Bölüm 110

739 33 15
                                    

110.BÖLÜM
"Bana Salih'in yanında demiştin!" diye bağırarak arabadan inip kahvenin önünde yaktıkları varilin başında duran Yamaç'ın yanına doğru yürüdü Gece. Yamaç "Öyleydi zaten." Diye cevap verdi dişlerini sıkarak. "O zaman nasıl aldılar ha?" diye bağırdı Gece yeniden. "Bağırıp durma Salih'in yanından kaçırmışlar zaten." Diye bağırdı Yamaç. Kimseden çıt çıkmıyordu. "Yanındaki kadına sahip çıkamamış mı?" diye gürledi bu defa Gece. "Hasbinallah kızım sen bir sakin olsana." Diye araya girdi Cumali. "Olamam abi biz günlerdir burnumuzu çıkarmıyoruz dışarı üç gün arayla cenaze yapıp duruyoruz aklım almıyor nasıl olur." Dei Gece adama dönüp. "Kemal." Diye seslendi Yamaç ellerini arkada kavuşturmuş alnındaki damar belirginleşmişti. Çocuk koşarak yaklaştı yanlarına "Al Gece'yi eve götür sinirleri bozulmuş epey." Dedi kıza bakmadan. "Eve falan gitmiyorum ben tamam sakinim ne yapıyoruz şimdi?" diye sordu ses tonunu düşürmüştü. "Eve Gece daha fazla tartışmayalım." Dedi Yamaç duygusuz ve sertti. Gözlerini kahveye dikmiş bakıyordu sadece oda değil hepsi gözlerini kahve dikmişti. Gece durumu yeni fark etmiş merakla o yöne döndürmüştü bakışlarını. Salih içerde tek başına sakince oturuyordu. "Ne yapıyor?" diye sordu. "Geldiğinden beri orada kapıyı da kilitlemiş kımıldamadı bile saatlerdir." Diye açıkladı Selim. "Hepimiz biliyoruz o endişeyi. Patlaması fena olacak." Dedi Cumali iç geçirerek. "Girmeyi denediniz mi?" diye sordu Gece. "Kilitli bir iki zorladık çok pis bakınca bıraktık." Dedi Selim. Gece bir süre içeri süzdükten sonra Yamaç'ın abileri ile konuşmaya dalmasını fırsat bilip ayrıldı yanlarından. Arka tarafı dolanıp gizli kapıdan içeri girdi. Kepengin hareket etmesiyle kızın içeri girdiğini fark eden Yamaç "Offf ne yapıyorsun caba Gece ne yapıyorsun?" diye söylendi. Gece kepengi kapatıp meraklı gözlerden kurtulunca geçip adamın karşısına oturdu.
"Kurtulacak." Dedi dümdüz net bir sesle. Salih hafifçe kaldırıp kafasını kıza baktı bir şey söylemeden önüne döndü tekrar. "Anneni koruyamadın değil mi sen?"  dedi Gece bu defa. Salih bu defa sertçe baktı kıza. "Neydi adı Mihriban mı?" diye sordu Gece. "Kes sesini!" diye karşılık verdi Salih. "Tamam ben keseyim sesimi senin içindeki kafandaki ses de kesilecek mi?" diye sordu eliyle kafasını göstererek. "Ne oldu? Yanındaydı bir anda kayboldu aldılar Sadiş'i götürdüler üstelik çocuk Salih değil büyümüş herkese diz çöktürmüş Vartolu olmuş Salih'in yanından... Hiçbir şey yapamadın değil mi? Yapamayacağın içinde burada böyle oturuyorsun? Cenazeyi mi planlıyorsun kafanda?" fazlasıyla iğneleyici ve kışkırtıcıydı sesi. "Sus Gece!" dedi Salih yumruğunu masaya vurmuştu.
"Ne yapıyor bu?" dedi Selim kapının hemen ardından içeri duymaya çalışıyorlardı. "Aliço'dan ses var mı?" diye sordu Yamaç yüzünü sıvazlayıp. "Bekliyoruz abi öyle kilitlendi düşünüyor yerini. Dedi Ferhat. "O şirkete gönderilen adamlar?" diye sordu Cumali. "Abi hiç hareket yok orda. Belli ki orada değil bu adam." Diye açıkladı çocuk.
"Gece susar elbet susar susmazsa aha orda silahın sıkarsın kafasına elbet susar." Dedi Gece yerinden kalkmış adama yaklaşmıştı. "Ama burası susar mı Salih?" dedi parmağını adamın göğsüne bastırarak. "Anneni kaybettin. Babanı kaybettin. Bir tek Saadet kaldı elinde ahhh pardon onu da ellerinden aldılar değil mi?" dedi yalan gülerek. Salih öfkeyle ayağa fırlayıp elini kaldırdı "Sus Gece susss!" diye bağırarak. Ama Gece'nin geri adım atmaya niyeti yoktu. Hala dimdik duruyor ve gülüyordu. Hırsını alamayan Salih tuttuğu sandalyeyi kızın hemen yanından kapıya doğru fırlattı.  Gürültüyü duyan Cumali "Oğlum bakalım bunlara." Dedi panikle. "Dur abi var bir bildiği ki girdi yanına bekleyelim." Dedi Yamaç. Gece karşısında öfkeyle soluk alıp veren Salih'in yakasına yapışıp duvara yasladı "İşte bu öfkeyi bana değil onlara kusacaksın. Öyle bir sandalye de başın önde değil elinde silah cephede duracaksın. Ablamı kurtarmak için gerekiyorsa Vartolu olacaksın." Dedi tane tane konuşuyordu. Salih kızı omuzlarından tutup sertçe ittirdi.
"Yanımdan götürdüler benim yanımdan belki de öldürdü bile cesedini bulmamızı bekliyor." Diye bağırdı. Düştüğü yerden hırsla kalkan Gece tüm gücüyle adamı belinden kavrayıp pencereye çarptı. Çarpmanın kuvvetiyle iki cam kırılmış yere dökülmüştü. "Nerede arayacağım kime bakacağım bilmiyorum." Diye bağırdı cam kırıklarının üzerine yığılan Salih. "Kimse bilmiyor ama bak kardeşlerin dışarda bir ipucu bir yer bulabilmek için kıvranıyor sende burda oturmuş çocuk Salih gibi başın önde düşün." Diye bağırdı Gece. Salih az önce kırdığı sandalyenin bir parçasını eline alıp tüm gücüyle kıza doğru savurdu. Hızlı bir refleksle kenara çekilen Gece güldü "Ne oldu çocuk Salih demem mi zoruna gidiyor?" diye sordu. Bunu bilerek yapıyordu. Salih'in bu halini kendinden biliyor öfkesini kontrol etmek toparlayabilmek için bilerek üzerine gidiyordu. "Bak dur dur sen o başarısızlığına çocuk Salih'e bir selamım daha var." Dedi Gece ardından çay ocağının arkasına geçip cep telefonunu köşedeki amfiye bağladı. Birkaç saniye sonra Mihriban türküsü bangır bangır doldurmuştu kahveyi. "Salih onu öldürür." Diyerek fırladı Yamaç. Selim ve Cumali'de onu izlediler. "Yapma Geceee." Diye bağırarak kızın üzerine doğru koştu Salih. Gece kıvrak bir hareketle sıyrıldı. Ama yumruk yemekten de kurtulamamıştı. Salih tam müzik sistemine yönelmişti ki masanın üzerindeki ıstakalardan birini sertçe sırtına indirip hedeften şaşırttı. Deyim yerindeyse kayış kopmuştu Salih'te. -Sarı saçlarına deli gönlümü bağlamışım çözülmüyor Mihriban...- diyerek avaz avaz kulaklarına doldukça türkü Salih iyice kendini kaybetmişti. Kızı yakasından tutup cama yapıştırdı sertçe. Gece gerinip adamın kaşının üzerine sağlam bir kafa atıp kurtuldu elinden ardından ceketinden tutup kolunu kilitledi. Salih sert bir hamle ile ceketi üzerinden sıyırıp diğer ucunu tutan kızı sersemletti. Şimdi burun buruna kalmışlardı. İkisi de bir boğa kadar öfkeli bakıyordu birbirine.  Gece adamın yüzünü avuçları içine aldı "Abi Saadet kurtarmamız lazım. Kendine gel. Sen Salih'sin sadece ve sadece Salih... sen sevdiklerinin hep intikamını aldın bu zamana kadar bu defa koruma zamanı kendine gel." Diye bağırdı.
Salih gözündeki perde kalkmışçasına silkelendi. Oda kızın yüzünü avuçlarının arasına almıştı "Kurtarıcaz abim. Kurtarıcaz." Diye bağırdı. İçerden gelen sesler sokakta da büyük merak uyandırmıştı. Yamaç eski küçük kapıyı açıp hızla içeri daldı. Selim ve Cumali'de hemen arkasındaydı. Yamaç gördüğü manzara karşısında sinirli bir gülüş atıp gevşedi. Gece ve Salih kırık pencerelerin önünde yan yana yere oturmuştu. Gece'nin burnundan kan sızıyor Salih'in kaşından oluk oluk kan akıyordu. İkisi de yüzünde aptal bir gülümse ile "Her nesnenin bir bitişi var ama aşka hudut çizilmiyor Mihribannnn." Diye türküye eşlik ediyordu. Kocasını gören ayağa kalkıp yanına geldi "Kendine geldi... Bana ablamı bulun." Dedi titreyen bir sesle. Yamaç bir kıza bir Salih'e baktı. Ardından Salih'in Vartolu olduğu zamanlarda bu türkü ile yaptığı planı hatırladı. "Zaaf." Dedi sesli düşünerek. "Ne?" diye sordu Gece. "Herkesin bir zaafı var." Dedi Yamaç Gece'ye cevap vermekten ziyade kendi kendine konuşuyordu. Hızlı hareketlerle kapıyı açıp dışarı çıktı "Kemal Aliço'yu beş dakika içinde buraya getirin. Ferhat teçhizatı topla gel." Diye bağırdı.
"Beni habersiz bırakma ve ne olur dikkatli ol." Dedi Gece sevdiği adama dönüp. Yamaç kadını bakışları ile onaylayıp içeri girdi. Arabasına binip sürmeye başladı Gece. Saadet'in kaçırıldığı haberini alınca Asaf'ı aramıştı birkaç kez ama adam açmamıştı. Telefonu çıkarıp arayan var mı diye kontrol etti. Ardından A olarak kaydettiği telefon numarasını tuşladı yeniden. Telefon üst üste çaldı ama yine cevap alamadı. Gözleri buğulanmıştı yeniden. Azra'nın evinin önünde olduğunu fark edince daha fazla süremeyeceğini anlayıp kenara çekti. Uzun uzun eve baktıktan sonra Camları kapatıp avazı çıktığı kadar bağırarak ağlamaya başladı.
Asaf telefonun ekranına bakıp kendi kendine gülümsedi. "Neyi bekliyoruz anlamıyorum ki?" diye söylendi viskisini tazeleyen Enver. "Amca bu benim de intikamım bırak az bekleyelim." Dedi telefonu ceketinin cebine koyan Asaf. "Bekleyelim bekleyelim de başımıza iş gelmesin ben bu kadını öldürmek için aldırdım bir pazarlık müzakere için değil. Zaten geçen hafta baltayı taşa vurduk. Elimden kurtulan her Koçovalı canımı daha çok sıkıyor." Dedi adam. Asaf gülümsedi "İnan bana böylesi daha zevkli bir umut çırpınsınlar işte." Dedi. enver yeğeninin tavrı karşısında keyiflenmişti "Öğrendin sen bu işleri he aslanım." Dedi. "Öğrettiler amca yaşaya yaşaya öğrettiler." Dedi Asaf hala gülümsüyordu.
