66.BÖLÜM
Gece yavaşça gözlerini araladığında bir süre ne olduğunu nerede olduklarını hatırlamaya çalıştı. Son on iki saat aklına gelince kalkmaya yeltenmişti ki Selim tuttu kolundan "Oh be kızım sonunda uyandın. Korkuttun bizi." Diyerek yanına oturdu. "Yamaç." Dedi alacağı cevaptan korkan Gece. "Aynı." Diye yanıtladı adam. "Bir şeyler yapalım yanına gidelim." diyerek yeniden ayaklanmaya çalıştı kız ama başı dönüp geri yattı. "Beklemek ve dua etmek yapabileceğimiz tek şey." Dedi Selim sessizce. Sonra dikkatlice kıza baktı "Senin orada ne işin vardı Gece?" diye sordu. Gece beklemediği soru karşısında afalladı. "Sizin ne işiniz varsa benim de o işim vardı." Diyerek geçiştirmeye çalıştı. "Kimden duydun biz sana haber vermemiştik." Dedi Selim bu defa. "Daha kötü ya işte takip etmek zorunda kaldım." Dedi Gece bakışlarını seruma dikerek. "Biraz açsana şunu ya hızlı aksın." Dedi konuyu geçiştirmek için. Selim kızı çok iyi tanırdı bu durumun altında bir şey olduğunu çoktan sezmişti ama üzerine gitmedi. "Nazım'dan haber var mı?" diye sordu Gece aklına yeni gelmiş bir eda ile. "Yok evde yoktu herhalde. Sen bağırınca biz yukarı koştuk evdeyse de o arada kaçmış olmalı." Dedi Selim. Gece Nazım'ın nerede olduğunu biliyordu aslında adamı odadaki banyoya saklamış Yamaç'ın yaralanmasının dehşetiyle herkesi alıp çıkmıştı evden.
Serum bitince ayaklandı Gece. Biran önce Yamaç'ı görmek istiyordu. İçine düştüğü bu durumdan ona sarılınca kurtulacağına sığınmıştı çünkü gerçekten ne yapacaklarına dair bir planı düşüncesi yoktu. Ağır adımlarla çıkıp yoğun bakım ünitesine doğru yürüdü. Herkes koridorda oturmuş bekliyordu. Kızı ilk fark eden Salih olmuştu "İyi misin?" diye sordu yanına gelerek. Kafasını salladı Gece. Kimseyle göz teması kurmamaya özen göstererek yoğun bakım penceresine yürüdü. O sırada Damla kantinden çay almış geliyordu. Koridorun başına geldiğinde duraksadı. Boştaki eli karnına gitmişti. Karısının durumunu fark eden Cumali koştu hemen ama Damla elindeki tepsi ile birlikte kendinden geçip son anda yetişen kocasının kucağına doğru bayılmıştı."Doktooor." Dedi Cumali kapıya yüklenerek. Gece sertçe çekti adamı "Abi ne yapıyorsun Allah aşkına bırak rahat rahat baksınlar nesi var. Ayıp şu yaptığın ya." Diyerek kızdı. Cumali banka oturup yüzünü sıvazladı. "İçerde kardeşim burada karım çocuğum ben ne yaptığımı biliyor muyum acaba?" dedi. Karaca ve Saadet'te karşısındaki banka oturmuşlardı "Üzme abim kendini olur böyle strestendir." Dedi Saadet. O sırada kapı açılınca hepsi o tarafa yöneldi "Buyrun doktor bey sizi bekliyor." Diyerek kenara çekildi hemşire Cumali fırtına gibi girdi içeri. "Ohooo Cumali bey siz şimdiden böyleyseniz doğumda ne yapacağız sizinle?" diyerek güldü doktor. Cumali adama ters ters baktı "Komik mi?" diye sordu. Gece hemen araya girerek doktora kusura bakmayın anlamında mimikler yaparken "Nesi var yengemin?" diye sordu. "Valla sizin oğlan pek bir nazlı olacak benden söylemesi annesi yorulunca biraz hemen tepki vermiş." Dedi doktor. Kadınlar gülümseyerek baktılar adama ama Cumali anlamamış hala dolu gözlerle Damla'ya bakıyordu. Gece adamı dürttü "Adını ben koyucam ha ödeşeceğiz. Ben Gece isem o Gündüz olacak." Dedi sırıtarak. Damla yüzünü ekşitti "Şakacı." Diyerek. "Tamam şimdi nesi varmış?" diye sordu Cumali. "Oğlumuz varmış Cumali." Dedi Damla adamın şok sürecini bildiğinden tane tane söylemişti. "Tamam anladık." Diye karşılık verdi adam. "Gerçekten anladın mı?" diye sordu kadın karnını örterken. "Evet oğlumuz varmış işte." Diye tekrarladı adam. Kadınlar şaşkınlıkla baktılar Cumali'ye. "e anlamış." Dedi Saadet. "Biraz dinlensin sonra istediğiniz de çıkarsınız geçmiş olsun." Diyerek çıktı doktor. "Dinlen sen hadi bak oğlumuz varmış.... Laaan oğlumuz varmış." Diyerek kendine geldi Cumali. Gece Damla'ya bakarak gözyaşlarının arasından gülümsedi "Umut hep var." Diyerek. Damla'da aynı tonda karşılık verdi kıza "Umut hep var." Cumali eğilip alnından öptü karısını "Bizim umudumuz." Dedi gözyaşını tutmaya çalışarak. "O zaman umut." Dedi Damla adamın gözlerinin içine bakarak. "Gündüzden iyidir." Dedi Cumali gülerek. "Umut." Diye mırıldandı Gece. "Umut Koçovalı..."
Yoğun bakıma geri döndüklerinde kalabalık azalmıştı. Gece gelip yoğun bakım penceresine yasladı kafasını Yamaç'ın yanında duran kadını önce hemşire sanmıştı ama maskenin altındaki yüzü tanıyınca şok oldu. "Bunu kim aldı içeri?" diye bağırarak Salih ve Selim'e döndü. "Kimi?" diye sordu Selim pencerenin önüne gelerek. Güneş üzerinde ameliyat önlükleri yüzünde maske kablolar içinde yatan Yamaç'a bakıyordu. Bu işin böyle olacağını düşünmemişti hiç. Adamı göz hapsinde tutacak parasını alacak yoluna bakacaktı güya ama şimdi durum bambaşkaydı. Güneş kağıt toplayan Yamaç'ı sevmiş hatta belki acımıştı ama Yamaç Koçovalı'ya ilk anda vurulmuştu. Ömrü boyunca ihtiyaç duyduğu o sahiplenilme duygusu Yamaç'la can bulmuştu kalbinde. Her ne kadar kendi eliyle geliştirmiş olsa da bu durumu Yamaç'ın himayesinde olmak onun kanatları altına sığınmak iyi gelmişti ona. Nazım ile eskiye dayanan bir arkadaşlıkları vardı. Hatta duygusal bir yakınlaşmaları da olmuştu ama bu hissettiği çok farklıydı. Elini korkarak adamın elinin üzerine koydu. "Ben... Özür dilerim bunun bir parçası da benim." Dediğinde birkaç damla gözyaşı damladı eline. "İyileşeceksin inanıyorum. Yaptın ölmüş ruhunu ayağa kaldırdın sen beden ne ki?" dedi. O sırada Gece kapının önünde çıldırıyor elektronik kapıyı açmak için uğraşıyordu. Hemşire Güneş'in yanına gelip "Artık çıkın lütfen hastanın diğer yakınları da girmek istiyor zor durumda kalıyorum." Dedi. Güneş kafasıyla onaylayıp dışarı yöneldi. Kapı açılıp dışarı adım attığı an Gece ile burun buruna geldiler "Ne işin var senin burada?" diye diklendi Gece. Salih hemen arkasında duruyor bir hamleye karşı hazır bekliyordu. "Ne oldu sen değil de ben tuttum elini diye mi bu öfke?" dedi Güneş. Gece iyice çıldırmıştı "Bana bak ben senin var ya." Diyerek öne doğru adımlayınca tuttu Salih "Tamam sakin." Diyerek arkasına aldı kızı. "Sen kimsin?" dedi Güneş'e dönüp. Kız üzerindeki önlüğü sökerken "Sor ona söyler." Diyerek yürüyüp gitti. Gece tam arkasından koşturuyordu ki Selim'in sesiyle durdu. "Hadi gidiyoruz Nazım'ın yerini bulmuşlar."
Salih ceketini alıp hareketlenince Gece'de o tarafa doğru yürüdü. "Sen nereye?" diye sordu Selim. "Ne demek o? Ben de geliyorum." Dedi Gece hiç durmadan. "Gece acaba burada mı kalsan sen sonra başkaları girdi diye carlıyorsun." Dedi Selim. Gece hırsla gelip adamın dibinde durdu "O başka bu başka Selim abicim. Onu oraya sokan adamdan tabi ki intikam almaya en önde gideceğim." Diyerek yürümeye devam etti.
Bir süre sonra tüm kadro Nazım'ın çiftlik evinin etrafında konuşlanmıştı. "Emin miyiz burada mı?" diye sordu Gece Metin'e. Adam kafasıyla onayladıktan sonra "Beş altı saat oldu geleli." Dedi. Gece adamı kendi elleri ile boğmayı her şeyden çok istiyordu ama söylediklerini de unutamıyordu. Ne yapıp edip bu durumdan sıyrılmalıydı. Nazım'ı arayıp haber vermeyi düşündü ama artık çok geçti hem o durumda diğerlerine tuzak kurabilme ihtimali yüksekti. Yamaç'ı korumaya çalışırken diğerlerinin canını yakmak olurdu bu. "Ne yapıyoruz?" diye sordu çaresizce. "Allah ne verdiyse dalıyoruz." Diyerek silahını çekti Cumali. Aynı anda Çukur'un çocukları da ayaklanmıştı. Meydan muharebesiymişçesine eve akın etmeye başladılar. Gece silahını çekip araya karıştı. Dikkatli olmaya özen göstererek kurşunların arasından sıyrılıp eve yöneldi. Ortalık tam anlamıyla savaş alanına dönmüştü. Koçovalılar öfkeyle saldırıyordu. Tam eve gireceği sırada Nazım'ın adamlarından biriyle burun buruna geldi. Adam silahını kaldırıp nişan almıştı ki yediği kurşunla yere serildi. Adam düşünce Gece Akın ile göz göze gelmişti. "Ben kollarım git hallet." Diyen Akın'a bakışlarıyla teşekkür edip Nazım'ı diğerlerinden önce bulmak için yukarı koştu. Ama çabası boşunaydı Salih ve Selim ondan önce çıkmışlardı. Deli gibi tüm odaları dolaşıp karşılarına çıkan herkesi indirmişlerdi ama aradıkları adam orada değildi. Çatışma bitip salonda bir araya geldiklerinde "Kaçmış pezevenk yok hiçbir yerde." Dedi Salih. Akın ve Gece'nin bakışları birleşti bir an. Gece o an Akın'ın samimi olduğuna inanmıştı çünkü aynı korku çocuğun gözlerinden okunuyordu.