86.Bölüm
Cellino arabasına bindiği an ortalık karıştı. Nazım'ın adamları gafil avlanmışlar bir çemberin içine alınmışlardı. Boşta kalan iki adam arabaya gelip Gece'yi dışarı sürükledi. Nazım "Böyle anlaşmadık. Kız bende kalacak." Diye bağırınca. Massimo Cellino aracının camını indirip Nazım'ı yanına çağırdı. Bir başka korumanın gözetiminde adamın yanına gelen Nazım "Kız bende kalacak. Böyle anlaşmadık." Dedi yeniden. Cellino güldü "Nazım'dı değil mi? Bakın Nazım bey sizinle bir anlaşma yapmadık biz. Siz isteklerinizi sundunuz ben de kabul etmedim. Gece'yi bana getirdiğiniz için minnettarım o ayrı. O yüzden Çukur denilen o yere karşı vereceğiniz mücadelede yardımım olabilecek bir durum olursa yanınızdayım hepsi bu kadar. İyi geceler." Diyerek camı yeniden kapattı. Gece o kadar yorgun ve perişandı ki direnmeden bir düşmanından bir başkasının kollarına giderken hiç zorluk çıkarmadı.
Nazım eve döndüğünde öfkeden kuduruyordu. Kapıdaki adamın misafiriniz var uyarısını duymadı bile. Kravatını gevşeterek doğruca salona girip içki konsolunun başına geçti. Doldurduğu viski kadehini bir dikişte bitirip ikincisini dolduruyordu ki "Fazla hızlı gitmedin mi?" diyen erkek sesiyle irkilip hızla arkasına döndü. "Korkma Nazım abi benim." Diyen İhsan'ı görünce rahatlamıştı. Kadehini masaya bırakıp kollarını iki yana açarak "Bu Koçovalılar bende akıl mı bıraktı İhsan'ım hoş geldin." Diyerek yanına doğru yürüdü. İki adam uzun zaman sonra karşılaşmanın özlemiyle sımsıkı sarıldılar birbirlerine. Kısa süre havadan sudan konuştuktan sonra "Kim abi ? Ablamdan ne istemişler?" diye sordu İhsan. Nazım'ın keyfi yerine gelmişti "Kendini bir halt sanan barbarlar. Ablan nerden nasıl bulaştı bilmiyorum bunların mahallesinde yaşıyormuş." Dedi. İhsan dudak büzdü "Kuyumuydu?" diye sordu. "Çukur" diye düzeltti Nazım. "Bu mahallenin lideri gibi bir şey sokak kabadayısı işte Yamaç var sanırım onunla arkadaştı." Diye devam etti sözüne. "Arkadaş?" diye sordu İhsan. "Yani bilmiyorum açıkçası. Yakınlarmış galiba ablana ev açmış." Dedi adam. İhsan yutkundu "Ev açmış." Diye tekrarladı. "Sonra işte bazı olaylar olmuş silahlı çatışma falan Güneş'de arada kaynamış." Dedi bu defa gerçekten üzgündü.
İhsan yıllar önce eve yapılan saldırıda şans eseri kurtulmuştu. Baykal kendince çok akıllı bir adamdı. Kanı deli akan bu çocuğu ileride kullanabileceğini bildiğinden korumuş kollamış Adana'ya güvendiği bazı adamların yanına göndermişti. Bunu yaparken Güneş'in gerçekten öldüğünü sanıyordu akabinde Nazım kızın yaşadığını hastanede olduğunu söyleyince oğlunu tembihlemiş bu durumun ileride faydalarına olabileceğini İhsan'ın ailesinin ölümüne kendisi sebep olmasına rağmen aşılayacağı intikam hırsıyla güvenilir bir adam haline geleceğini söylemişti. Kendi kendine güldü Nazım. Babasının yaptığı her şeyin bir gün kendi lehine dönmesi hoşuna gidiyordu. "Çukur demiştin değil mi?" diyerek ayağa kalktı İhsan ama Nazım onu durdurdu "Şimdi değil İhsan. Asıp kesmekle bitmeyecek çünkü. Güven bana en az senin kadar bende öfkeliyim bende hırslı ama öldür öldür bitmeyecek daha akıllı davranmalıyız." Dedi. İhsan sıktığı yumruğunu gevşetip yerine oturduktan sonra düşündü bir an "Sen ablamı nasıl buldun peki? Yani onun ablam olduğuna emin misin? Bu nasıl tesadüf?" diye sordu. Nazım bu soruyu beklemiyordu ama o ikna konusunda eğitim almış biriydi "Ablanı bulmak için çok güvendiğim adamlarından biri uzun süredir çalışıyor. Bilirsin Güneş'i ne çok sevdiğimi. Tesadüf bu Çukur dosyası ile ilgilenirken mahallelinin adlarına ulaştık orada görünce dikkatimi çekti inceledik aradık taradık bulduk. Emin olmak için ben uzaktan gidip gördüm de. Keşke yanına gitseydim... ama onun karşısına ilk çıkanın senin olman gerektiğini düşünüp vazgeçmiştim." Dedi. İhsan ikna olmuştu. Nazım çocuğun tepkisini süzdükten sonra akşam yaşananların üzerine en azından olumlu bir gelişme olmasından sebep bir parça keyifle yudumladı içkisini.
Gece Nazım'ın elindeyken tutulduğu odanın aksine oldukça temiz ve lüks bir odada kanepeye uzanmış yatıyordu. Aklında bir sürü soru vardı. Metin, Ayşe, Güneş nasıl olmuştu acaba? Öldükleri fikrini düşünmeye bile tahammül edemiyordu. Yamaç'ı düşününce kalbi parçalandı yeniden. Onun hırsının öfkesinin bu işte zararlı olacağını biliyordu.