103. BÖLÜM
Gece gelinliğinin eteklerini toplamış mahalleye doğru koşturuyordu. Erkekler önden gitmiş kalabalığa çoktan karışmışlardı. Her yer alev alev yanıyor dumanlar karanlık gökyüzüne yükseliyordu. Akın sokağa girip nefes nefese Songül'ün evinin önünde aldı soluğu. Kapıdan uzaklaşıp eve baktı. Işıklar yanıyor sağ taraftan alevler yavaş yavaş evi ele geçiriyordu. Tüm gücüyle yüklendi demir kapıya ama başarılı olamadı. "Songüüüül" diye bağırarak ikinci defa yüklendi kapıya üçüncü için hareketlenmişti ki arkasından gelen sesle durup döndü. "Buradayım." Dedi Songül çocuğa doğru yürüyerek. Akın derin bir nefes verip hızla koşup kızı kendine çekerek sarıldı. "Çok korktum." Diye fısıldadı kulağına. Songül'de ağlamaya başlamıştı "Bende." Diyerek. "Komşudaydım. Aslında bu gece gidecektim ama... yarın sabaha karar vermiştim son anda." Dedi Akın'ın kollarından ayrılırken. Çocuk tekrar kızı kendine çekip göğsüne bastırdı.
Gece arabanın arkasındaki deri ceket ve postalları üzerine geçirip sokaktaki paniğin içine karıştı. İnsanlar korku içinde yanan evlerini izliyor feryat ediyorlardı. Yamaç ve diğerleri evlerin içine girip çıkıyor mahsur kalanları kurtarmaya uğraşıyordu. İtfaiye dar çukur sokaklarına girmekte zorluk çekiyor hortumlar mümkün olduğunca uzatılmaya çalışılıyordu. Sultan aşevinin önüne gelince ağlayarak elleri ile ağzını kapadı. Kahve ve aşevi cayır cayır yanıyordu. Çatıdan düşen bir kalasın altında kalmaktan son anda Sarp sayesinde kurtulmuştu. Gece kahvenin halini görünce sendeledi. Cumali ve Salih'te koşarak gelip durdular. Onlarda kahvenin halini görünce yıkılmışlardı. Gece köşede nefes almakta zorlanan yaşlı adamı görünce toparlanıp ona doğru koşturdu. Yanlarından geçen Meke'nin elindeki su şişelerinden birini alıp adamı sakinleştirdi. Tam doğruluyordu ki sokağın sonunda köşeden bakan biri dikkatini çekti. Bir anda şimşekler çaktı gözlerinde. Adamı duvara yaslayıp o tarafa doğru koşturdu. İs ve dumandan kararan gelinliğinin kuyruğu dalgalandı ardında.Sokağın sonuna ulaştığında az önceki yerde kimse yoktu. Sağa sola bakındı ama yangından kaçan insanların dışında aradığı yüzü göremedi. Tam vazgeçmiş geri dönüyordu ki duvardaki yazı çarptı gözüne. Kırmızı sprey bir boya ile yeni yazılmış harflerin etrafından bir kan gibi süzülüyordu fazla boyası. Gece gözlerinin karardığını hissediyordu. Adımları yavaşladı. Mahallenin kalabalığı itfaiyenin siren sesi bağıran insanlar hepsi susmuş tek bir ses çınlıyordu kulaklarında. Bacakları öylesine titriyordu ki kızı taşıyamıyordu artık. Farkında değildi ama ağlamaya başlamıştı. Duvara iyice yaklaşıp harflere dehşetle baktı. "A&G" ve bir kalp. Kenarlarından sızan boya ile daha da ürkütücü görünmüştü yazı kıza. Dizleri üzerine çöktü. Elleri ile kulaklarını kapayıp duyduğu sesi bastırmaya çalıştı. "O Koçovalı bebesine gelin olduğun akşam bütün Çukur'u yakarım. . ... O Koçovalı bebesine gelin olduğun akşam bütün Çukur'u yakarım.... . O Koçovalı bebesine gelin olduğun akşam bütün Çukur'u yakarım.....
"Gecee." Diye endişeyle koşup yanına çöktü Yamaç. Oda perişandı eli yüzü bembeyaz damatlık gömleği kararmıştı. "İyi misin duman mı dokundu?" dedi adam panikle. Gece birkaç derin nefes alıp tekrar duvardaki harflere baktı. Yamaç'ın fark etmemesi için hızla ayağa kalkmaya çalıştı ama yeniden sendeledi. "Gece iyi değilsin." Dedi Yamaç etrafına bakınıp birini aradı o sırada Kemal elinde kova kahveye doğru koşturuyordu. "Kemal." Diye bağırdı Yamaç. Çocuk hemen koşup yanına geldi. "Gece'yi eve götürsene." Dedi adam kızın kalkmasına yardımcı olarak. Gece hızla toparlandı "Hayır hayır iyiyim ben." Diyerek ama Yamaç ciddiydi. "Eve." Dedi sertçe. Gece bu tavrın üzerine bir şey söyleyemeyeceğini biliyordu. Adamın elini tuttu sıkıca "Neden? Elektrik kontağı falan mı?" diye sordu. Yamaç çok sinirliydi. " Kundaklama." Dedi sessizce. "Çocuklar boş benzin bidonları bulmuş." Diye ekledi. Gece kafasını sallamakla yetindi. "Hadi eve." Diyerek Kemal'in yanına doğru ittirdi kızı.
"Dur burada." Dedi Gece Kemal'in kolunu tutarak. "Gece abi eve dedi." deiye karşı çıktı Kemal. "Azra'ya gidicem dur." Diye bağırdı Gece. Kemal Yamaç'ı biliyordu ama Gece'nin damarını çok daha iyi biliyordu. Arabayı evin önünde durdurdu. "Sağol ben evden çıktım derim. Kemal eve bırakmıştı." Diyerek indi Gece aşağı. Evin ışığının yandığını görünce çok sevindi eteğini kolunun altına sıkıştırıp ikişer üçer çıktı merdivenleri. Azra eve henüz girmişti. Çantasını koltuğa atıp banyoya doğru yürümüştü ki çalan daha doğrusu tekmelenen kapıyla irkildi. Geri dönüp çantasındaki silahını ele aldı. Eğilip delikten bakınca Gece'yi görüp hızla açtı kapıyı. "Ne oldu?" diye sorarak. Gece kızın yanından geçip kendini kanepeye bıraktı boş bir çuval gibi. "İyi misinsen?" diye sordu Azra elindeki silahı sallayarak. Gece kaşlarını çatıp silaha baktı "Alışkanlıklardan kurtulunmuyor ha? Rusya değil kızım burası Çukur indir onu." Dedi. Azra "Haa o unuttum onu ya." Deyip silahı geri çantasına koyduktan sonra mutfağa geçip elinde iki bira ile geri döndü. Onun da Gece'den farkı yoktu. İs ve duman içindeydi. "Kimseye bir şey olmuş mu?" diye sordu elindeki şişeyi kıza uzatıp karşısındaki koltuğa attı kendini.. "Hayır yani şimdilik öyle görünüyor. Azra tüm Çukur yanmış." Dedi üzüntüyle. "Eski mahalle tabi bir kıvılcım bir kabloya bakıyor." Dedi Azra birasını kafasına dikerken. Gece yutkundu "Kundaklama." Dedi sessizce. "Nasıl ya? Kim?" dedi Azra. Gece şişeyi sehpaya bırakıp öne doğru eğildi. "Bağlantıların sağlam mı hala? Birini bulmam lazım?" dedi Gece. "Kim?" diye sordu Azra. Gece yutkundu " Asaf..." dedi sessizce. Azra'nın gözleri açılmıştı "Asaf?" diye tekrar etti. Gece başını salladı. "Saçmalama ne alaka?" diyerek geri yaslandı Azra. "Dün akşam kınada gördüm kısacık bir an ama o an kim olduğunu bile hatırlamadım unuttum gitti zaten. Bu akşam gördüm bu defa çok netti. Peşinden gidince..." deyip sustu. "Peşinden gidince eeee?" dedi Azra. "Duvarda A&G yazıyordu yeni yazılmış boyası akıyordu hala." Dedi Gece.
Kısa bir sessizlik oldu "Herkes olabilir Ahmet Gülay Gökhan Ayşe?" dedi Azra. "Yapma Azra elimizde boya az koşmadık peşinde yazdıklarını silmek için." Dedi Gece. "Başka bir şey daha var." Dedi ardından. Azra sorar gözlerle baktı kıza "Bana demişti ki.... O koçovalı bebesi ile evlendiğin gece çukuru yakarım." Son cümle Azra içinde konuyu tamamen netleştirmişti. Bir süre ikisi de sessiz kalıp düşündü. "Tamam tamam ben araştırıcam neydi bunun soy adı Asaf.." dedi Azra en sonunda "Tekinoğlu." Diye ekledi Gece. "Söylemedin dimi kimseye?" diye sordu Azra sessizce. Gece'nin bakışları buğulandı "Hayır." Dedi inlercesine. "O ise ne yapacaksın Gece mecbur söyleyeceksin Yamaç'a." Dedi Azra yeniden hareketlenmiş içkisini yudumluyordu. "Halledicem ben halledicem önce bir bulayım da." Dedi kız.
"Kundaklama olduğu kesin." Dedi Salih. Yangın hemen hemen sönmüş mahalleli sokakta kalanlara yardım ediyordu. Koçovalılar kahvenin önünde toplanmışlardı. "Kim ulan kim deli olucam." Dedi Selim. Yamaç'ın damarları belirginleşmişti. "Önce kadınlar sonra bu olay biri bizimle uğraşıyor." Dedi. "Ne oldu senin meselen değildi artık sen gitmiyor muydun?" dedi Cumali. Yamaç sertçe döndü adama "Bu zamana kadar yaşadığımız şeylerden hangisi benim meselemdi?" diye sordu. "Tamam durun bir hal çaresine bakıcaz sağlim kafayla." Dedi Salih araya girerek. Damla ve Saadet evde çocuklarla kalmışlardı. Saadet "Ben dayanamayacağım arıyorum." Diyerek telefonunu çıkardı. Tam o sırada kapı açılıp Sultan Aylin ve Karaca içeri girdi. "Hehh anne ne olmuş?" diyerek kapıya doğru yürüdü Damla. Sultan bitik haldeydi. Gelip koltuğa çöktü. "Gitti.. Yıllarımız... Evimiz... Çukurumuz" diyerek ağlamaya başladı. "O kadar mı kötü?" diye sordu Damla Aylin'e eğilip. "Her yer harap kahve aşevi kül." Dedi Aylin sessizce. Saadet gelip kadının dizinin dibine çöktü. "Yine yaparız anne. Zamanında nasıl inşa ettiyseniz hep birlikte yine yaparız." Dedi Sultan hıçkırıyordu. "O kahve..de.. İdris'İn izleri vardı." Deyip daha güçlü bir şekilde ağlamaya başladı. Kimse bunun üzerine söyleyecek bir şey bulamamıştı.
Gece odaya girmiş postalları ayağından sıyırmıştı ki Yamaç içeri girdi. Ateş saçıyordu gözleri. Üzerindeki kirli gömleği yırtarcasına sıyırıp bir kenara attı. Koltuğa oturup başını ellerinin arasına aldı. Bir sinir krizinin eşindeydi. "Ben yapamıyorum." Dedi Gece ceketini çıkarıp adamın yanına oturdu. "Ben yapamıyorum Gece burada kalamıyorum burayı bırakıp gidemiyorum. Bizim altı saat sonra uçağımız var. Gidicez." Dedi. Gece adamın omzunu sıktı. "Kim bu? Ne istiyor bizden? Ben şimdi nasıl gideceğim?" dedi Yamaç yeniden. "Gitmeyiz." Diye fısıldadı Gece. Yamaç'ın bakışları kıza döndü sertçe "Giymeyiz tabi senin istediğin de bu zaten." Gece şaşırmıştı. "Yamaç ben..." diye kekeledi. "Çukur yandı Gece. Kül oldu babamın kahve... yandı gitti. O kahveden Kahraman abim geçti, Paşa senin baban geçti. Metin... metin o kahvede kardeşliğe katılmıştı." Hem ağlıyor hem bağırıyordu. "Ben kurtaramıyorum kimseyi kendilerini koruyamadım anılarını da koruyamıyorum." Öfkesi oluk oluk akıyordu dudaklarından. Gece kalkıp sıkıca sarıldı adama "Sakin ol sen ne yapman gerekiyorsa onu yaptın. Senin suçun yok. " Yamaç kıza sıkıca sarıldı. Gece adamın sakinleşmeye başladığının farkındaydı "Atlatacağız bunu da atlatacağız sevgilim." Dedi saçlarını okşayarak. Bir süre öylece durdular. "Zaten normal bir düğün yapmış olmamız beklenemezdi." Dedi Gece histerik bir şekilde gülerek. Yamaç'ta gülümsemişti "İlk gecemizde yangınlar çıkacaktı ama böyle olmasını beklemiyordum." Diyerek. Gece kafasını geri atıp kısık bir kahkaha attı "Boşver ilk gecemizde sayılmaz zaten." Ardından dudakları birbirini buldu. Yamaç nazikçe kızın gelinliğini omzundan sıyırdı. Gece'nin elleri de adamın çıplak göğsünde geziniyordu. Yatağa uzandıklarında tek bir beden tek bir ruh idiler. Asıl savaş şimdi başlıyordu aslında ama bu o an onların umurunda bile değildi.