Bölüm 102

523 32 11
                                    

102.BÖLÜM
"Allah'ını seven üstüme yorgan atsın." Diye bağırdı Gece Damla ve Azra'nın kolunda aşağı indirilirken. "Ama abarttın artık ya otur şuraya bir şeyler ye işimiz çok bugün." Dedi Damla kızı sandalyeye zorla oturturken. Gece kocaman esneyerek "On gündür hep aynı şeyi söylüyorsunuz." Dedi. O sırada salona giren Yamaç Gece'nin aksine çok daha canlı ve neşeliydi. Eğilip kızın saçlarını öptükten sonra geçip yerine oturdu. "Plan ne?" diye sordu Salih ağzına bir parça peynir atarken. "Ben Gece'nin gelinliğini çiçeğini falan alıp eve bırakacağım  sonra tıraş falan." Dedi Yamaç tabağını dolduruyordu. Salih kafasını sallayıp tabağına döndüğünde bu defa Cumali girdi lafa "Tıraş işi bende rahmetli Muhuttin abiyi çok izledim ben damat tıraşı yaparken." Diyerek. "Valla kimse oyalanmasın ortadan kaybolmakta yok." Diyerek elindeki tüllerle mutfağa doğru yürüdü Sultan. Gece biraz daha açılmıştı Yamaç'a doğru eğilip "Akşama düğünüm var benim gelsene sende." Dedi. Yamaç güldü "Bakarım daha önemli bir işim yoksa neden olmasın?" diye cevapladı kızı. Ardından önündekileri aceleyle ağzına tıkıştırıp "Hadi o zaman." Diyerek ayaklandı. Erkekler evden ayrılınca kadınlar kalan son işleri gözden geçirdiler el birliğiyle. Gece son dakika Yamaç'a kalmak için bahane uydurduğunu itiraf edince düğün Koçova hanesinin bahçesine alınmış daha sade planlanmıştı. Bütün bahçe beyaz tüller ve gece çiçekleri ile süslenmiş renkli ampullerle aydınlatılmış upuzun beyaz bir masa kurulmuştu. Gece bahçedeki işini bitirmiş hazırlanmak üzere eve doğru dönmüştü ki Yamaç elinde gelinlik ve çiçekle göründü. Gelinliği çocuklardan birine verdikten sonra beyaz güllerle bezenmiş buketi kıza uzattı "Gece Koçovalı?" dedi sorarcasına. Kız anında kızarmıştı "Karadağlı ben yanlışlık oldu sanırım." Dedi mahcupça. "Karadağlı son..." derken saatine bakıp "Beş saatin." Dedi Yamaç. Gece buketi alıp kokladı "Beş saat sonra görüşürüz o zaman sevgilim." Diyerek eve girdi.

Tıraş sandalyesi kahvenin önüne kurulmuş mahalleli etrafında toplanmıştı. "Abi gerçekten sen mi yapacaksın?" diye sordu Selim elindeki usturayı bileyen Cumali'ye bakarak. "Heee ne sandın." Dedi Cumali ceketini çıkarmış kollarını sıvamış Yamaç'ı bekliyordu. Beklenilen kişi sokağın başında görününce Salih işaret verdi "Haydeee." Diyerek ardından hazırda bekleyen davul zurna ekibi coşkuyla çalmaya başladı. "Bu ne ya." Dedi Yamaç kalabalığı görünce. "Gel oğlum gel sünnet değil damat tıraşı." Dedi Salih kafasıyla Cumali'yi işaret ediyordu. Kalabalık aralanınca ellerini birbirine vurarak ovuşturan Cumali göründü. "Sen ciddisin." Dedi Yamaç kekeleyerek. "Fazlasıyla bebeee" dedi Cumali. Başa gelen çekilir diyerek montunu çıkarıp Celasun'a verdikten sonra geçip sandalyeye oturdu Yamaç. Meke Cumali'nin çırağıydı. Hızlıca malzemeleri hazırlayıp örtüyü Yamaç'ın boynuna taktı. Cumali elindeki fırçayı köpürtüp adamın yanaklarına yaydı bir güzel. "Abi bak hepsini kesme sakın üstten hafif." Dedi Yamaç yalvarırcasına bakıyordu abisine. "Tamam lan." Dedi Cumali fırçayı bırakmış usturaya uzanmıştı. Tersini adamın yanağına değdirip "aaaa bu kesmiyor." Diye yalandan şaşkınlıkla bağırınca gözler Selim ve Salih'e döndü. "O nişanda olmuyor mu ya?" diye sordu Yamaç. "Sus sen." Dedi Cumali kardeşlerine sırıtarak bakıyordu. Selim cebinden çıkardığı parayı gelip Meke'nin tepsisine attı. "Aaaa bu kadar mı yavvv." Dedi Cumali bağırarak. Bu defa aynı işlemi Salih yapmıştı. "Bu Kada..." derken Cumali Selim ve Salih bağırdı "aaaaa" diyerek. "Neyse bari." Deyip işine döndü adam. Güle oynaya çala söyleye tıraş işi bitirilip mahallelinin hayır duaları eşliğinde eve döndüler hep birlikte. Gece Saadet'in evinde hazırlanacaktı. Gelinliği duvara asılmış çiçeği, duvağı yatağın üzerine serilmişti. Aylin, Azra ve Karaca ellerinde malzemeler kızın etrafında koşturuyor biri saçını maşalıyor diğeri ojesini sürüyordu.

Birkaç saat sonra herkes hazırdı. Masa çeşit çeşit yemeklerle süslenmiş erkekler takım elbiselerini giymiş kadınlar birbirinden şık ve güzel olmuştu. Damla yeşil dar kesim elbisesiyle kapıda görününce Cumali kısa bir ıslık öttürdü. Yeni doğum yapmış bir kadından çok uzak bir görüntüsü vardı karısının. Hızla gelip kucağındaki Umut'u aldı ardından kulağına eğilip "Çok güzel olmuşsun." Diye fısıldadı. Damla gülümseyerek karşılık vermişti kocasına. "Leeen sen büyüdün de amcanın düğününe geldin de papyonlar mı taktın sen." Diyerek oğlunu havaya kaldırıp sevdi Cumali. O sırada uzaktan Aliço el sallayarak yaklaşıyordu "Düğün var düğün!" diye bağırarak. Kendine özgü takım elbisesini giymiş eline bir demet papatya almıştı. "Düğün var ya Aliço kankan evleniyor." Dedi evden çıkan Salih. "Kankam evleniyor kankam." Dedi Aliço kanka kelimesine yeni yeni alışıyordu. "Evleniyor ya." Dedi Salih adamın omzunu sıvazlarken "Darısı başına." Diye ekledi. "Başıma?" dedi Aliço kafasını ellerinin arasına alarak. Cumali ve Salih birbirine bakıp güldüler. "Cumali ben Gece'nin yanına geçiyorum oğlan sende." Dedi Damla elbisesinin eteğini düzeltip uzaklaşırken öpücük attı oğlu ve kocasına doğru. Cumali refleksle karşılık verince Salih kendini tutamayıp bir kahkaha attı "Cumali bey  ağğbi sizin de nikahınızı mı tazelesek arada?" diyerek. Cumali kardeşinin omzuna vurdu "Siktir lan. Çocuğun yanında konuşturuyorsun beni ya." Diyerek. O sırada Selim ve Sultan çıktılar. "Hadi oğlum gelenlere bakın oyalanmayın burada." Dedi Sultan siyah dantel detaylı elbisesinin içinde çok asil ve şıktı." Sultan önde oğulları ardında hep beraber özenle hazırlanan düğün alanının başına doğru yürüdüler. İlk gelenler Medet ve Cennet olmuştu. "Meto hoş geldin." Dedi Selim adamla tokalaşırken. "Sultan anne kaldı mı yapılacak bir şey? Geç kaldım bugün kusura kalma." Dedi Cennet. "Kalmadı kızım sağolasın geçin buyurun." Dedi kadın. Ardından Sarp göründü kapıda. "Sultan Sultan." Diyerek selamladı kadını.

Çukur'da Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin