Izdırap

233 14 10
                                    

148.BÖLÜM
​Gece kucağında Asaf'ın cansız bedeni çocukluğunun geçtiği parkta katıla katıla ağlıyordu. İçindeki duyguyu anlamlandıramıyor, kendine kızıyor, kızdıkça ağlama krizi hiddetleniyordu. "Neden üzgünsün?" diyen Azra'nın sesiyle sımsıkı yumduğu gözlerini araladı. Azra her zamanki güzelliği ile tam karşısında duruyordu. Kaşları çatık, ifadesi kızgındı. Gece'nin cevap vermesini beklemeden konuşmaya devam etti "O sana hayatındaki en büyük kötülüğü yaptı. Onun sana yaptığı iğrençliği ben biliyorum Gece." Derken Asaf'ı işaret ediyordu. "Biliyorum." Derken hıçkırıklarını bastırmaya çalışıyordu Gece. Azra gelip kızın yanına diz çöktü. "Asaf için üzgün müsün gerçekten? Sana yaptıklarına rağmen? Beni öldürmesine rağmen?" diye sordu. Gece gözlerini yeniden kapayıp ağlamaya devam etti. "Üzgünsün. Üzülmelisin çünkü insansın abla." Diyen Akın'ı işitince heyecanla araladı gözlerini yeniden. Azra kaybolmuş az önce onun durduğu yerde Akın vardı şimdi. "Kendini suçlama." Derken kızın omzuna dokundu Akın. Sıçrayarak uyandığında aslında kendisine dokunanın Yamaç olduğunu fark etmesi birkaç saniyesini almıştı. "Korkma benim." Derken ellerini çekmiş teslim olmuştu Yamaç. Gece dağılan saçlarını geri atıp toparlandı. Birkaç saniye daha kendine gelmeye çabaladıktan sonra "Saat kaç? Ne oldu?" diye sordu. "Öğleni geçti. Zor bir gece oldu hepimiz için." Diye açıkladı Yamaç. Koçovalı hanesindeki odalarındalardı. "Asaf'ı şartlara uygun şekilde bizim mezarlıkta defnettik." Derken sesi üzgündü Yamaç'ın. Gece dudağını ısırdı. "Sen onu neden..?" diye sorunca Yamaç "Kendi istedi." Diye açıkladı kız ardından ayağa kalkıp kenardaki gömleğini üzerine geçirip yerdeki postallarını eline aldı. "Gece ne yapıyorsun?" derken bıkkındı Yamaç. "Yamaç sonra." Deyip çıktı Gece odadan. Başı dönüyor midesi bulanıyordu. Güçlükle alt kata inip sofada ayakkabılarını ayağına geçirirken mutfaktan çıkan Aylin'le göz göze geldiler. Kızın karnı epey büyümüştü. Bakışlarını kaçırıp kendini dışarı attı hemen. Ceketini üzerine geçirirken bahçe kapısına doğru yürüyordu. Dalgın ve bitkindi. O sırada kendi evinden çıkan Salih kızı görünce "Şişş kiralık katil. Bekle hele." Diye seslendi ama Gece adamı fark etmemişti bile. Salih aceleyle ayakkabısını giyip kızın peşine düştü ama Gece çoktan demir kapıdan çıkmıştı. Hızla geri dönüp arabasına bindi bahçeden çıkıp mahalleye doğru yavaştan sürmeye başlamıştı ki çok geçmeden Gece yeniden görüş alanına girmişti. Kenardaki çalılıklara kustuktan sonra kafasını kaldırıp birkaç derin nefes çekti ciğerlerine genç kız. Salih arabadan aldığı mendil kutusu ve bir şişe su ile hemen inip yanına gelmişti. Adamın uzattığı peçeteyi kim olduğuna bile bakmadan alıp ağzını sildi. Göz kararmasını bastırınca Salih olduğunu seçebilmişti. "Geç geç arabaya geç." Derken oldukça babacandı Salih. Kısa bir süre sessizlik içinde ilerledikten sonra sahil kenarındaki çay bahçesinin önünde durdurdu Salih arabayı. "Ne işimiz var burada? Salih halim yok Allah aşkına at beni yakın bir yere işte." Derken kafasını koltuğa yaslamıştı Gece. "En son ne zaman bir şey yedin acaba sen?" diye sorunca Salih eli istemsiz karnına gitmişti kızın. Gerçekten düşündü ama hatırlayamadı. "Gel şurada bir çay içelim iki simit yiyelim hem abi kardeş konuşuruz az he?" diye sorunca Salih itiraz edemedi Gece. Bir iki dakika içinde küçük bir masada karşılıklı oturuyorlardı. Garson iki büyük çay biraz zeytin peynir domates ve simidi servis edip