105.BÖLÜM
Hayat bu muydu gerçekten? Ölüm bu kadar ani, acı bu kadar keskin bir şey miydi? Mücahit Emmi... Çukur'un Emmisi... İstanbul keşmekeşinin en yiğit üç kabadayısından sağ kalan sonuncusu... Yıllar öncesinden çıkıp gelen üç kurşun ile ömrünü verdiği Çukur sokaklarında Dostlar kahvesinin önünde ... her biri ellerine doğan her birini sahip olamadığı evladı yerine koyduğu Çukur'un çocuklarının gözleri önünde kanı damarlarından çekilmiş, yılların sevgisini, acısını, nefretini taşıdığı kalbi durmuş, nice kavgalarda yumruk yapıp salladığı elleri iki yana açılmış öylece yatıyordu şimdi.
Saniyeler içinde yaşanan olay oradakilerin her birine yıllar kadar uzun gelmişti sanki. Siyah bir minibüs içinden sarkan üç adam ve hedefe odaklı sadece üç kurşun. "Emmmmmmiiiii" diye feryat edince Azra duran zaman sanki yeniden akmaya başladı bir anda. Celasun, Kemal ve Meke minibüsün ardından sıkmaya koşmaya başladı ama nafileydi araç zırhlıydı ve plan sabitti anında basıp gitmişti.
Kemal elinde Emmi'nin fotoğrafının bulunduğu çerçeve ile en önde yürüyor Koçovalılar onu izliyor gençlerin omuz vermek için yarıştığı tabutun ardından tüm Çukur halkı takip ediyordu onları. Gece kolunda yürüyen Azra'ya baktı bir an. Kız yıkılmış perişan bir haldeydi. Kendi ailesinin ölümünden sonra ona kol kanat geren manevi babası gözlerinin önünde öldürülmüş son dağı alınmıştı ellerinden. Cumali,Selim,Salih ve Yamaç en önde başları dik ama içleri paramparça bir halde ilerliyordu. Sultan kalan tek dostunu birazdan kocası ve emmi den farklı görmediği Paşa'nın yanına defnedecek olmanın kederiyle ağır ağır ilerliyordu.
Defin işlemi mahallelinin acısını perçinlemiş feryatlar sarmıştı dört bir yanı. Yamaç birkaç kürek toprak attıktan sonra daha fazla dayanamamış kendini yere bırakıp ellerini ısırarak ağlamaya başlamıştı. "Eyyy vezirlerin en iyisi. Helal et hakkını. Daha ne çok öğreneceğimiz vardı senden." Dedi Salih mırıldanarak ardından küreği Meke'ye verip kardeşinin yanına yere oturdu.
"Daha çok işimiz vardı be emmim." Dedi Selim göz yaşları görüşünü engelleyince oda küreğini Celasun'a devretmiş kızına sarılmıştı. Cumali ise çok daha bitkindi. Gözlerini mezardan ayırmadan sanki bir robotmuşçasına devamlı toprak atıyordu. Damla kocasının durumunu görünce "Kemal alsana küreği." Diyerek çocuğa kocasına işaret etti. Kemal zaten sırada bekliyordu. Hemen adamın yanına gelip nazikçe aldı küreği. Cumali hala öylece durmuş toprağa bakıyordu. Kafasını hafifçe kaldırıp önce Paşa'nın ardından İdris'in mezar taşlarına baktı. "Şimdi anca da beraber kancada." Dedi gür sesindeki acı çok belliydi. Yamaç abisinin söylediğini duyunca iyice koy verdi kendini. Meke Celasun ve Kemal'de duydukları sözle iyice yıkılmışlar toprak atma işini diğerlerine devredip Metin'in mezarının başına çökmüşlerdi. "Gitti emmim gitti gazoz da yok artık." Diye ağlayarak daldı Aliço kalabalığın ortasına. Gece adamı kolundan tutup sakinleştirmeye çalıştı "Biz alırız Aliço'm." Dedi ama sesi titriyordu. "Yoğğğ amca gitti emmi gitti paşa gitti." Yanlarına yaklaşan Salih adamı omuzlarından tutup ıslak mavi gözlerine dikti gözlerini "Emmi gitti Paşa gitti İdris baba gitti Aliço'm evet ama artık Cumali var, Yamaç Var, Selim var, Salih var. Celasun,Kemal,Meke var. Onların emanetleri bize miras ben alırım bundan sonra gazozunu bundan böyle beni emmin bilirsin." Dedi. Aliço'nun hüzünlü gözleri içtenlikle baktı adama ardından sıkıca sarıldılar birbirlerine.
