104.BÖLÜM
Yamaç çok erken bir saatte kalkmış mahalleliye yardım etmek için Çukur'a inmişti. Ellerini arkada kavuşturmuş dün geceki yangının izlerini oldukça ürkütücü bir şekilde taşıyan sokaklardan geçiyordu. İnsanlar evlerde kalan sağlam eşyalarını el birliği ile kurtarmaya devam ediyor ustalar organize bir şekilde çalışıyorlardı. Kahvehaneye dönen sokağın sonuna gelince durup kendi kendine gülümsedi "Vay emmim benden evvel davrandın ha. Rahat edemedin değil mi?" dedi kendi kendine. O sırada Meke elinde boya kovaları ile kahveye giriyordu. Adımlarını hızlandırıp çocuğun peşinden içeri girdi. "Kolay gelsin Çukur Spor ellerinize sağlık." Diyerek montunu çıkarıp kollarını sıvamaya başladı. "Eyvallah abi." Dedi Celasun sağlam sandalyeleri ayırıyordu bir yandan. Emmi yüzünde kocaman bir gülümseme ile girdi içeri "Cümleten kolay gelsin aslan parçaları valla Yamaç benden evvel davranmışsın aferin oğlum sana." Diyerek. Yamaç şaşırarak baktı adama. "Ben sen topladın ustaları sanmıştım." Dedi. Aynı ifade şimdi Emmi'nin yüzündeydi "Nasıl sen toplamadın mı ustaları?" diye sordu. "Hayır yani onun için erkenden gelmiştim ben ama ustalar girmiş bile." Dedi Yamaç. "E sen değilsin ben değilim abimler uyanmamıştı bile mahallelinin işi gibi de değil adamlar tam teçhizatlı Celasun bir gidip soruşturun bakalım kim yollamış." Diye ekledi. Çocuk aldığı emiri kafasıyla onaylayıp fırladı hemen. Meke berberden getirdiği iki çayı Emmi ve Yamaç'a uzattı. Birlikte berberin önüne doğru yürümüşlerdi ki Celasun geri döndü hemen. "Abi sordum Enver Tekinoğlu'nun şirketinin adamlarıymış o yollamış." Dedi çocuk. Yamaç tek kaşını kaldırıp bakarken Emmi boğazına kaçan çay ile öksürmeye başladı. "O kim ya?" diye sordu Yamaç adamın sırtına vururken. "Bilmiyorum abi valla." Dedi çocuk omuz silkerek. "Emmi sen tanıyor musun kim bu Enver?" dedi Yamaç adama dönüp. Emmi'nin yüzü düşmüştü. "Aaaa şey tamam eee eskiden buralıydı vefa işte sağolsun." Dedi. Ardından elindeki bardağı Celasun'un eline tutuşturup hızlı hızlı yürümeye başladı. "Emmi nereye?" diye sordu Yamaç arkasından bağırarak. "İşim var biraz gelirim öğlene doğru." Diyerek yürümeye devam etti.
Arabasını işlek caddede güçlükle bulduğu bir yere park edip son derece gergin bir şekilde indi arabadan Emmi. Güvenlikten geçip adamların tarif ettiği bölüme gelince "Mücahit bey değil mi?" diyen sekreter karşıladı onu. Adam kafasıyla onaylayınca "Böyle buyurun lütfen Enver bey sizi bekliyor." Diyerek yol gösterdi. Enver Tekinoğlu ihtişamlı odasının devasa penceresinin kenarında sırtı dönük bir şekilde duruyordu. "Enver." Diye seslendi Emmi gerginliğini saklamaya özen göstererek. Adam yüzünde yalancı bir gülümseme ile döndü "Mücahit eski dostum." Diyerek. "Enver niye çıktın durup dururken ortaya?" diye girdi söze Emmi hiç oyalanmadan. "Yoldaşlarımız Cihangir ve İdris ölmüşler ha? Ne de çok üzüldüm." Derken geçip masasına oturdu Enver. "Bir sen kaldın ha? Yazık. Sapsız köksüz Mücahit." Diye ekledi. Ses tonu kışkırtıcıydı. "Enver eski ve yanlış bildiğin davaları güdüyorsan hala..." derken Emmi sözünü kesti Enver " Eskimeyen ve dosdoğru bildiklerim." Diyerek. Emmi yüzünü sıvazladı. "Sendin tabi ya... gelinlere Sultan'a saldıran, son işlerimize balta vuran... Aklınca intikam alacaksın." Dedi. "Evet bendim." Diyerek böbürlendi adam. "Anlamadığım Çukur'u neden yaktın?" diye sordu Emmi. "Bak onu ben yapmadım zaten telafisi içinde adamları gönderdim o bizim deli fişeğin işi yakıp yıktıklarınızdan bana kalanın... O Cihangir'in kızından da ayrıca hesap sorulacak son kalanımı da o alacaktı benden." Dedi Enver. "Dur bir dakika dur Gece ile ne işiniz var?" dedi Emmi şaşırarak. Adam güldü "Sizin aldıklarınız yetmiyormuş gibi oda kalan son canıma kast etti Asaf'ıma hani babasını kahvenin önünde üç kurşunla öldürdüğünüz yeğenime." Emmi şaşkındı "Nerede ne zaman? Enver o zamanlar bebeydi hepsi." Dedi. "O başka mevzu Emmmiiii... o mevzuyu sahipleri görecek boş verelim biz." Dedi Enver.
İki adam her an saldırmaya hazır iki kurt misali bakıyordu bir birine. "Enver karının annenlerin ölümü bir kazaydı. Bizimle ilgisi yok sen neden anlamıyorsun hala." Dedi Emmi. Enver birden kükredi. "Kaza ha kaza? Adamlarınız sıkıştırdı adamlarınızzz! Benim annem karım oğlum kardeşim bacım yeğenlerim hepsini yan yana bir günde gömdüm ben bir gündeeee. Soyum kurudu benim soyum." Emmi adamın hiddetinden geriledi bir adım. "Kazaydı." Dedi yeniden. "Hadi o kazaydı Haydar'ı herkesin gözünün önünde öldürdü o İdris." Ses tonu gittikçe sertleşiyordu. "Uyuşturucu satıyordu." Diye bağırdı Emmi. "Yerimizden yurdumuzdan ettiniz bizi. Çukur bizim hakkımızdı lan." Enver'in sesi tüm odada yankılandı. "Çukur kimsenin hakkı değil. Çukur bir aile." Dedi Emmi ama adamın duyacak hali yoktu. "Neyse ne şimdi git söyle o İdris Koçovalı'nın oğullarına herkes hak ettiğini bulacak. Sende öyle." Dedi Enver son cümlenin üstüne basarak. "Herkes hak ettiğini alacak Enver bundan şüphem yok. Ama sen yanlış bildiğin davaların intikamını alacağım diye o çok sevdiğin ailene erkenden kavuşacaksın." Dedi Emmi. Enver yavaşça ayağa kalktı "Kim bilir belki de çok sevdiğim Narin'e kavuşurum." Diyerek. Emmi histerik bir şekilde güldü ardından yavaşça çıkıp uzaklaştı.
Gece koşturarak merdivenlerden inerken diğer yandan da ceketini giymeye çalışıyordu. "Ne oluyor kız savaş mı çıktı?" dedi İdris bebeğe mama yedirmeye çalışan Saadet. "Çok uyumuşum ya." Dedi Gece gelip bebeği öperken. O sırada Damla kucağında Umut'la gelmişti. "Annem yok mu?" diye sordu Gece etrafına bakınarak. "Kendine gelemedi hala." Dedi Saadet iç çekerek. "Neyse ben aş evine gidiyorum hemen toparlatayım oraları haber ederim getirirsiniz keyfi düzelir." Diyerek çıkmak için kapıyı açmıştı ki Aylin'le burun buruna geldi Gece. "A sen evde değil miydin?" dedi Saadet kızı görünce. Aylin elindeki eczane poşetini cebine sıkıştırıp "Ağrı kesici almaya gittim." Diyerek merdivenlere yöneldi. "E evde vardı." Dedi kadın arkasından ama kız duymamıştı bile.
Gece arabasına doğru yürürken bir yandan da Azra'yı arıyordu. "Aç şunu kızım ya ölüm uykusuna mı yattın?" diye söylenirken hiç beklemediği bir canlılıkla cevapladı Azra onu "Bende seni arayacaktım günaydın nerdesin?" diyerek. "Evden çıkıyorum haber var mı?" diye sordu arabayı çalıştıran Gece. "Var var buldum yerini. Gece." Dedi kız endişeli bir tonda. "Ne oldu Azra söyle." Diye yanıtladı Gece "Burada Asaf. Haklıymışsın."dedi Azra. Gece bir an direksiyonun hakimiyetini kaybetti. "Gece ne oluyor ?" Dedi panikleyen Azra. "Bana adresi at." Dedi Gece arabayı yeniden çalıştırmış gaza yüklenmişti.
"Babaannem iyi değil." Dedi salona giren Karaca. "Nasıl yani?" dedi Saadet panikle ayağa kalkarak. "Ya yok farklı bir durum değil de yemedi götürdüklerimi tansiyonu falan oynayacak." Dedi Karaca elindeki tepsiyi göstererek. "Hastaneye götürelim diyeceğim ama gitmez." Dedi Damla "Dur ben şöyle yapayım bizim hemşire Feride'yi çağırayım şöyle göz ucuyla da olsun bir baksın tansiyonuna falan ne ilaç vermeliyiz söyler." Dedi Saadet telefonunu çıkararak.
Gece Azra'nın evinin önünde sert bir frenle durdurdu arabayı "Sen vermezsen ben gelir alırım Azra hanım." Diye söylenerek indi arabadan. Tam kapıya doğru gidiyordu ki Kemal çıktı karşısına "Gece Azra'ya baktın herhalde az önce çıktı o kahveye doğru gidiyordu." Dedi. Kız kafasıyla onaylayıp yeniden arabaya koşturdu.
Aylin elinde test klozetin üzerine oturmuş öylece kalakalmıştı. Üzerindeki çift çizgiye dikmişti gözlerini. "Ben ne yapacağım şimdi?" diye mırıldanıyordu kendi kendine. "Aylin abla burada mısın?" diyerek kapıyı tıklayınca Karaca apar topar testi cebine sokuşturup kalktı "Çıkıyorum şimdi." Diye seslendi dışarı. "Tamam tamam acele etme aşağıdayız Saadet abla çay hazırladı seni çağırıyor." Diyerek uzaklaşınca Karaca elini ağzına bastırıp yeniden ağlamaya başladı.
"Tansiyonu düşük ilaç etki eder zaten yarım saate haklı kadın mahalle kül oldu." Dedi Feride. Çayını yudumlarken. "E iyi madem sen öyle diyorsan." Dedi Saadet kızın tabağına börek koyuyordu. "Saadet sende yorma kendini bak omur iliğin çok hassas maazallah kilitlenir kalırsın." Dedi kız. "Amaan bizim telaşımız bitiyor mu ki? Dedi kadın oflayarak. "Öyle iş güç bitmez tabi neyse ki bebek büyüdü eh bir daha da olmayacağına göre en azından o yorgunluğun olmaz." Dedi Feride. Bardağına çay dolduran Saadet "İlahi Feride niye olmasın genciz daha Salih ister bir iki üç daha." Diyerek güldü. Kadın ağzındaki böreği yutarken "Aaaa Salih abi söylemedi mi?" dedi. Konuyu bilen Damla "Canım herkesin planı kendine." diye araya girdi. "Feride Salih bana neyi demedi mi?" diye sordu Saadet kaşlarını çatarak. "Saadet abla senin omur iliğin zedelendi ameliyatta sen bir daha çocuk doğuramazsın." Dedi Feride şaşkın şaşkın. Saadet kadının söylediklerini sindirmeye çalıştı. Kulakları uğulduyor başı dönüyordu. Elindeki çaydanlığı yavaşça masaya bıraktı "Ben eee şey bir eve gideyim." Diyerek kapıya doğru sendeleyerek yürüdü. "Saadet." Diyerek arkasından hamle yaptı Damla ama durdurdu kadın onu "Gelicem ben." Diyerek. Eve girdiğinde baş dönmesi korkunç bir hal almıştı. Etrafa tutunarak kendini banyoya attı. Bir sinir krizinin eşiğindeydi. Suyu açıp yüzüne çarptı aynadaki yansımasına baktı "Mihriban doğmayacak... Salihh ahhh Salihh" diyerek ağlamaya başladı feryat ederek. Hırsını alamayınca lavabonun kenarındaki sabunluğu aynaya fırlatıp olduğu gibi yere indirdi. Kırılan parçalardan bir kaçı ellerini kesmişti. Gözyaşlarından etrafı buğulu görüyordu. Kanı görünce küvete dönüp suyu açtı ellerini yıkamaya çalışırken hıçkıra hıçkıra ağlıyordu artık kendini soğuk suyun altına bıraktı.
"Enver Tekinoğlu ha?" dedi Salih duvarı boyarken. "Aynen bende duymadım daha önce kimdir nedir eski bir Çukur'lu dedi Emmi ama başka da bir şey demedi." Dedi Yamaç oda öteki tarafı boyuyordu. "E sağolsun demek ki vefalıymış." Diye ekledi diğer duvarı boyayan Selim. "Valla vefa mefa bilmem ben Emmi gelsin anlatsın kimmiş." Dedi ona yardım eden Cumali.
Azra kahvenin önüne gelmişti ki Gece kızı görüp sertçe durdurdu arabayı. "Azra." Diye bağırarak indi aşağı. Gece'nin sesini duyan Yamaç elindekini bırakıp dışarı çıktı. "Burası bitti ha." Diyerek Cumali'de bıraktı işi. Salih ve Selim'de paydos etmişti. Ellerini silerek dışarı çıktılar. "Azra adresi ver." dedi Gece kızı kolundan yakalayıp. "Gece tamam beraber gideceğiz." Dedi Azra gözüyle onları izleyen Yamaç'ı işaret ederken. Gece kızın imasını anlayıp susmuştu. Meke ve Celasun ellerindeki fırçaları yıkamış berberden çıkıyorlardı. Kemal sokağın başından bağırarak onlarla dalga geçiyor yanlarına doğru yaklaşıyordu. "Hayırdır gelin hanım ne cerliyorsun yine?" diyerek güldü Cumali. "Yok abi bir şey." Dedi zoraki bir gülümsemeyle Gece. Yamaç gelip kızın saçlarını öptü. O sırada sokağın öbür tarafından yaklaşan Emmi'yi görüp "Emmim nerelerdesin sen?" diye seslendi adama doğru. Mahalle canlanmış dün geceki kasvet yeniden boyanan duvarlarla örtülmüştü. Salih elindeki bezi kenara koymak için kafasını çevirdiği an yaklaşan siyah minibüsü gördü. Emmi koşar adım yaklaşıyor "Oğlum dağılmayın konuşmamız lazım." Diye sesleniyordu. Adamlar aracın camlarından sarktılar. Emmi tam kahvenin önündeydi artık Gece adamların silahlarını görüp acıyla bağırdı Yamaç Gece'yi arkasına çekti Azra dehşetle açılan gözlerle bakakaldı bir an. Herkes boya badana ile uğraştığı için silahları yanlarında değildi mecburen kendilerini korumak için eğildiler ama adamların hedefi belliydi. Onlara söylendiği gibi tam kahve ve berberin ortasında sadece üç kurşunla yere serildi Emmi... Çukur'un üç kabadayısından sağ kalan sonuncusu Çukur sokaklarında Çukur'un çocuklarının gözleri önünde boylu boyunca yere serildi... Yıllar evvel Haydar Tekinoğlu'nun devrildiği yere... Çukur'da bir devir resmen kapanmıştı o an.. Enver Tekinoğlu intikamını almaya en eskiden başlamıştı ve o kadın çocuk ayırt etmezdi...