uzaklaşınca "Buyurun Gece hanımcığım." Diyerek simitten kopardığı büyükçe bir parçayı kıza uzattı adam. Gece itirazsız ikramı alıp bir çırpıda yutmuştu. Salih çayını yudumlarken hızla önündekilerden yiyen kızı izliyordu. Gece doyduğunu hissedince "Ohhh." Deyip geri yaslandı. Adamın kendisini izlediğini görünce "Ne?" diye terslenmişti. "Neden hala o adamın yanında duruyorsun? Planın ne?" diye sordu Salih doğrudan. Gece'nin de uzatacak dermanı yoktu "Çünkü sırrımızı biliyor." Dedi öne doğru eğilirken. Salih tek kaşını kaldırıp "Sırrımız?" diye sorunca "Sadece senin, benim ve Akın'ın bildiği sır." Dedi Gece. Salih şaşkındı "Nasıl?" diye kekeledi. "Abi çok uzun saçma karışık bir hikaye ama anladığım bu zamana kadar başımıza kim musallat olduysa aslında hepsi taşeronmuş. Hepsi ağzına bir parmak bal çalınıp bir şeyler vaat edilen piyonlarmış. Hepsinin arkasında Enver varmış. Nazım'ı Yücel'i hatta benden öncesi neydi o adam beyefendi.." derken araya girdi Salih "Baykal bey." Diyerek. "Hah işte o kuzusu danası hepsi işte." Deyince Gece "Vay anasını avradını ya... Yani Nazım ona bırakmış kaydı öyle mi?" diye sordu Salih yeniden. Gece kafasıyla onayladı adamı. "Eğer yanında durmazsam, onu sizden korumazsam görüntüleri herkesle paylaşmakla tehdit ediyor beni. Hatta polisle bile." Derken çayından bir yudum aldı kız. "Buluruz bir yolunu. Alırız elinden ne varsa." Dedi Salih ama o an kendisi bile umutsuzdu açıkçası. "Bir de annem var tabi." Derken gözünü denize dikmişti Gece. "Annen mi? O nasıl oluyor tam olarak?" diye sordu şaşıran Salih. "Anlatayım..." diyerek lafa koyuldu Gece.
​Yamaç evden çıkmak üzere kapıya gelmişti ki mutfaktan elinde tepsi ile Saadet çıkmış "Yamaç uyanmadı mı Gece?" diye sormuştu. O esnada yanlarına inen Selim ile bakıştılar. Konuyu ne yapacaklarını Saadet'e nasıl anlatacaklarını bilememişler şimdilik her şey kesinleşinceye dek beklemeye karar vermişlerdi. Keza Gece'de Asaf'ın gerçek kimliğinden bihaberdi. "Abla çıktı Gece." Dedi bakışlarını kaçıran Yamaç. "Çıktı mı? Niye? Ne zaman? Bir yüzünü bari görseydim. Hem dün akşam ne oldu Allah aşkına Yamaç?" deyince kadın "Abla konuşacağız valla ama işim var şimdi. Hem merak etme Gece'nin öfkesi yatışıyor yakında dönecek eve, evimize." Deyip kendini dışarı attı. Arabaya binerken "Cemile'den haber var mı?" diye sordu abisine dönüp. "Henüz yok öyle çabuk ses çıkmaz oradan epey kurcalaması gerek." Derken Selim'de arabaya biniyordu.
​"Öyle işte. İnansam mı inanmasam mı bilemediğim içinden çıkamadığım bir hikaye." Dedi Gece. Tüm bildiklerini anlatmıştı Salih'e. "Gece anlattıkların tamam uç şeyler ama imkansız değil be güzelim." Dedi Salih. "Öyle. Tüm bilir kişilerde toprak altı olduğuna göre  elimdekilere inanmaktan başka çarem kalmıyor." Dedi Gece bezgin bir ifade ile. "Eee peki ne yapacaksın? Yani annen konusunda?" diye sordu Salih bu defa. "Bilmiyorum onu da bilmiyorum. Şuan tek bildiğim Enver'in fellik fellik beni aradığıdır. Asaf'ın da fişini çektim. Elim boş. Mecbur gidip mağdur ayağına yatıp Enver Beyimizin sinirlerini zıplatmadan biraz daha zaman kazanmaya çalışacağım." Dedi Gece omuz silkerek ardından ayağa kalktı. "Dikkatli ol Gece. Ben buralarda biraz daha vakit kazandırmaya çalışırım sana ama Yamaç'ı tutmak zor tek istediği seni yanına almak. Sabrı kalmadı. Bende bakayım düşüneyim ne yapabiliriz." Derken gülümsemişti kıza. Gece bu sevecen tavırları çok özlediğini fark edince gelip adama sarıldı kendini tutamayarak. "Deli kız." Derken Salih'te kızın saçlarını okşuyordu.
