BÖLÜM 5Gece elleri ceplerinde dar Çukur sokaklarında yürüyordu. Gözü çatılardaki çocuklara ilişti. Belli ki mahallede bir aksiyon vardı. Adımlarını sıklaştırdı. Kahvenin önüne geldiğinde durumu anladı. Dört tane siyah lüks araç ve on on beş tane takım elbiseli adam kahvehanenin önünde duruyordu. Kapı kapalıydı Celasun, Meke ve Kemal kapının az ötesinde dikiliyor takım elbiseli adamlara net bir şekilde kışkırtıcı bakışlar atıyorlardı. Gece üçlünün yanına gelip durdu. "Abla hoş geldin." dedi Meke. Gece çok içten bir şekilde gülümseyerek karşılık verdi "Hoşbulduk ablacım." Kemal gözlerini kıza dikmiş duruyordu. Gece görmemezlikten geldi "Celasun'musun sen?" dedi. Celasun başıyla onayladı. Kız elini gencin omuzuna koyup dostane bir şekilde vurdu. "Çocukluktan tanırım abla seni, yokluğunda da adını çok duydum. Hoş geldin." dedi Celasun. "Eyvallah kardeşim." diye karşılık verdi kız ve ani bir hareketle dönüp Kemal'in karnına bir yumruk attı. "İşte buuuuuuu..." dedi Kemal. İki eski arkadaş kısa bir an bakışıp büyük bir özlemle kucaklaştı. "Özledim ulan seni." dedi Gece. Kemal gülerek karşılık verdi tam bir şey söyleyeceği sırada kahvenin kapıları açıldı.
Celasun , Meke ve Kemal hızla kahvehanenin kapısına geçip durdular. Gece tam kapının karşısında tek başına kalmıştı. Önce Metin ve Emmi çıktı kapıdan ardından iyi giyimli iri kıyım gençten bir adam göründü. Yüz ifadesine bakınca görüşmenin pek de iyi geçmediği belliydi. Adam kısa bir an Gece ile göz göze geldi. Kız aynı sert duruşuyla baktı arkasından dört araba hızlıca toplanıp uzaklaştı. Gece arabaların arkasından bakakalmıştı ki Emmi'nin sesiyle toparlandı. "Kızımmmm!" dedi adam. Genç kız hızlıca adamın yanına gelip elini öptü "Emmi'm" diyerek. Adam kızı kendine çekip sıkıca sarıldı. Belli etmemeye çalışsa da gözleri dolmuştu. Birlikte kahvehaneye girdiler. İdris kızı görünce gülümsedi "Gel kızım gel." dedi yanındaki sandalyeyi göstererek. Gece hemen İdris Koçovalı'nın yanındaki sandalyeye oturdu. Emmi Gece'nin karşısına geçti. Cumali , Salih ve Selim 'de masanın etrafına oturdular. Yamaç kapının önüne çıktı. Omzunu cama yaslamış yüzü sokağa dönük, elleri cebinde dikiliyordu. "Eee Gece kızım çıktın geldin çok da iyi ettin bizleri sevindirdin. Şimdi bilirim sen Sultan annenle evde oturmazsın tabiatın değil... Okul falan da bitti gitti tabi yıllar oldu. Ne yapacaksın... biz amcaların, abilerin senin için ne yapalım?" dedi İdris. Gece boğazının düğümlendiğini hissetti. Kısa bir an toparlamaya çalışıp konuşmaya başladı. "Baba var bir iki planım müsaadenle ölçüp biçeyim bir netleştirince icazet almaya elbette geleceğim yanına." dedi. İdris elini kızın ellerinin üzerine koydu. "Sen bizim kıymetlimizsin. Bunlar... Benim oğullarım hepsi canım hepsi güvendiğim dalım ama sen başkasın. Onlar dört ağacımsa sen tek çiçeğimsin" dedi adam. Gece dudaklarını ısırdı konuşursa sesi çatlayacaktı sadece kafasını salladı. İdris Koçovalı tespihini hızlı bir hareketle masadan toplayıp ayağa kalktı.
O kalkınca diğerleri de ayaklandı. "E hadi o zaman herkes işinin başına." diyerek kapıya doğru yürüdü. Kemal, Baba'nın arabasını getirmişti bile " Emmi,Metin sizde benimle gelin bir pazarı dolanalım." dedi. İkisi de kafalarıyla onaylayıp arabaya bindiler. "Sen nereye kızım? Gel bırakalım." dedi İdris. Gece afallamıştı. "Ya şey baba ben... dolaşayım mahallede biraz. " dedi o sırada Yamaç yan gözle Gece'ye bakıyordu kız fark etti aniden dönüp adama baktı. Yamaç yakalandığını anlayınca içeri girdi. İdris 'in arabası uzaklaşınca Gece'de "Görüşürüz abiler." diyerek eliyle selam verdi ve berberin yanından aşağı yürümeye başladı. Selim ,Cumali ve Salih kahvehaneden içeri girmişlerdi ki ani bir fren sesi duyuldu ardından üst üste silah sesleri. Gece endişeyle geri koşturdu. Az önce giden siyah arabalar geri gelmiş kahvehaneyi kurşun yağmuruna tutuyorlardı. Genç kız birkaç saniye dehşetle baktı. Etrafta yardıma edebilecek kimse yoktu mahalleden birkaç kişi arabaların arkasına sinmişlerdi. Gece hızlıca berberin balkonuna tırmandı. Buradan adamları tepeden ve tam arkalarından görüyordu silahını çıkarıp nişan aldı. Siyah arabaların ortasındakinin içinde biri vardı cam hafif aralıktı dikkatli bakınca az önce çıkan iri kıyım olduğunu fark etti derin bir nefes aldı bu atış tek şansıydı kurşun açık camdan adamın omzuna saplandı. Gece amacına ulaşmıştı kahveye sıkan adamlar bir anlık dağılmışlardı o kısacık zaman içinde Koçovalılar toparlanmış karşı ateş açacak konuma geçebilmişlerdi. Adamlar üçe bölündü bir kısmı hala kahveye sıkıyor ,bir kısmı arabadaki adama bakıyor kalanı Gece'nin olduğu balkona ateş ediyordu. Arabadaki yaralı adam öfkeyle arabalara binmelerini söyleyince apar topar arabalara doluşup geldikleri gibi hızlıca gittiler.
Gece silahını beline koyup siperinden ayağa kalktı arabaların uzaklaştığından emin olunca koşarak aşağı indi o sırada Yamaç'ta aynı endişe ile ona doğru koşturdu. "İyi misin? Vuruldun mu bir şey oldu mu?" diyerek kızı omuzlarından tutup sarstı. "İyiyim ben iyiyim. Siz?" dedi Gece önce Yamaç'a baktı ardından kafasını uzatıp ardındakileri görmeye çalıştı. "Aslan parçası bu bee!" diye bağırdı Cumali. "O adam her kimse vurdum ama neresinden bilmiyorum." dedi Gece. "Yav senin birde silahın mı var yavvv?" dedi Salih. "Babamın silahtar olduğunu düşünürsek bu çokta anormal bir şey değil." dedi Gece. Yamaç hala kızın kolunu tutuyordu. Gece sertçe çekti kolunu. Yamaç'ta bu hareketle kendine gelmişti. "Ahhhh Azer... Ahhhh Azer seni...." Diyip dişini sıktı genç adam. "Kimse de bir şey yok değil mi? İyi mi herkes?" diye bağırdı Selim. "Meke! Celasun!" diye kükredi Yamaç. O kadar sinirliydi ki az önce kurşun selinden çıkmış olmaları Yamaç'ın öfkesinin yanında hiçti. "Buyur abi." diye öne atıldı gençler. "Gece'yi eve götürün." dedi. Gece sertçe döndü "Ben eve falan gitmiyorum!" dedi. Yamaç aynı hiddetli bakışlarını kıza da attı ama Gece bu bakışlardan korkacak değildi. "Sana eve gideceksin dedim!" diye bağırdı bu defa Yamaç. Sokakta çıt çıkmıyordu. Gece tam ağzını açmış bağıracaktı ki Selim ile göz göze geldi. Selim gözleri ile susmasını işaret ediyordu. Saçlarını savurup geriye döndü ve yürümeye başladı kız. Meke ve Celasun korkak adımlarla arkasından yürüdüler. Ama o an orada bulunan herkes çok iyi biliyordu ki ne Gece Yamaç'a söz dinletebilir ne Gece Yamaç'ın sözünü dinlerdi bu sadece bir istisnaydı ve bu kavgalar henüz yeni başlıyordu.