Dualar okunduktan sonra Yamaç ayağa kalkıp sildi gözlerini az önceki derbeder halinden eser kalmamıştı. "Abiler kahveye." Diye emredip arabaya doğru yürüdü. Salih karısının yanına gelip hafifçe sarıldı. "Dikkat et Salih dikkat edin ne olur bizi bu mezarlığa bir daha getirmeyin." Dedi kadın kafasını adamın göğsüne koyarken. Salih kadının elindeki yara bantlarını fark edip "Bu ne?" diye sordu. Saadet hızlıca elini çekip "Ayna kırıldı o zaman oldu." Diyerek geçiştirdi hemen.
"Salih Cumali iyi görünmüyor bizi dinlemez şimdi ne yapacağı belli değil gözünden ayırma ne olur." Dedi yanlarına gelen Damla. Adam yengesinin omzunu sıvazlayıp "Tamam ilgilenicem ben hadi siz eve ayrılmayın birbirinizden. Gözünüz kulağınızda açık olsun." Dedi. Gece Yamaç'ın arkasından giderken durup babasının mezarını selamladı ardından çaprazındaki mezara Sena'ya dönüp "Dua et ne olur buraya bir daha gelmeyelim." Diye mırıldandı.
Kahveye girdiklerinde kimseden çıt çıkmıyordu. Yamaç ağır adımlarla gelip yerine oturdu. "Bana Aliço'yu çağırın." Dedi Medet'e dönerek. Adam aldığı emiri kafasıyla onaylayıp dışarı koştu hemen. Etrafta hala boya kovaları ve fırçalar vardı. "Gece uyumak istiyorum biraz." Dedi kafasını arabanın camına yaslayan Azra. "Tamam Yamaç'ı görüp hemen gelicem." Diyerek aşağı indi kız. Sokakta çıt çıkmıyordu. Kaldırımlar bile yas tutuyordu sanki.
"Aliço'yu ne yapacaksın sen şimdi?" dedi Selim sobayı tutuşturmaya çalışıyordu. "Emmi en son Enver Tekinoğlu diye bir adamı görmeye gitti. Yanımıza gelirken de konuşacaklarımız var diyordu." Diye açıkladı Yamaç. O sırada tam kapıdan girmekte olan Gece Tekinoğlu adını duyunca irkildi. "Enver Tekinoğlu kim lan bu? Nerden çıktı birden bire." Dedi Salih elinde tepsi çay veriyordu kardeşlerine. Gece yutkunup geri çekildi. "Tekinoğlu... Allah belanı versin Emmi'den ne istedin."dedi ağlamaklı bir halde. Sonra birden dikleşip arabaya koştu. Yolcu kapısını açıp kızı sarstı "Bana o adresi hemen veriyorsun." Dedi. Azra şaşkındı bir an hangi adres olduğunu bile anlamadı. "Azra hemen!" diye yineleyince Gece. Telefon kılıfının altındaki kağıdı çıkarıp uzattı "Al ne yapacaksan yap." Diyerek bıkkınlıkla kıza uzattı. "Kemal Azra'yı eve bırakın." Diye bağırıp boştaki arabalardan birine attı hemen kendini. Kahvedekiler sesini duymuş dışarı bakıyorlardı. Tüm gücüyle gaza yüklenip sürdü. Kemal direksiyona geçince "Offf Gece off Kemal takip et şunu." Dedi Azra kemerini bağlayarak. "Ne oluyor?" diye seslendi Yamaç. Azra kafasını çıkarıp "Bana kızdı yok bir şey." Diyerek adamı sakinleştirdikten sonra "Hadisene Kemal gitti kız." Dedi.
Aylin başındaki siyah eşarbı sıyırıp derin bir soluk verdikten sonra elini bahçe kapısına uzatmıştı ki Sarp elinde çantayla evden dışarı çıktı. Adamı görünce kapıyı açmaktan vazgeçip durmuştu kız. Sarp'ta aynı şekilde kısa bir an bocaladıktan sonra kapıyı kilitleyip çantasını aldıktan sonra yanına geldi. "Yolculuk mu var?" diye sordu Aylin zoraki bir şekilde gülümseyerek. "Yani sürekli erteleyip durdum ama artık sırası." Diye cevapladı Sarp. "Anlıyorum." Diyerek dudaklarını ısırdı Aylin. "Ne tarafa peki?" diye sordu yıkılışını belli etmemeye çalışarak. "Şimdilik Fransa ama bakalım rüzgar nereden eserse." Dedi Sarp. "Sen... daha buralardasın herhalde." Diye sordu ardından. Aylin bir an karnını tutup "Bilmiyorum emin değilim." Dedi. ikisi de susmuştu. "Ben..." dedi ikisi aynı anda. "Buyur bayanlar önden." Diyerek güldü Sarp. Bu veda olayından kaçmak için Gece'ye bile görünmeyecekti ama başaramamıştı işte. "Yok ben iyi yolculuklar." Diyecektim. Dedi Aylin sesi düşmüştü. "Sen?" diye sordu gözlerini adama dikerek. "Ben iyi bak diyecektim kendine yani." Dedi Sarp. "Sarp ben seninle..." derken Ayin Gece son sürat geçti yanlarından. Sarp kızı fark edince panikledi "Ne oluyor ya?" diyerek Aylin'in söylediğini duymamıştı bile. O sırada Kemal'de aynı hızda geçip gitti yanlarından. "Eeee arıcam ben seni görüşürüz." Dedikten sonra arabaya atlayıp kızın ardından sürdü Sarp. Aylin bir kez daha Gece'den sebep ikinci plana atılmış olmanın hırsıyla ısırdı dudaklarını "Allah'ın cezası." Diyerek yeri tekmelerken.
"Orospu çocuğu emmimden ne istedin lan?" diyerek direksiyonu yumrukları Gece. "Enver miş adını da mı değiştirdin bulamayacağım mı sandın?" diyerek öfkeyle bağırıyordu. Dikiz aynasından Kemal'i görünce bir çığlık attı "Gelmeyin lan gelmeyin işte bir rahat verin." Diye bağırıp izini kaybettirmek için Dere yoluna sapıp devam etti.
"Azra ne oluyor?" diye sordu Kemal. "Kemal sür kurban olayım sür sakın kaybetme adresi hatırlamıyorum çünkü." Dedi Azra. Ama iş işten geçmişti. "Kaybettin değil mi?" dedi Azra oflayarak. "Kızım sokak çok nereye girdi kaçırdım." Diye açıkladı Kemal direksiyonunu yumruklayarak. "Ehhh Gece ne iş peşindesin acaba yine?" dedi Sarp Kemal'in aksine iki üst sokaktan ardına düştüğü için kızı kaybetmemişti. Yaklaşık yirmi dakikalık yolculuktan sonra Yeşilköy yakınlarında tek katlı tamamı cam bir oto galerinin önünde durdurdu arabayı. Direksiyona doğru eğilip "Tekinoğlu Otomotiv." Yazılı tabelayı sesli okudu. İçerde birbirinden lüks araçlar görünüyordu. Girişteki kızdan başka görünürde kimse de yoktu. Silahını kontrol edip indi arabadan. Seri adımlarla içeri girip kızın önünde durdu. "Buyrun nasıl yardımcı olabilirim size?" diyerek gülümsedi kadın. "Asaf Tekinoğlu burada mı?" diye sordu Gece sesi tehditkardı. "Hayır Asaf bey yurtdışından yeni döndü ama buraya ne zaman gelir bilemiyorum. Kim geldi diyelim?" diye sordu kız tüm sevimliliği ile. Gece dudaklarını ısırıp etrafı süzdü. Araçların önündeki iki güvenlikten başka kimse yoktu. "Enver Tekinoğlu kim?" diye sordu kıza dönüp. "Enver Bey Asaf Bey'in amcası. Aslında asıl patron o Asaf bey otomotiv işleri ile ilgileniyor." Diye açıkladı kız. Gece'nin tavrı endişelendirmişti.
