154.Bölüm

271 19 54
                                    

4 Ay Sonra

Çukur sokakları uzun zaman sonra ilk kez huzurluydu. Çocuklar parklarda oynuyor, kadınlar kapı önlerinde sohbet ediyor neşeli kahkahalar Arnavut kaldırımları çınlatıyordu. Kimler kimler geçmemişti ki bu sokaklardan öncesinde de çok sakin olmasa da Kahraman Koçovalı'nın kanıyla başlamıştı bitmeyen döngü. Çukur'un kahraman abisi... Paşa'sı... İdris Babası, Emmisi... Akşın'ı Celasun'u Sena'sı... Güneş'i, Ayşe'si, Metin'i... Sarp'ı Aylin'i... hiçbir şeyden haberi olmayan ne canların kanıyla ıslanmıştı bu sokaklar. Ne acılar basılmıştı bağırlara, ne gözyaşları takılıp kalmıştı boğazlara. Aile içindi ya her şey paramparça olmuştu aileler, eksik kalmışlardı ama en sonunda başarmışlardı. Çukur artık kendi yağında kavrulan, sadece sokakta oynayan çocukların düşüp dizlerini kanattığı bir yer olmuştu sonunda.

Koçovalı hanesi baharın gelişiyle bahçeye taşmıştı. Cumali ve Damla yürümeye başlayan oğullarıyla oynuyor çocuğun şen kahkahaları bahçeyi inletiyordu. Çardağın içinde Saadet kucağındaki küçük Mihriban'a biberonla mama vermeye çalışıyor hemen yanında oturan İdris ve Salih türlü şaklabanlıklarla bebeği seviyordu. Az ötede duran arabadan Azer ve Karaca indiler yüzlerinde kocaman bir gülümseme ile. Mangalın başındaki Selim "Hoş geldiniz." Diye seslenince elinde yemek tabakları ile içerden çıkan Cemile o tarafa bakıp gülümsedi. Geçen zaman içinde Cemile ve Selim anlık bir karar ile kimseye haber vermeden gidip evlenmişler ellerinde nikah cüzdanları ile çıkagelmişlerdi bir akşam. Karaca uzun saçlarını ense hizasında kestirmiş alışılanın aksine makyaj yapıp takılar takmaya başlamıştı. Kadının hemen arkasından çıkan Sultan torununu görünce "Kızım." Diyerek yanına gelip öptü. Azer eğilip kadının elini öperken Karaca'da sıkı sıkı sarılmıştı babaannesine "Çok güzel olmuş saçların." Diyerek kızın sırtını sıvazlamıştı Sultan'da. Giriş kapısının o taraftan Medet, Cennet, Kemal ve Gamze görününce "ooo gençler hoş geldiniz diyerek selam verdi Cumali. Kemal ve Gamze sonunda anlaşabilmiş Koçovalı ailesi birkaç hafta önce Gamze'yi oğullarına istemeye gitmişti. Bir kavga anında birbirlerini öldürmezlerse düğün yazaydı.

Gece mor elbisesinin içinde artık neredeyse dokuz aya yaklaşan karnını tutmuş terastan aşağı ailesine bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gece mor elbisesinin içinde artık neredeyse dokuz aya yaklaşan karnını tutmuş terastan aşağı ailesine bakıyordu. O geceden sonra uzun süre kendine gelememişti. Her gece rüyasında Nergis'i görmüş çığlık çığlığa uyanmıştı. Annesine bir kere sarılamamış olma fikri içini dağlıyordu. O anı hatırlayınca gözleri doldu yine. O sırada Yamaç arkasından gelip karnına doğru sarılmıştı. Genç kadın dönüp kocasının yanağına bir öpücük kondurdu. O akşam Nergis'İn silahından çıkan kurşun Yamaç'ın sağ omzuna saplanmış ölümcül bir yara açmamıştı. Karısının üzerine atılıp yere düşen Yamaç kafasını çarpınca kısa bir baygınlık geçişmişti sadece. Annesinin üzerine Yamaç'ı o şekilde gören Gece uzun süre şoktan çıkamamış Yamaç'ın yaşadığına inanmamıştı.

Günler akıp giderken sabah kahvaltıları neşe, akşam yemekleri huzur içinde hep beraber yeniyordu Koçovalı evinde. İşler tam da Yamaç'ın istediği kıvama getirilmişti. El birliği ile birkaç atölye kurulmuş mahallenin gençleri kadınları buralarda çalışıyor üretiyor satıyor kazanıyordu. Pis olan bütün işlerden el etek çekilmişti. Baba mesleği pazarcılık işine sarılmıştı hepsi dört elle. Şimdi ailecek bekledikleri tek şey Mavi'nin gelişiydi. Yamaç ve Gece bilerek cinsiyeti öğrenmemiş heyecanlarına heyecan katmışlardı. Ahali ikiye bölünmüştü bu konuda. Gece, Saadet, Sultan, Selim ve Cemile erkek olacak diyordu. Yamaç, Cumali, Salih, Damla, Karaca ve Azer ise kız. Hatta Selim ve Salih sıkı bir iddiaya bile girmişlerdi bu yüzden. Gece göbeğinden önünü göremediği için Selim'in yardımıyla indi merdivenlerden. "Saadet geldi Gece getirebilirsin onun yumurtasını da." Diye seslendi kızı gören Damla. "Gel hanım gel somonun hazır." Derken büyükçe yuvarlak bir ekmeği kızın tabağının kenarına koydu Yamaç. Gece suratını düşürüp baktı kocasına "Doğurmayacağım ben. Kalacak bu bebek içimde görürsün sen." Diyerek. Yamaç eğilip önce burnunu sonra karnını öptü karısının. "Alıngan mı oldun çen?" diyerek. Gece yalandan adamın eline vurup kahvaltıya gömülmüştü bile. "Abi bugün Dere'nin pazarı mı vardı? Karıştırdım mı ben?" diye sordu Yamaç Cumali'ye dönüp. "Umut'a peynir yedirmeye çalışan Cumali "Hee gelmeyecek misin?" diye sordu. "Geleceğim de önce doktora gideceğiz Gece ile." Derken karısına bakmıştı yeniden. "Evet doğum için gün verebilirmiş artık. Eli kulağında diyor." Deyince Gece "Ne kadar kulağında?" diye sordu Salih. "Bilmem dokuz ay doldu işte." Dedi Gece ekmeğine reçel sürerken. "Bak işte kız olsa erken doğardı. Karaca'da öyle olmuştu demi anne?" derken Salih'e işaret etmişti Selim "Hehh koca karı laflarından mı medet umuyorsunuz Selim Beyyyy. Biliyorum ben kız benim yeğenim." Dedi Salih. "Sen bana koca karı mı diyorsun Salih?" deyince Sultan çay boğazına kaçtı Salih'in. Aynı anda Sultan dahil herkes gülmeye başlamıştı.

Çukur'da Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin