113.BÖLÜM
Bölüm Şarkısı : Cem Adrian / Herkes Gider Mi?
Koçovalı hanesi baş sağlığına gelenler gidince derin bir sessizliğe bürünmüştü. Saadet kucağında sıkı sıkı sarıldığı İdris'le kanepede uyuya kalmıştı. Salih elindeki battaniyeyi üzerlerine örtüp yere çöktü. Oğlunun saçlarını öpüp karısının başını okşadı. Bir damla yaş yanağından süzülüp karısının elinin üzerindeki eline düştü.
Sultan çekmeceden çıkardığı eski albümü yatağının üzerine koyup sayfalarını çevirmeye başladı. İdris ile düğünlerinde çekilmiş bir fotoğrafa baktı uzun uzun. Genç İdris ve Sultan'a... sayfaları çevirdikçe çocuklar, torunlar, anılar.... Ayşe,Nedret,Akşın ve Sena'nın olduğu bir fotoğrafı okşadı usul usul. Hıçkırıklarını bastırmak için elini ısırdı. Son sayfaya gelince Akın'ın lise yıllarında çekilmiş bir fotoğrafını görüp acıyla inledi. Fotoğrafı yerinden çıkarıp uzun uzun öptükten sonra göğsüne bastırdı.
Damla ve Cumali Umut'u ortalarına almış yataklarının üzerinde uzanıyorlardı. Cumali gerçekten perişan bir haldeydi. Kadın kocasının sakallarını okşadı. O sırada kendisi de ağlıyordu. Cumali uzanıp oğlunu göğsüne aldıktan sonra karısını kolunun altına alıp ikisine de sıkıca sarıldı.
Selim Akın'ın odasının kapısında dikilmiş içeriyi inceliyordu. Ağır hareketlerle gelip yatağın kenarına oturdu. Duyduğu andan itibaren kendini tutmuş ağlamamıştı ama gücünün son noktasındaydı. Yatağın hemen yanındaki sandalyenin üzerine atılmış duran gömleği görünce ilk yaş süzüldü göz pınarlarından. Gömlek bir ateş parçasıymışçasına ürkekçe uzanıp aldı. Derin derin içine çekti kokuyu. "Artık bir oğlun da yok Selim." Diye mırıldandı kendi kendine. Yatağın üzerine kıvrılıp cenin pozisyonu aldı. Kafasını gömleğe gömüp hıçkırıklarını gizlemeye çalışıyordu.
Aylin eli karnında klozetin yanında yere çökmüş için için ağlıyordu. Sarp'ın hastalığını öğrenmesi bütün hayallerini umutlarını yıkmıştı. Üstelik bu sadece bebek ile ilgili de değildi. Aylin Sarp'tan gerçekten çok etkilenmişti. "Ne yapacağım ben?" dedi kendi kendine. "Ah aptal Aylin kendi sefil hayatını görmedin anlamadın mı nasıl bakarsın sen bu bebeğe? Senin annen sana bakabildi mi?" diye söylenirken yeni bir bulantı kriziyle klozete çöktü.
Karaca yatağının yanında yerde bacaklarını karnına çekmiş oturuyordu. İçin için ağlıyordu o. Gözyaşları kalbine akıyordu sanki. Uzanıp komodinin üzerinde duran telefonu aldı. Mesajlara girip Azer'in numarasını açtı.
-Her şeyim olma.
Yazıp yolladı. Yatağına uzanmış tavanı izleyen Azer gelen bildirimle irkildi. Ekranda Karaca'nın adını görünce doğrulup oturur pozisyona geçti. Mesajı üst üste birkaç defa okudu. Yüzü düşmüş kalbi sıkışmıştı. Karaca yeniden yazmaya koyuldu.
- Sakın her şeyim olma Azer. Mutluluğum ol, sevincim, neşem, eşim, dostum, sevgilim... ama sakın acım olma.
Azer gelen ikinci mesajı da yine birkaç defa okudu. Az önceki bulutlu hali yerini çiçekler açan bir yüze bırakmıştı. Bir şeyler yazmaya çalıştı ama kelime bulamadı. Ayağa kalkıp odada bir ileri bir geri dolandı birkaç defa. Ardından durup kızın numarasını tuşladı. Karaca ekrandaki isme bakıp burnunu çektikten sonra cevapladı. "Şu saatten sonra tek amacım bu mesajın hakkını vermek olacak. Güven bana." Dedi Azer bir solukta. Karaca kendini o kadar zor tutuyordu ki ağlamamak için boğazının acıdığını hissetti. "Güveniyorum." Dedi yarım yamalak.
Yamaç odaya girince yatağın üzerinde kıvrılmış uyuyan Gece'yi görüp sessiz olmaya özen göstererek ceketini bir kenara bırakıp gelip karısının saçlarını okşadı. Son zamanlarda yaşananların Gece'yi ne derece yıprattığının farkındaydı ama konuşamamak bir çözüm bulamamak aralarındaki bu gerilim onu delirtiyordu. Elini yavaşça çekip kalkmaya yeltenmişti ki Gece adamı tutup kendine çekti. Dudakları birbirine kavuştuğunda elleri o tanıdık bedende şefkatle dolaşmaya başlamıştı. Ilık gözyaşları birbirilerine karışırken tutku ve özlemle sarıldılar. Vücutları birbirleri ile tamamlanırken o an için herkesten her şeyden öylesine uzak öylesine soyutlanmışlardı ki zaman dursun istedi ikisi de.