​"Velhasıl sulh mulh yok artık. Adam kardeşimizi abimizi paketlemiş kendi elimizle öldürmemiz için tuzak kurmuş. Şansımız yaver gitti eyvallah ama ikincisine müsaade edemeyiz." Dedi Yamaç. "E ne yapıyoruz peki var mı bir plan proje?" diye sordu Cumali heyecanlandığı belliydi. Ama Selim girdi araya "Peki Gece? Hala o adamın yanında." Diye hatırlattı. "Değil."  Dedi Yamaç ama aslında olduğunu biliyordu içten içe. "Bebe yani neyse o mevzuda çözelim artık yeter. Bak elimiz kolumuz bağlanıyor anında." Diye isyan etti Cumali. Yamaç elini masaya vurup "Bak işte bu yüzden istiyor o yavşak Gece'yi. Elimizi kolumuzu bağlamak için. Ama tamam artık daha fazlası yok. Gece akıllı kızdır durması gerektiği yeri çabuk anlar."  Dedi. "Yamaç yapma." Deyince Selim "Yaparım. Başka yol yok artık. Onun yanındaysa onun yanında bu da onun seçimi olur." Dedi Yamaç o sırada Salih'te gelmişti. "Enver mi?" diye sordu yerine otururken. Cumali kafasıyla onaylamıştı. Sabahki konuşmadan sonra Salih Gece'ye yardımcı olması gerektiğini biliyordu. "Durun hele yaparız onun planını da Saadet ile Gece'yi ne yapacağız?" diye sordu konuyu geçiştirmek için. "E dedik ya emin olmadan bir şey yapmayacağız diye." Deyince Yamaç "Doğru ya." Deyip güldü.
​Gece çiftlik evinin bahçesinden girerken kafasında bir sürü düşünce vardı. Salih'e açılmış olmak içini bir nebze olsun rahatlatmıştı. Arabayı durdurup inerken kapıdaki korumalarda hareketlenmişti. Hiçbir şey demeden gelip karşılarında durmuştu. Adamlar kulaklıkları aracılığı kızın geldiğini içeri haber vermişler onay alınca da sessizce kenara çekilip yolunu açmışlardı. Hava kararmak üzereydi. Gece gayri ihtiyari gökyüzüne bakıp iç geçirdikten sonra evden içeri girdi. Aslında bu akşam artık Narin'i görmek onunla yüzleşmekti planı ama merdivenlere doğru yöneldiği sırada salonda onu bekleyen Enver'i görüp bu planı biraz daha erteledi. Doğruca geçip tekli koltuğa attı kendini. Numara yapmasına gerek yoktu gerçekten de bitkin ve harap bir haldeydi. Enver tek kolunu şöminenin duvarına yaslamış gülümser bir ifade ile kıza bakıyor tek kelime konuşmuyordu. Gece gözlerini devirip iyice yayıldı koltukta. "Elim boş geldim evet. Çünkü onu ben öldürmeliydim. Öyle de yaptım. Boşuna kaçırmadık herhalde." Dedi. "Ben sana al getir demiştim." Derken hala aynı ifadedeydi Enver ve bu kızın sinirini daha çok bozuyordu. "Demiştin ama getirmedim. Kendim kestim biletini. İnanmazsan git Çukur'a bak. Bizim mezarlıkta bir yere gömmüşler."  Dedi. Adam ellerini ceplerine sokup dolanmaya başladı. "Yazık olmuş. Ama helal olsun Saadet pahasına öldürdün onu. Tebrikler büyük kinmiş." Deyince "Saadet ne alaka?" diye sordu Gece şaşkınlıkla. "Ha sen bilmiyorsuuuun." Derken eğlendiği belliydi adamın. Gece toparlandı "Neyi?" diye sorarken. "Asaf'ın kim olduğunu." Derken kızın karşısında durmuştu Enver. Gece yutkundu "Ne diyorsun ya? Kimmiş? Saadet ablayla ne alakası var?" diye sordu Gece telaşla. Enver gülümseyip yeniden yürümeye başladı "Asaf gerçek adı neydi yaaa şey ımmm dilimin ucunda.. Hahh Mehmet Mehmet. Saadet'in kardeşiydi. Bak anlatayım sana hikayeyi." Deyip kendisine ve Gece'ye birer kadeh içki doldurup kıza uzattı. Gece uzatılan bardağı alırken kalbi heyecandan pırpırdı. "Hikmet yani bu Asaf ile Saadet'in babası. Benim