Sarp son anda kızı kaybetmiş "Nereye gittin be." Diyerek galerinin yakınlarındaki sokakları turluyor arabasını arıyordu. "Korkma tamam mı sana zarar vermicem. Şimdi geç sakince şuraya otur." Dedi Gece kıza bankı işaret ederek. Kız "Güvenlik." Diye seslendi birden. Adamlar koşup kızın yanına geldiler. "Offf ben sana ne dedim" diyerek kalemlikteki kurşun kalemlerden birini alıp saçlarını topladı. "Hanımefendi sorun nedir?" diyen adama "Soruuuunn... sorun benim." Dedikten sonra yumruğu geçirdi.Adamlar şaşkınlık içinde kızı zapt etmeye çalışırken Gece bulduğu ilk fırsatta sekreter kızı arabalardan birinin içine sokup kilitledi. Üzerine doğru koşan adamları görünce arabanın üzerinden takla atıp savunma pozisyonu aldı. Adamlardan biri kızı ceketinin ucundan yakalayınca profesyonel bir hamleyle ceketi üzerinden sıyrııp adamın kollarına doladı. O sırada kendine yaklaşan adamın göğsüne bir tekme atıp etkisiz hale getirdikten sonra cekete sardığı diğer adamın boynuna baskı yapıp bayılttı. Diğer adam ikinci bir hamle yapınca bu defa yine aynı arabanın üzerinden diğer tarafa takla atıp köşedeki şemsiyelikle hayalarına vurdu. Adam acı içinde inlerken aynı hamleyle adamı da bayıltmıştı. Derin bir soluk verip "Nasıl güvenliksiniz be." Diyerek arabaya kilitlediği kıza yürüdü "Asaf gelmez diyorsun öyle mi?" diye sordu. Kız korkuyla salladı kafasını. "Tamam o zaman." Dedikten sonra çıkıp arabasına yürüdü. Bagajı açıp bir beyzbol sopası aldıktan sonra galeriye geri döndü. Sopayı elinde evirip çevirdikten sonra kapının girişinde duran camekana indirdi tüm gücüyle. Cam büyük bir gürültüyle yığıldı yere. Ardından eline gelen her yeri kırıp geçirdi. Masalar pencereler sehpalar... arabadaki kız çığlık çığlığa bağırıyordu. Birkaç otomobilin camını daha indirdikten sonra nefes nefese kıza döndü yeniden. "Rujun var mı?" diye sorarak. Kız korkuyla salladı kafasını. "Güzel ver o zaman." Dedi gece alnını silerken. Kızdan aldığı rujla sağlam bıraktığı girişteki cama gelip -En derin nefretlerimle. Gece KOÇOVALI.- yazdıktan sonra ruju kıza geri uzatıp kafasına tutturdu kalemi çıkarıp cam kırıklarının üzerine doğru fırlattı. "Kusura bakma kişisel bir mesele." Deyip çıktı dışarı. Sarp kızı görünce sertçe durdurdu arabayı. "Ne yapıyorsun sen?" diyerek indi aşağı. "İyi sen nabıyon?" derken elindeki sopayı bagaja geri atıp kapattı Gece. "Geceee." Dedi Sarp sertçe. "Sen gitmiyor muydun ya? Haber vermeden gizlice Gitsene ne duruyorsun." Dedi Gece şöfor koltuğuna otururken. Sarp şaşırmıştı. "Bilet alırken benim mail adresime düşüyor değiştir onu istersen. İyi yolculuklar." Dedikten sonra kapıyı çarpıp arabayı çalıştırdı Gece.