125.BÖLÜM
"Nasıl?" dedi Damla Gece'ye dönüp. "Valla Azer son bir iki dakika kala daldı içeri alt kata bodruma bağlamış pezevenk kızı. Vakit daralınca çözmeyle zaman kaybetmeyip sandalye ile kaptığı gibi fırlamış. Biz kesin bitti dedik paramparça oldu ikisi de." Dedi Gece. Saadet korkuyla ağzını kapattı. "Sonra ön kapıya koşacak vakti kalmayınca arka camdan çıkmışlar. Birkaç metre kaçabilmişler işte en fazla. Sonra pufff.." dedi Gece ellerini iki yana açıp. "Verilmiş sadakaları varmış." Dedi Saadet sonra tekrar Gece'ye döndü "E bu adam nereden çıktı peki? Amcaları babası dururken?" diye sordu. "Orası ince iş yengeler." Dedi Gece. "Nasıl?" diye sordu Saadet şaşkınlıkla. "Aaa Karaca bu Azer'le?" dedi Damla oda şaşırmıştı. "Yani epeydir vardı aslında bu mevzu bir yerden patlayacaktı zaten böyle patlamış oldu." Dedi Gece. "Bakalım ne diyecek bizimkiler." Dedi Saadet. Sultan Hanım arabadan inmiş yanlarına doğru geliyordu. "Annem duymasın şimdilik." Dedi Gece. Kadınlar başıyla onayladı kızı. Cumali, Yamaç, Selim ve Salih'te oturdukları banktan kalkmış hastaneye doğru geliyordu. Karaca ve Azer aynı koridorda biri en baş biri en sondaki odada aynı anda açtılar gözlerini. İkisinin de kulakları uğulduyor sancılı bir baş ağrısı hissediyorlardı. İkisi de nerede olduklarını anlayınca ağır hareketlerle doğruldu. Azer patlama sırasında kızın üzerine kapandığı için özellikle sırt kısmında kesik ve yanık çok fazlaydı. Karaca ise sandalyeye bağlı bir şekilde yine patlamanın etkisi ile yere çok sert çarpmış kaburgalarını kırmış eli ve ayağındaki ipler bileklerinde derin kesikler bırakmıştı. Karaca yan tarafındaki kanepede uyuklayan Aylin'e bakıp sessiz olmaya özen göstererek ayaklandı. Azer de aynı şekilde koridora çıkmıştı. İkisinin de aklındaki tek şey diğerine ne olduğuydu.
Üzerlerinde hastane önlükleri ağır adımlarla koridor boyunca ilerliyor bir hemşire bankosu veya bilgi alabilecekleri birini arıyorlardı. Koridorun ortalarına doğru gelmişlerdi ki uzaktan birbirlerini gördüler. İlk birkaç saniye sevinçle parladı gözleri ikisinin de. Ne söylemeliler? Nasıl davranmalılar? Bocalıyorlardı. O sırada Koçovalılar Karaca'yı görmek için odasına doğru yürüyorlardı. Bir süre birbirlerine baktıktan sonra koşup sarıldılar birbirlerine. Canları yansa da umurlarında değildi. Gece ve Yamaç birkaç adım önden ilerliyordu. Köşeyi dönünce birbirine sarılmış Azer ve Karaca'yı görünce ikisi de ani bir dönüşle geri döndü. "Eeee çay mı içsek?" diye sordu Yamaç ailesine. İkilinin ani dönüşüyle birbirlerine çarpıp duran Koçovalı'lar şaşırmıştı. "İyi oğlum alın gelin kızın odasına içelim." Dedi Cumali Yamaç'ı geçerek. "Abi doktorlar viziteye çıkmış." Diyerek adamın önüne geçti Gece. Damla ve Sadet durumu anlamıştı. "İyi o zaman hadi şey yapalım inelim hatta gel biz eve gidelim Cumali Cennet çocuklarla yalnız kaldı." Dedi Damla. Saadet'te Salih'in koluna girmişti. "Ya Sadiş dur buraya kadar geldik yeğenimizi görmeyelim mi?" dedi Salih. "Siz geçin o zaman eve ben dururum yanında." Deyip yürümeye başlayınca Sultan Gece kesti yolunu. "Anne çok kalabalığız doktor kızar." Diyerek. "Kızım işte siz gidin annemle ben kalırız." Dedi Selim. "İyi misin?" diye sordu Azer kızın yüzünü avuçlarına almıştı. "İyiyim sen?" diyerek Karaca'da adama aynı şekilde dokundu. "İyiyim. Çok korktum sana bir şey olacak diye ama iyiyim." Dedi Azer. "Sayende olmadı." Diye karşılık verdi Karaca hem gülüyor hem ağlıyordu. "Karaca... Ben seni çok seviyorum. Ben seni canımdan çok seviyorum." Dedi Azer. "Seni çok seviyorum." Dedi Karaca. Alınlarını birbirlerine yaslayıp gözlerinin içine baktılar birbirlerinin ardından sarıldılar birbirlerine yeniden.