uyuşturucu işi yaptığımı İdris'e ispiyonlamıştı zamanında. oraları biliyorsun İdris baban beni mahalleden kovdu sonra falan. Neyse işte bak benim kesin olduğum konulardan biridir ispiyonculuk. Unutmadım o kazığını. Dümenimi düzeltince bir gece bastım evini." Deyince Enver Gece elindeki kadehten bir yudum aldı ama kendini iyi hissetmiyordu tiksintiyle sehpaya bıraktı bardağı. Devamında duyacakları midesini daha da bulandıracaktı belli ki. "Yanımda altı adam vardı. Dedim merminiz bitene kadar basın tetiğe." Geçtim kenarda izliyorum. İş bitti çıkacağız bir bebek ağlaması. Bir baktım kundaklara sarılı bir şey. Saadet korkudan bayılmış bir köşede. Ben öldü sanmıştım aslında. Bak o hayattaki nadir anlarımdan biridir he. Dayanamadım nedense aldım bebeği çıktım. O zamanlar muhtar benim adamım yediriyorum parayı zaten annenlerin davasında da o çevirmişti tüm dolabı sahte ölüm belgeleri falan. Neyse işte Davut yani muhtar bebeği benim rahmetli abim Haydar'ın oğlunun yerine geçirdi nüfusta. Bu Hikmet ailesini memleketten yeni getirmişti zaten daha bir iki gün olmuştu geride de başka kimi kimsesi yoktu. Yani kimse tanımıyordu çoluğunu çocuğunu. Muhtar bey sağ olsun güzel ört bas etti Saadet'te pek ufaktı bir iki kardeşim dese de yaşadığı şoktan sanıldı sonra zaten kendisi de öldüğüne inandır ki hiç sesi çıkmamış. Bende verdim bu bebeği mahalleden bir ihtiyara eline de biraz para. Bu zamana geldi neticesinde. Aslında sevmiştim Asaf'ı onu bana getirsen öldüremezdim sanırım iyi de oldu senin halletmen." Deyip yüzünü kıza dönünce donuk bir ifade ile ağlayan Gece'yi görünce "Asaf için mi üzülüyorsun Saadet mi?" diye sordu. "Sen korkunç bir adamsın." Diye fısıldadı Gece. Enver hala gülüyordu "İnsanları öldürmek katletmek bir yana kaç kişinin hayatını çalmışsın. Sen... sen gerçekten ağır ruh hastasısın." Derken sesi yükselmiş fırlayıp çıkmıştı evden. Arabasının yanına geldiğinde kendini  daha fazla tutamayıp midesinde ne var ne yok çıkardı. Soluğunu düzene koyunca arabaya binip oturdu. "Ruh hastası manyak." Derken göz yaşları da oluk oluk akıyordu. Telefonunu çıkarıp Yamaç'ın numarasını tuşladı.
Tam eve girmek üzere olan Yamaç ekranda çıkan siyah kalbi görünce heyecanlanmıştı "Gece." Diyerek açtı. Kız arabasını sahil kenarına park etmiş hala ağlıyordu. "Yamaç biliyor muydun? Asaf'ın Saadet ablamın kardeşi olduğunu biliyor muydun?" diye sordu. Yamaç gözlerini kapayıp soluğunu  bıraktı. "Neredesin sen?" diye sordu ardından. "Biliyordun değil mi? Neden söylemedin? Ben abam dediğim kadının hayattaki tek akrabasını öldürürken sen bunu benden nasıl sakladın?" diye sordu ağlayarak. "Gece senden en fazla birkaç saat önce öğrendin bende. Bir gün bile olmadı. Cemile anlatınca Asaf Saadet'in kardeşi olabilir deyince soluk soluğa fırladık zaten seni bulmak için ama geç kalmıştık." diye açıkladı Yamaç. Gece Yamaç'tan da onayı alınca kendini tamamen koyvermişti. Telefonu kapayıp kafasını direksiyona koyarken ağlamaktan nefesi kesilmek üzereydi.
Yamaç "Gece neredesin? Yanına geleyim konuşalım. Alo. Aloo" derken telefonu kulağından indirmiş eve dönmüştü ki yüzünü açık kapının önünde kendisini ifadesiz bir yüzle izleyen Saadet'i görüp olduğu yerde kalakaldı.

Çukur'da Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin