126.BÖLÜM
"Hayrolsun inşallah." Diyerek ayağa kalktı Yamaç. Koçovalı kardeşler tam kadro kahvenin önüne çıkmıştı. Celal'in siyah aracı sokağın başında Çukurlu gençlerce durdurulunca Kebapçı yüzünde imalı bir gülüşle inip paltosunu düzelttikten sonra kahveye doğru yürümeye başladı. Deyim yerindeyse bir ordu adam vardı peşinde. Dört kardeş misafirlerini samimi bir ifade ile karşıladılar. "Koçovalılar... Cumali, Selim, Yamaç sendeee son gelen neydi adın..." derken Salih güldü "Salih. Salih bende." Diyerek. "Hehhh Salih. Tanışmıştık." Dedi Celal adama doğru parmağını sallayarak. "O gün öyle gerekiyordu." Dedi Salih. "Hoşgeldin Kebapçı Celal. Sefa getirdin. Hayırdır? Bir mevzu mu var?" dedi Yamaç. Abilerinden bir adım önde ellerini arkada kavuşturmuş dimdik duruyordu. "Var ya var. Hatırlarsın çok eski değil gelmiştim rahmetli İdris'i ziyarete. Aynı sebepten buradayım." (Bknz: 36.Bölüm/Bizde Yanlış Olmaz abla.) Diye açıkladı adam. "Bundan böyle dost most değiliz biline." Dedi Yamaç adamı taklit ederek. Kebapçı Celal güldü. "Hatırlıyorsun." Dedi Yamaç'a doğru."Böyle demiştin babama. Neden geldin şimdi?" dedi Yamaç yeniden. "Oğlanı bana verin." Dedi birden ciddileşen Celal. "Dostumuzu düşmanımıza mı satalım?" diye sordu Yamaç aynı ciddiyetle. "Düşmanlığım hakkında en ufak bir fikrin yok senin çocuk." Dedi Celal. "Dostluğun gibiyse çok da bir şey fark etmez bize." Dedi Yamaç. Abileri yüzlerinde bir gülümseme ile gurur dolu bakıyorlardı kardeşlerine. "Sarp bizim kardeşimiz. Mahallemizin insanı bizi bilirsin beni bilmezsen de babamı bilirsin bizden adam alamazsın Celal." Dedi Yamaç. Kebapçı güldü "Bu sondu. Bu oğlan yüzünden buralarda taş taş üstünde kalmayacak. Keşke diyeceksiniz. Her biriniz inleye inleye keşke o gün Celal'i dinleseydik diyeceksiniz." Dedi adam. Dört kardeş ellerini arkada kavuşturup kafalarını dikleştirdiler "Çaya da bekleriz Celal bey amca." Dedi Salih. Kebapçı Celal'in yüzü gerilmişti. Parmağını kaldırıp bir şey söylemek için ağzını açtı ama vazgeçip sustu. Ardından hızlı hareketlerle dönüp arabasına binip uzaklaştı.Celal uzaklaşmış kalabalık dağılıyordu ki Sarp ve Gece girdi sokağa. "Mevzu var galiba." Dedi adımlarını sıklaştıran Gece. Koçovalı kardeşler yerlerine oturuyordu ki "Ne oldu?" diyerek daldı içeri. "Kebapçı mı geldi?" diyerek Sarp'ta girmişti. "Karşılaştınız mı?" diye sordu Yamaç. "Yok kapıdaki çocuklar konuşuyordu." Dedi Sarp. "O niye geldi ki?" diye sordu Gece Medet'in Selim için doldurduğu çayı tam önünden geçerken elinden almış adamı kızdırmıştı. "Niye gelecek beni istiyordur." Dedi Sarp. Yamaç kafasıyla onayladı adamı. Sarp acı bir şekilde gülüp kapıya doğru dönmüştü ki hemen kapının önünde duran Selim sertçe kapadı kapıyı. "Abi aç ben bu pezevenki bilirim boşuna musallat olmasın mahalleye." Dedi. "Geç içeri aslan parçası." Dedi Cumali kapıya yakın oturuyordu. "Abiler yapmayın zaten dünya kadar derdiniz sorununuz var." Dedi Sarp yüzünü tekrar içeri dönerek. "Bizim o dünya kadar derdimiz sorunumuzda yanımızda olacak mısın paşa?" diye sordu sobanın yanında dikilen Salih. "Soru mu bu?" dedi Sarp. "O zaman bu da sorun değil." Dedi Yamaç. Sarp iç geçirdi "Zarar verecek." Diyerek yamaç sandalyesinde geri yaslandı "Bizim sevdiklerimize kimse zarar veremez." Diyerek. "O çok kötü... fazla kötü." Dedi Sarp. "O zaman bizde Vartolu Saadettin oluruz." Dedi Salih. " Durmaz." Dedi Sarp acıyla çıkıyordu sesi. "Babalarını atalarını ağa babalarını eşiktekini beşiktekini... biz intikamımızı alırız." Dedi Cumali. "Abiler.." dedi Sarp sesi acıklıydı. "Benim öyle havaları cümlelerim yok ama bende bir şeyler yaparım ya. " deyince Selim gülüştüler. Gece ailesine sevgiyle bakıyordu. "Aile her şeydir." Dedi. Sarp pes etmişti. O sırada Ferhat girdi yeniden içeri. "Abi. "diyerek. "Kabul günümüz galiba bugün. Söyle Ferhat'ım." Dedi Yamaç. "Abi bizim Seher ablanın kızı Gamze geldi. Seninle konuşmak istiyor." Dedi Ferhat. "İlgilenemiyoruz ki kimseyle. Kaçırıyoruz kimin ne derdi var? Al Ferhat al gelsin." Dedi Yamaç.