"Herkesin bir zaafı vardı. En güçlü görünen bile zayıf bir noktası." Dedi Yamaç az önceki boğuşmanın izleri olan kırık camların üzerinde bir ileri bir geri yürüyordu. "Bu adamında bir zaafı var elbet bir sevdiği bir oğlu kızı hatta köpeği bir şeyi var. Derhal onu bulup Saadet'le takas edeceğiz." Dedi. "Ya biz bulana kadar iş işten geçerse?" diye sordu Selim. Yamaç'ın gözleri alev alevdi. "O bulduğumuz şeye aynısını yaparız bizde." Dedi iğrenerek. Ardından Ferhat'a dönüp "Bağlanamadınız mı oğlum?" diye sordu sinirle. "Abi ne demiştin adını?" diye sordu çocuk gözünü ekrandan ayırmadan "Asaf... Asaf Tekinoğlu." Dedi Yamaç. Ferhat kısa bir süre daha ekranda oyalandıktan sonra "Var abi.... Baba adı Halil." Dedi bakışlarını adama çevirmişti. "Yeğeni yani... bu kahvenin önünde öldüren adamın oğlu." Dedi Yamaç teyit almak istercesine abilerine bakıyordu. "Evet o ama isimden başka bir hiçbir kayıt yok abi." Dedi çocuk çekinerek. "Çıldırıcam ya adamın adını bilmeyen yok ama paravan bir holding binasından başka tek bir adresi yok öyle mi?" diye kükredi Salih. Yamaç bir süre çenesiyle oynadıktan sonra "Bana Tekinoğlu otomotivin adresini bul." Dedi Ferhat'a dönüp. O esnada Aliço birden gözlerini açmış "Yamaaaçç" diye seslenmişti.
"Gördüm gördüm hatırladım gördüm ben bu adamı eğlenmeye gidiyordu şarkılı yere girdi." Dedi Aliço. Herkes başına toplanmıştı. "Nerede bu şarkılı yer Aliço'm?" diye sordu Yamaç. "Sarıyer'de." Diye yanıtladı heyecanlı Aliço. "Abi buldum Yeşilköy'de Enver Tekinoğlu adına kayıtlı bir yer." Dedi Ferhat not aldığı kağıdı adama uzatırken. Yamaç kısa bir an kağıda bakıp "Tamam dağılıyoruz Salih sen benle gel Aliço'yu alıp dediği yere gidelim. Abi siz de bu galeriye bir bakın eleman güvenlik bir şey vardır." Dedi. Ardından kapıya doğru dönüp "Celasun!" diye seslendi. Herkes durmuştu bir anda. Yamaç söylediğinin farkına varıp yutkundu "Meke!" diye düzeltti kırık bir sesle. Çocuk koşarak içeri girince "Kim var kim yok toplayın gerekirse tank bulun top bulun o Tekinoğlulları bu gece tarihe gömülecek." Dedi tek parmağını kaldırıp. Ama çocuk hala ordaydı "Gitsene oğlum." Dedi silahını kontrol ederken. "Abi biz mevzuyu duyunca toplandık zaten sizden işaret bekliyoruz." Dedi Meke. Cumali dışarı baktı "Bir avuç adam oğlum bu bebe tank diyor top diyor." Dedi. "Abi Celasun'dan sonra mahalleli biraz endişeli bazı analar hak koymuş göndermemiş çocukları." Dedi çocuk mahcuptu. Yamaç kapının önüne çıktı. Onu gören gençlerde ayaklanmıştı. "Herkes eve aslan parçaları hadi hayırlı akşamlar." Dedi bağırarak. "Oğlum ne yapıyorsun zaten adam yok." Diye çıkıştı Cumali. "En doğrusunu yapıyor Çukur'u koruyor." Dedi Selim. Yamaç "Onlarda haklı abi hep Koçovalıları koruyorlar Koçovalılar kendi belalarından fırsat bulup onları koruyamıyor ki." Dedi arabasına binerken.
Sarp Yamaç'ın ardından yürüyüp arabanın kapısını açtı "Bende sorun olmaz biliyorsun ne dedim faydalı işler bir Gece'ye hesap vermen gerekir onu da sen halledersin zaten." Deyip arabaya bindi.
Salih çok gergindi. Yamaç yan gözle abisine bakıp geçmişte kendi yaşadıklarını düşündü. Aynı umut ve endişeyle iki defa düşmüştü yola. Gece'ye sağ salim kavuşmuşken Sena'ya yetişememiş acıların en büyüğünü tatmıştı. Biraz gittikten sonra "Burası burası." Diye bağırdı Sarp ve Medet'in ortasında oturan Aliço. Hepsi birden inmeye yeltenmişti ki "Medet sen Aliço ile burada kal." Dedi Yamaç. "Ben abimi bırakmam." Diye çıkıştı Medet. "Otur işte Medet bekle burada." Diye kapıyı çarpınca Salih bir şey diyemedi daha fazla. "Bu artiz oğlan geliyor ama." Diye söylendi arkalarından. "Artiz değil artist." Diye düzeltti Aliço adamı. "Ha artiz ha artist allah allah." Diye bağırdı Medet ardından "Kay kenara kay fil gibi adam kaplamış tüm koltuğu." Diye ekledi.
Cumali galerinin deposunda tavana ayaklarından astığı iki güvenliğe bağırdı yeniden "Konuşun lan. Nerede bu adamlar yok mu adresleri?" diyerek. "Abi abi vallaha billaha bilmiyoruz. Enver Bey'i bir yada iki kez görmüşüzdürAsaf bey yurt dışındaydı yeni döndü zaten geldi geleli bela da eksik olmadı geçen hafta o kız şimdi siz. Telefon numaralarını bile bilmeyiz biz onların." Dedi adamlardan biri. "Hangi kız lan?" diye sordu ipi biraz daha geren Cumali. "Bilmiyoruz abi Gece'miydi neydi adı geldi kırdı döktü birbirine kattı ortalığı Asaf beyi aradı gitti." Dedi adam. Cumali ve Selim birbirine baktılar. "Ne alaka lan?" diye sordu Cumali kardeşine. "Emin misiniz Gece'miydi?" diye sordu Selim. "Evet abi cama yazmıştı adını en derin nefretlerimle Gece Koçovalı diye." Dedi diğer adam. "Siz bu patronlarınızla hiç mi iletişim kurmazsınız." Dedi Cumali. "Abi muhasebeci var bir tane o gelir işlere bakar biz her türlü sorunu onla çözeriz." Dedi zayıf olan. Cumali ipi birden salınca iki adamda yere devrildi. "Bana bu muhasebecinin de yerini adını bilmiyoruz derseniz hiç daha uğraşmam sıkarım direk."  Dedi Cumali yanlarına eğilirken.
"Beyler buyurun rezervasyonunuz var mıydı?" diyerek içeri yönelen Sarp, Yamaç ve Salih'i durdurdu güvenlikteki görevli. "Yok kardeşim bir arkadaşa bakıp çıkacağız." Dedi Sarp yürümeye devam ederek. "Biz aslında gerçekten birine bakıyoruz. Devamlı müşterilerinizden biri yardımcı olabilir misiniz?" dedi kibar olmaya özen gösteren Yamaç. "Karakola gidin onun için kardeşim hadi yoğun bu akşam kalabalık yapmayalım." Dedi güvenlik. Yamaç gözlerini kapatıp sakin kalmaya çabaladı ama o gözünü açana kadar Salih adama sert bir kafa atmış silahını ağzına sokmuştu bile. "Bir şey soruyoruz insan gibi kibarca nazik nazik cevap versene lan!" diye bağırdı. "Hoppala paşam mal kara keşan buyrun cenaze namazına adam soruyor cevap versenize neden FBI havalarına giriyorsunuz ne bu anlamsız görev aşkınız ne bu şiddet bu celal." Diyerek araya girdi Sarp birkaç eleman daha gelmişti yanlarına. Salih adamı tutarken Yamaç diğerlerine döndü. "Enver Tekinoğlu'nu tanıyan var mı içinizde?" diye sordu. "Devamlı müşterimizdir." Diye cevapladı garson olduğu kılığından belli olan genç bir delikanlı. "Güzel bu adamın adres telefon ne bileyim bir şeyini biliyor musunuz?" diye sordu. Kimseden ses çıkmadı "Yamaç garson veya güvenlik nereden bilsin?" dedi Sarp eğilerek. Az önceki garson bileğindeki dövmeyi gösterip "Abi abi haklı." Dedi Sarp'ı işaret ederek. "Biz bilmeyiz ama ben sana yardımcı olayım siz benimle gelin." Diyerek arka tarafa doğru yürüdü. "Siz gidin bakın ben burada bekliyorum hem bu arkadaşlardan da adınıza özür dilerim. " dedi Sarp adamları süzerek.  "Abi Enver bey mekanın kallavi müşterilerinden ayda bir  gelir içer eğlenir gider. Masasına servis yapan garsonlar bile sabittir. Kart kullanmaz nakit çalışır ama bizim sekteri arayıp her zaman rezervasyonunu yaptıran bir Hakan bey var kız benim manita bir sordurayım numarası falan var mı?" dedi çocuk telefonunu çıkarıp birilerini aradı.
"Bu Gece olayını anlamadım ben." Dedi Cumali hızla güvenlikten aldığı adrese sürüyordu. "Valla bende dur bakalım şunu bir halledelim de." Dedi Selim. "Home Office ne lan?" diye sordu kaıda bakan Cumali. "Abi işte evi de ofisi de aynı yer." Diye açıkladı Selim. "Heee e iyi olmuş zaman kazandık işte." Dedi Cumali gözünü yoldan ayırmadan. "Amaç da bu zaten." Dedi Selim "Ukalalık yapma lan bana." Diye terslenip ilk sağdan saptı Cumali.
"Alo Ferhat buldun mu plakadan bir şey." Dedi Yamaç mekandan ayrılmış Çukur'a doğru sürüyordu. "Abi Tekinoğlu holding adına kayıtlı oranın adresi de biliyoruz zaten." Dedi Ferhat. "Adama bak ya ne bir telefon ne bir adres iyi bari plaka bulmuşsunuz en azından." Dedi Medet. "Heee garson çocuk Çukur'dan mış sevgiline kamera kayıtlarından baktırdı." Dedi Sarp. "Peki şu Hakan denen adam ondan bir iz var mı?" diye sordu Yamaç. "Abi anlaşmalı oldukları sigorta şirketinden bakıyorum sistemlere sızmak biraz zaman alıyor ama Tekinoğlu holding adıyla işlenmiş 9 tane Hakan var listede." Dedi Ferhat umutsuzlukla. "Hay ben böyle işin. Tamam sen bak yaş ne bilim memleket analiz et işte." Deyip kapadı Yamaç.
Gece çok gergindi. Asaf'ı sürekli arıyor ama cevap alamıyordu. Bütün kadınlar sessizlik içinde gelecek bir haberin ümidiyle öylece oturuyordu. "Yok ben bir şey yapmalıyım." Diyerek ayağa fırladı Gece ama Sultan anında kolundan yakalamıştı kızı "Ben birinizi daha merak etmeyeceğim geç otur şuraya."dedi sertçe.
Cumali kahveden içeri girerken bir sürü küfür savuruyordu. "Yok evveliyatını siktiğimin çocuğunun kimse yerini yöresini bilmiyor. Muhasebeciden de bir şey çıkmadı." Dedi sandalyeye otururken. Salih bir sağa bir sola gidip geliyor parmaklarını ısırıyordu.
"Ben Yamaç'ı arayayım bir gelişme var mı?" diyerek mutfağa geçti Gece. Aldığı olumsuz haberler nefesini daraltmıştı iyice. Gözyaşlarını silip balkona çıktı. Bir kez daha Asaf'ın numarasını çevirdi umutsuzca.
Telefon ilk çalışta açılınca şaşkınlıla "Asaf dur kapatma sakın." Dedi. adam güldü "Kapatacaksak olsam açmazdım. Ablanı mı istiyorsun?" diye sordu umarsızca. "Ona sakın bri şey yapma tamam ne istersen yapıcam söz ne olur bir şey yapma ona." Dedi kısık bir sesle konuşuyordu. Asaf saatine baktı "Gün ağarmadan Yamaç'ı terk edip o evden ayrılırsan sana söz Saadet'i salıcam ona bir şey yapmak bende istemem aslında çorbasını  içmişliğim  var." Dedi. gece yutkundu "Birden bire bunu nasıl yaparım." Dedi çaresizce. "Gece benim hakkımda bildiğin net bir şey varsa oda sözümü tuttuğumdur diye düşünüyorum. O evden çık Saadet serbest." Dedi ardından telefonu kapadı. Gece sesi duyulmasın diye demir parmaklıkları sıktı sıkıca.
Aylin oturduğu yerden Gece'yi görebiliyordu. Huzursuzca kıpırdandı olduğu yerde o sırada hırkasının cebindeki telefon titremişti. Mesaj Asaf'tan dı.
-Gece'yi takipte kal. Ne yapıyor haber ver.
Gece saatine bakıp ayaklandı.  Hızla odasına çıkıp üzerini değiştirdikten sonra alt kata indi. "Nereye sen?" diye bağırdı Sultan kızın arkasından "Bekleyemem böyle." Diye terslenip kapıya döndü Gece "Gece sana geç içeri diyorum." Diye bağırdı kadın yeniden. Evi terk etmek için istediği fırsatı oluşturmuştu "Bende gidiyorum diyorum." Diyerek çıkıp kapıyı sertçe kapadı arkasından. Arabaya doğru yürürken dizleri titriyor gözyaşları usul usul akıyordu. Ama şimdilik düşmanın dediğini yapacaktı ablası için buna mecburdu.
Aylin telefonunu çıkarıp - evden gitti. Yazıp gönderdi. Asaf aldığı mesajla gülümsemişti. Telefonu kulağına kaldırdı keyifle "Hakan bey Saadet hanımı hazırlayın." Deyip kapadı.
Gece kahvenin yakınlarında park etmiş Yamaç ile nasıl bir tartışma çıkaracağını planlamaya çalışıyordu. En sonunda akışına bırakmaya karar verip indi arabadan.
"Yalnız bu galeride ilginç bir şey oldu Gece geçen hafta orayı dağıtmış." Dedi Cumali.
O sırada Gece'de içeri giriyordu. "Evet biliyorum haberim var." Dedi Yamaç. Gece şaşırmıştı. "Nasıl?" diye sordu Sarp'a bakarak. "Ben söyledim." Dedi adam arkadaşına diklenircesine. "Hayırdır cici bebe ne iş?" diye sordu Cumali. "Özel." Dedi Gece bu aradığı kavga fırsatı olabilirdi. "Özel?" dedi Selim sorarcasına. "Özel işte bana kadar benlik." Dedi kız hala kapının ağzında dikiliyordu. "Gece konuşuruz sonra." Dedi Yamaç. "Konuşacak bir şey yok bulamadınız mı?" diye sordu ellerini cebine atarken. "Güzelim yapma çok gerginim zaten." Dedi Yamaç oflayarak. "Bir şey yapmıyorum sadece sen değil hepimiz öyleyiz." Dedi Gece fazla ukalaydı. Yamaç bir hışım kızı kolundan tutup dışarı çıkardı "Ne oluyor sana ha?" diye sordu. "Bir şey olduğu yok. Sıkıldım sürekli ceset görmekten böyle şeylerle uğraşmaktan." Dedi Gece yüzünü ekşiterek. "Özel olan konu ne ayrıca?" diye sordu Yamaç sakin kalmaya çalışıyor ama ses tonunu zapt etmek dışında başarılı olamıyordu. "Özel demek özel işte." Dedi kız ellerini saçlarından geçirip dudak büzerek. "Eve git Gece iyi değiliz ikimizde." Deyip kahveye doğru yürüdü Yamaç. "Emredersin sen anca emredersin." Diye bağırdı Gece. Yamaç arkasını dönüp "Gece eve git." Dedi yalvarırcasına. "Gitmiyorum eve falan... hatta ben o eve bir daha hiç gitmiyorum. Seni de istemiyorum. Ablamı bul getir senden başka bir şey istemiyorum." Diye bağırdı Gece olabildiğince gıcık davranmaya çalışarak. "Ne yapıyorsan yap! Nereye gidersen git!" diye bağırıp kahveye girdi Yamaç. Gece ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Hırsla arabasına binip uzaklaştı. Birkaç sokak gitmiştiki kenara çekip durdurdu arabayı. Gökyüzü alacalanmaya başlamıştı. Telefonunu çıkarıp Asaf'ı aradı. "Yaptım. Evi de Yamaç'ı da terk ettim yani büyükçe kavga ettik çok kötü davrandım ona affetmez kolayca beni." Dedi oluk oluk ağlıyordu ama sesine yansıtmamak için direniyordu. "Sen istemediğin müddetçe tabi. Zaten sende istemeyeceksin barışmak. Tam Gece Karadağlı." Dedi adam soy adını özellikle vurgulamıştı "Ablanı Çukur' bırakıcam. Sözüm söz." Deyip kapadı adam telefonu.
Asaf Gece'nin aramasını kapattığı an Enver'den gelen çağrı ile tekrar çaldı telefon. Adam öfkeliydi "Ne demek kadını serbest bırakmak sen en saçmalıyorsun?" diye bağırdı. "Amca sakin ol kadını bırakıp sana çok daha iyisini vericem. Bir iki saat bekle." Dedi Asaf. "Benim planımın içinde plan mı yapıyorsun sen?" diye bağırdı Enver üzerinde sabahlığı gösterişli salonunda fır dönüyordu. "Amca yapma güven bana." Dedi adam yumuşak bir sesle. "Dediğin gibi olsun evlat ama bana bugün bir Koçovalı kellesi gelmez ise seni bu işlere asla bulaştırmam haberin olsun." Deyip kapadı telefonu Enver.
Gün doğmuş Gece hala arabanın içinde ağlıyor Salih perişan bir halde kehvenin önüne çökmüş bir yol düşünüyor Yamaç sakinleşmek için dolanıp duruyor Selim ve Cumali çaresizce bekliyordu.
Keçi koşarak sokağın başında görününce ayaklandı hepsi. "Abi Saadet yenge aşağıda parkta" dedi çocuk nefes nefese. Hepsi birden o tarafa doğru koşmaya başladılar. Gece koşturan Koçovalıları görünce arabadan inip peşlerine düştü. Saadet Çukurun girişindeki parkta yerde oturuyordu. "Sadiş." Diye bağırdı Salih ama kadın dönüp bakmadı. Yanına yaklaştıkça bir şeylerin ters gittiğini anladılar. Önce ayaklarını sonra kadının kucağında yatan yüzünü gördüler. Kimseden çıt çıkmıyordu. En geride kalan Gece titrek adımlarla yaklaştı öne doğru. Zaman durmuş gibiydi. Sadece birkaç karganın acı çığlıkları işitiliyordu. Selim gülümsedi "Uyuyor değil mi?" diyerek. Cumali kardeşini kendine çekip sarıldı sıkıca. Gece sanki bir anda canlanmışçasına hızla koşup kadının yanına diz çöktü. "Akın..." dedi fısıldayarak. Saadet morarmış gözlerle baktı kıza "Akın ya Akın..." dedi acı içinde. Çok sevdiği Kahraman amcasıyla dedesinin ortasında  annesinin hemen altında Koçova mezarlığındaki Çukuruna çok erken kavuşmuştu Akın... ve bu bu hanenin bu mahallenin ne ilk ne de son acısı olacaktı.

Çukur'da Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin