64.BÖLÜM
Nazım ofisinden çıkıp aracına bindi. Siyah jip trafiğe karışıp ilerlemeye başlamıştı ki kırmızı ışıkta durdu. Nazım telefonunu kurcalarken sol tarafındaki kapı açılıp Gece hızla binip oturduğunda şöför hemen silahına davrandı. Nazım kızı görünce adama durmasını işaret edip keyifle gülümsedi. "Ya benim aklım gerçekten almıyor. Sen kalk tüm Çukur'a savaş aç Koçovalılar'I karşına alacak akıllıca planlar yap ve kimsenin ruhu duymasın ama kızın biri istediği an senin ensende bitsin." Dedi Gece. "Çok tatlısın yine." Dedi Nazım hayranlıkla kıza bakarken. "Bana bak birader o kapıları kilitle ne biçim şoförsün sen." Dedi Gece şoförün omzuna vurarak. Ardından geri yaslanıp Nazım'a döndü. "Naber şeytanın avukatı?" dedi. Adam kıza hayranlıkla bakmaya devam ediyordu. "Gün ışığında da ayrı bir güzelsin." Dedi. Gece beklemediği iltifatla bocaladı bir an. "O zaman bu güzel kızla birşeyler izlemeye ne dersin?" diyerek göz kırptı ardından. Nazım hafifçe kıza yaklaşarak "Romantik birşeyler olmasını ne çok isterdim ama sende o tip yok." Diyerek geri çekti kendini. "Hangi tip yokmuş acaba bende?" diye çıkıştı Gece. "Bir aşk filmini sonuna kadar gözleri dolu dolu izleyip yanındaki adama sarılıp ağlayacak kız tipi." Gece kahkaha attı "Gerçekten bunu mu istiyorsunuz ya? Ağlayalım zırlayalalım olmayacak aşklara inanalım?" Nazım dudak büktü "Bir Zeyna'da fena olmaz hani." Dedi göz kırparak. Bu defa Gece sokuldu adama " Ben gizem aksiyon hatta belki dramdan bahsediyorum. Anladın sen." Dedi. "Akın? Vartolu? Akın hayır hayır kesin Vartolu söyledi." Dedi adam. "Akın dostun değil mi ondan şüphe etmen de ilginç." Dedi Gece geri yaslanırken. "Orası biraz karışık ne olduğuna kendi karar verecek." Dedi. Gece şaşırdı ama belli etmedi. Zaten sabah ki konuşmada kafasını bulandırmıştı Akın beklediği tepkiyi vermemişti. "Videoyu izleyeceğim." Dedi düşüncelerinden sıyrılıp net bir sesle. "Hay hay zevkle." Dedi Nazım.
"Hadi aç." Deyince Gece güldü adam. "O oscarlık videoyu alelade birşeymiş gibi telefonumda saklayacağımı düşünmedin herhalde." Dedi. Gece cevap vermedi çünkü tam olarak öyle düşünmüştü. "Çok istiyorsan akşam eve gel ama doğru yoldan kapıyı çalarak misafir gibi. Sana dev ekranda izleteyim." Diye devam etti Nazım. Gece duruşunu düzeltti "Pekala dediğin gibi olsun. " dedikten sonra şoförü dürttü "Salla beni sağda." Diyerek inmeye hazırlanırken "Sna nasıl güveneceğim ya sana geldiğimde bana pusu kurdurursan?" dedi. Nazım güldü "O zaman sende herkesle birlikte zamanı gelince izlersin." Dedi. Araba durmuş Gece kapıya uzanmıştı ki Nazım'ın telefonu çaldı kız bir anlık refleksle arkasını dönünce ekranda Güneş ismini saniyelik gördü. Nazım hemen numarayı meşgule düşürüp ekranı çevirmişti. "Akşam bekliyorum Gece. Senin için hazırlık yaptıracağım." Dei adam. Gece arabadan inip rüzgarın karıştırdığı saçlarını düzeltirken "Senin ben evveliyatını..." diyerek okkalı bir küfür salladı adamın arkasından.
