70. BÖLÜM
Gece yağmura aldırmadan hastanenin bahçesindeki banklardan birine attı kendini. Yamaç'ın söylediklerine cevap verememiş olmak kalbine binlerce bıçak batmışçasına yakmıştı canını. -Seni korumak için.- diyememişti. Yamaç öfkeyle bakarken çıkıp gitmişti yanından. Yamaç ise çok daha berbat durumdaydı. Gece'ye verdiği tepki dikişlerinin açılmasına sebep olmuş öfkesine birde canının acısı eklenmişti. "Doktor ben ne zaman çıkarım?" diye sordu yarası temizlenirken. "Yamaç bey daha bu dün kendinize geldiniz. Görüyorsunuz yaranız her an kanamaya hazır bir süre misafirimiz olmanız gerekiyor." Dedi yaşlı doktor gözünü işinden ayırmadan. "En erken?" diye sordu Yamaç bu defa. "En erkeenn iki gün. Oda çok dikkatli ve temiz bakılacağınızın garantisini alırsam." Dedi adam eldivenlerini çıkarırken. Yamaç kafasını salladı doktor işini bitirip çıkınca kafasını geri yaslayıp gözlerini kapadı. Gece'ye sonsuz güveniyordu ama karanlık yanını da çok iyi biliyordu. "Ne yapacağım ben seninle bilmiyorum ki." Diye mırıldandı kendi kendine. O sırada karanlık oda yanıp sönen telefonun ışığıyla aydınlanınca yarasına dikkat ederek komodinin üzerine uzandı. Arayan Güneş'ti. "Hayırdır." Diyerek açtı telefonu. "Uyumamışsın." Dedi Güneş. "Bir sorun mu var?" diye sordu Yamaç uzatmadan. "Yok hayır ben merak ettim nasılsın diye. Neyse uyu sen görüşürüz yarın." Dedi Güneş bir çırpıda. "Tamam iyi geceler." Diyerek kapattı Yamaç. Telefonu geri koyarken "Akıllısı bizi bulmaz delisi dibimizden ayrılmaz." Diye söylendi.
Koltukta geri yaslanan Güneş "Gördün işte adam benimle konuşmak bile istemiyor. Sal beni artık." Dedi. Nazım kadehini doldurup kızın yanına geldi "Abartmıyor musun biraz? Neticede hasta yatağında yatan bir adam o şuan." Dedi. "Nazım bak ben bu adama yanaşamıyorum bile. Hele hele o Gece ortalarda dolanırken bunun imkanı yok. " dedi Güneş adama yalvarırcasına bakarak. "Evet Gece gibi bir seçenek ortalarda dolanırken işin çok zor ama imkansız değil." Dedi Nazım tebessüm ederek. Güneş'in yüzü iyice düşmüştü "Tamam şaka yapıyorum. Gece bende o sınırlarını çok zorladı." Dedi.Gece ağlamaklı ruh haliyle dalgın bir şekilde Çukur'a doğru ilerliyordu. Mahalleye girmeden önceki son ışıkta durmuş Yamaç'a durumu nasıl izah edeceğini tasarlamaya çalışırken hemen yandaki araçtan inip kaldırımda hızlı hızlı yürümeye başlayan Güneş'i fark etti. Dönüp arabaya baktı ama araç ilk sokağa girip gözden kaybolmuştu. Yavaşça kızın ardından sürdü. Güneş hızlı adımlarla mahalleye girip hiç oyalanmadan eve gitmişti. "Sende bir numara var ama bur bakalım Güneş hanım." Diye mırıldandı kendi kendine.
"Uyudu mu?" diye sordu Salih odaya giren karısına gülümseyerek. "Uyudu sonunda." Diyerek kocasının göğsüne sokuldu Saadet. "Ne işler dönüyor yine Salih." Diye sordu usulca. Adam kafasını geri yaslayıp gözlerini kapadı. "Bilmiyorum Sadiş. İnan bana bende bilmiyorum." Dedi. saadet kafasını geri çekip baktı adama "Salih bana söz ver Gece'yi beni İdris'i nasıl koruyorsan öyle koruyacaksın kollayacaksın." Dedi. salih gözleri açıp dikleşti eğilip kadının alnından öptü "Gece senin için ne ise benim içinde odur." Dedi. "O benim senden önceki ailem." Dedi Saadet. "O zaman ben ailemi korurum." Dedi Salih. Kadını kendine çekip sarılarak. "Sadiş kız biz şu aileyi genişletsek mi acaba biraz?" diye sordu muzipçe. Güldü kadın "ne kadar genişletsek mesela?" dedi. Salih teşbihini sehpaya bırakıp kadının üzerine doğru eğildi "Gel göstereyim ben sana." Diyerek.
"Cumali bu ne?" dedi Damla gülerek. Yatmaya hazırlanan adam şaşkınlıkla baktı kadına "Ne ne gülüm?" Damla telefonun ekranını çevirip gösterdi "Bu Cumali." Dedi. Adamın gülüşü tüm yüzüne yayıldı "Haaa o mu o bizim oğlan işte." Dedi. Damla gülüşünü bastırmaya çalışarak "Ultrason fotoğrafını ekran görüntüsümü yaptın?" dedi. Cumali yatağa uzanmıştı "O olmaz diyorsan doğur hemen kendisini koyalım. Ben oğlumu görmek istiyorum her an Allah Allah." Dedi. Damla elini çenesine koyup baktı adama "Vay beee koskoca Cumali Koçovalı'nın girdiği hallere bak." Dedi. "Ne varmış kızım halimiz de ?" dedikten sonra sesini kısıp devam etti "Seviyoruz işte..."Ertesi sabah Gece kahveye girdiğinde herkes oradaydı. "Cici bebe nerelerdesin?" diye çıkıştı Cumali. "Buradayım abi yorgun düşmüşüm epey dinlendim biraz." Diye geçiştirdi. "Yamaç'ın yanına gittiniz mi?" diye sordu bu defa kardeşlerine dönüp. "Ben baktım sabah iyi durumu annemler de indi yanına zaten." Dedi Selim. "Sen gittin mi yanına?" diye sordu Gece'ye dönüp. "Dün gece yanındaydım." Dedi kız çay ocağının arkasına geçerken. "Eee ne yapıyoruz?" dedi Emmi diğerlerine dönüp. "Yücel'in eli kulağında. Her an hazır olun." Dedi Metin. "Ama Nazım kayıp gören duyan bilen kimse yok." Diye ekledi. Gece ve Akın bakıştılar kısa bir an "Bu Nazım'In yaşadığından emin miyiz?" diye sordu Salih Gece'ye bakarak. "Abi o akşam evde yoktu hani vuruldu falan dicem ama ihtimal yok." Dedi Kemal. "Acaba biraz pusuda mı beklesek?" dedi Gece. Kimseden ses çıkmayınca "Yani inlerinden çıksalar bi öyle saldırsak." Diye ekledi. "Bekleyecek hal kalmadı cici bebe biz bekledikçe tepemize biniyorlar. Bu adamlar bizim babamızı öldürdü kaç adamız şurada İdris Koçovalı'Nın kanı hala yerde." Dedi Cumali. Gece'nin nefesi kesilmişti. Akın elini yüzünde gezdirdi. Salih ise Gece ve Akın'ı süzüyordu. O sırada Meke koşarak girdi içeri "Abi abiii Dere ile bizimkiler birbirine girmiş. Büyük mevzu var." Dedi soluk soluğa. Herkes biranda ayaklanıp koşturdu. Çukur'un alt tarafı Dere mahallesi ile sınır olan bölgede taşlar sopalar havada uçuşuyordu. Ayırmak amaçlı araya karıştılar ama kimsenin gözü birbirini görmüyordu. Dayanamayan Emmi silahını çıkarıp birkaç el ateş adince tamamen durmasa da çözülmeye başladılar birbirlerinden. Selim Çukur'un çocuklarından birini tutup silkeledi "Ne oluyor oğlum ne yapıyorsunuz siz?" diyerek. "Abi adamlar sınır mınır bırakmadı bütün mallarını bizim köşelere çatılara yığmışlar. O yetmezmiş gibi yağma yapmaya silah depolarımızı patlatmaya başladılar. " dedi. "Bize niye gelmiyorsunuz oğlum. Ne bu meydan muharebesi?" diye bağırdı Cumali ayağının hemen altında bir adamı zapt etmeye çalışarak. O sırada Dere'nin gençlerinden biri öne atıldı "Burası bizim mahallemiz burada sizin sözünüz geçmez Koçovalılar." Diye bağırdı.
Ortam biranda sessizleşmişti. "Buyrun cenaze namazına." Dedi Salih gülerek. Cumali'nin gözü seyiriyordu. "Lan ben senin varya." Diyerek adama doğru yürümüştü ki karşı grup biranda toplanıp etten duvar oluşturdu. Selim hızla gelip abisinin koluna girdi "Abi yapma belli ki bu basit bir kavga değil bunları biri gaza getirmiş." Diyerek sakinleştirmeye çalıştı. Cumali çok sinirliydi "Başlarım gazına lan." Diyerek yürümeye devam etti. Adamlar aynı anda silahlarını çıkarttılar. Bu defa Salih koşup geldi "Yapma Cumali bey abi ortalık kan gölü olacak." Diyerek çekti adamı. Cumali sertçe kendini kardeşlerinin kolundan kurtarıp önce birkaç adım ileri ardından hızla geriye doğru dönüp yürüyüp gitti.
"Neydi şimdi bu? Bir bu eksikti." Dedi Selim tekrar kahveye döndüklerinde. "Bir bilsem ah bir bir bilsem." Dedi Cumali öfkeden kuduruyordu. "Abi bu arkadaş sizinle konuşmak istiyor." Dedi Meke ardında duran adamı göstererek. Cumali kafasıyla onaylayınca delikanlı içeri girdi. "Selamünaleyküm Abi Levent benim ismim Dere'denim." Diyerek kendini tanıttı. "Öt." Dedi Cumali sertçe. Selim abisine kızgınlıkla baktı "Buyur kardeşim nedir?" diyerek daha ılımlı bir şekilde döndü çocuğa. "Abi bu adamları Nazım diye bir adam kışkırtıyor. Para yağdırıyor devamlı uyuşturucu pazarı veriyor bunlara. Karşılığında da Çukur'a huzur vermemelerini istiyor." Dedi Levent. "Kim dedin kim?" diye sordu Cumali. "Abi Nazım'mış adı avukatmıymış neymiş. Zaten bu salakların elindeki bütün tapuları da toplamış bir nevi Dere'nin sahibi şuan." Dedi. "Adam burnumuzun dibine kadar girmiş." Dedi Emmi nefretle. "Abi biz rahmetli İdris babanın çok ekmeğini yedik. Çukur neyse bizde oyuz ama elimden bir şey gelmiyor şimdi size söyledim dönüp yine Dere'ye gidicem ben haberiniz olsun istedim." Selim gelip adamın omzuna vurdu "İyi yaptın kardeşim eyvallah." Dedi. ardından Meke'ye dönüp "Sağ salim bırakın mahalleye." Diyerek işaret verdi. O sırada Yamaç kapıda dikilmiş tüm olan biteni dinlemişti.