ayağa kalkarken. "Ben buradayım. Medet'le Kemal'de sokakta zaten siz işinize bakın uyanınca ararım." Deyince Selim Gece'de ceketini giymişti.
Enver'in arabası kadının villasının bahçe kapısına gelince durdu. "Efendim otomatik açılmıyor. Aracı sokamıyorum bahçeye." Dedi şoför. "Nasıl açılmıyor kimse yok mu?" diye sordu Asaf. Adam başını olumsuz anlamda salladı. "Biliyorum bir terslik var. Hakan gidin kolaçan edin evi." Dedi Enver. Güvenlik müdürü ve arka araçtaki korumalar silahlarını çıkarıp gardlarını alarak irdiler bahçeye. Asaf'ta silahına davranmıştı ki "Sen dur. Riske atma kendini." Dedi Enver adamın kolunu tutarak. Birkaç dakika sonra Hakan geri geldi. "Efendim ev temiz ama..." deyip sustu. Enver öfkeyle indi araçtan. Bir hiddet bahçeyi geçip içeri girmişti ki avludaki cesetlerle karşılaştı. "Allah kahretsin." Diye bağırmıştı ki koridordan gelen sesleri duydular. Adamlar koşup bakınca bayıltılan hizmetli kadınları bulup Enver'in karşısına getirdiler. "Nergis nerede?" dedi adam sakin sormuştu aslında ama kadınlar korkudan titriyordu hala. İkinci defa bağırarak sorunca "Bilmiyoruz. Bizi bayıltıp içeri kilitlediler." Diye cevapladı kadınlardan genç olanı. "Kim ulan kim?" diye sordu Enver bu defa. "Efendim vallahi bilmiyoruz. Kuaförden gelmişlerdi. Biz su almak için çıktık sonrası yok." Diye açıkladı biraz daha yaşlı olan. Enver öfkeyle yüzünü sıvazladı. "Hakan gidin kameralara bakın. Hemen!" diye bağırdı. "Koçovalılar mı dersin?" diye sordu Asaf. "Umarım onlardır da daha fazla beklememe gerek kalmadan yıkarım dünyayı başlarına." Diye cevapladı adam.