"Beni öyle olur olmadık arama demedim mi ben sana?" diye çıkıştı Nazım telefonun öbür ucundaki Güneş'e. "Sende ara o zaman ara sıra. Ne yapıyorum yada bir şey yapabiliyor muyum ne durumdayım bak." Diye bağırdı Güneş. Nazım kızın sesinden gergin olduğunu anlamış geri basmıştı "Çünkü sana güveniyorum çünkü sen işini bilir yapman gereken neyse onu yaparsın." Dedi. Güneş'in de sesi düşmüştü. "Nazım ben senin bir işine yarayacağımı sanmıyorum bırak beni gideyim." Dedi. "Nedenmiş o?" diye sordu adam. Kız pencerenin kenarına gidip camdaki yağmur damlalarına dokundu "Çünkü... Çünkü ben... ben yamaç'ı görmüyorum bile doğru düzgün. Attı beni bu eve gelmiyor bile." Diye topladı kendini. Nazım sinirlenmişti ama belli etmedi "Getirtmeyi mi denesen acaba?" diye sordu. "O iş öyle olmuyor işte." Dedi Güneş ama anlatmaya çalışmaktan vazgeçip "Tamam ya deneyeceğim." Dedi. Tam kapatmak üzereyken "Bu Yamaç ile Gece'nin arası nasıl?" diye sordu Nazım. Güneş hafiften gülümsedi "Sanırım beni kıskandı konuştuklarını sanmıyorum." Dedi. Telefonun öbür ucundaki Nazım'da gülüyordu "Güzel." Dedi keyifle.Gece arabasını evin yakınlarında bir yere park edip indi. Nazım'ın camdan şatosu ışıl ışıl parlıyordu. Her ne kadar görmek istemese de emin olmak zorundaydı. Gelecek adımlarını buna göre planlamalı Akın ve Salih'i doğru yönlendirmeliydi. Ağır adımlarla gelip kapıda durdu. Kapıdaki adamlar kim olduğunu bile sormadan açtılar kapıyı. " Bu neyin korkusuzluğu ya? Beni aramayacak mısınız belki öldürücem patronunuzu?" diye sordu kız. İki adam birbirine bakıp sustu. Kızın söylediğini mantıklı bulmuşlardı ama Nazım Kent misafirinin hiç bekletilmeden içeri alınması talimatını vermişti. "Hayır Gece hanım arama iznimiz yok böyle buyrun." Dedi sarışın olan. Gece dudaklarını büzüp "Güveniyor mu bu bana ya?" diye söylenerek eve girdi. Bu defa kızı karşılayan evin yardımcı bayanı olmuştu. "Hoşgeldiniz Gece hanım böyle buyurun lütfen." Diyerek kıza yol gösterdi. Alt kattaki sinema odasına girdiklerinde Gece ıslık öttürdü "Hakikaten dev ekran ha." Diye mırıldandı. "Nazım bey birazdan katılacak size lütfen rahatınıza bakın." Diyerek çıktı kadın. Gece koltuklardan birine kendini bırakıp beklemeye başlamıştı ki ekran aydınlandı. "Hayır şimdi değil." Dedi ayağa kalkarak. Görüntü netleşirken yeniden bağırdı kız "Hayır şimdi görmicem hayır." Dedi. Yamaç ve İdris'in birbirlerine silah doğrultmuş görüntüsü dev ekranda duruyordu. "Baba..." dedi Gece gözyaşları yanaklarını ıslatırken. Birkaç dakikalık sessizliğin ardından görüntü oynamaya başladı. Yamaç ağlıyor baba yapamam diye feryat ediyordu. Çok sevdiği İdris babası kollarını iki yana açmış yaparsın aslan oğlum diye bağırıyordu. Gece dizleri üstüne çöktü "Yamaaaç." Dedi avazı çıktığı kadar. Gözyaşları oluk oluk akıyordu. Geri sayım son beşe girdiğinde Gece çığlık çığlığa idi. Bir dediğinde eliyle yüzünü kapayıp bağıra bağıra ağlamaya başladı. "Ben şimdi ne yapacağım? Yamaç ben seni nasıl iyileştireceğim?" diyerek ağladı. Bir süre sonra kendini toplayıp "Neredesin Nazım?" diye etrafına bakındı ama oda karanlık ve boştu. Zorda olsa toplanıp koridora çıktı. Üst kata çıkan merdivenlere gelmişti ki duyduğu silah sesiyle donup kaldı.
Gece silahını çıkarıp üst kata koştu. Kurşunlar pencerelerden yağmur gibi yağıyordu cam evin içine. Bir kolon arkasına sığınıp etrafı kolladı. Nazım merdivenlerin başında durmuş dehşetle büyüyen gözlerle bakıyordu etrafa. Hızla o tarafa koşup adamı kenara çekti. O sırada evin kapısı kırılmış silah sesleri yaklaşmıştı. Gece tam Nazım'a bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki duyduğu sesle şok oldu. "Nerdesin lan yavşak?" diye bağıran Cumali Koçovalı kapının hemen önünde durmuş deli gibi kurşun saçıyordu etrafa "Sen mi söyledin?" dedi Nazım öfkeyle. "He ben söyledim o yüzden burada seninle saklanıyorum." Diye terslendi Gece. Nazım kızı kenara itip silahına davranmıştı Gece hızlı bir hamleyle adamın dengesini bozup düşürdü. "Benim yanımda Koçovalılardan birine sıkabileceğini mi sandın gerçekten?" diyerek yere düşen silahı ayağıyla kenara ittirdi. Selim ve Salih bahçeyi tutarken Cumali en alt kata inmişti. Yamaç ise etrafı kolaçan ederek üst kata doğru çıkıyordu. Gece koridora bakıp arkasını döndü "Canım Allah seni rahmet eğlesin." Deyip geri dönecekken "Bana bir şey olursa az önce izlediğin o görüntüler var ya bırak Çukur'u tüm televizyon kanallarında yayınlanır." Dedi Nazım. Gece olduğu yerde kaldı tam o esnada Yamaç bir anda kapının önünde belirmiş Gece'yi görünce şaşkınlıkla bakakalmıştı. "Senin burada ne işin var?" diye kekeledi adam. Gece ne diyeceğini bilemez bir halde bakarken Yamaç kızın hemen arkasında duran Nazım'a doğru nişan almıştı. Nazım ve Gece kısa bir an göz göze geldiler. Yamaç tetiğe bastığı an Gece öne atıldı. Nazım'da aynı anda yerdeki silahı almış tetiğe dokunmuştu. Odada iki el silah sesi yankılandı. Yere iki beden yığıldı, ve bazı şeyler sonsuza kadar değişti.