Bölüm 107

438 24 8
                                    

107.BÖLÜM
Gece gözlerini açtığında kendisini izleyen Yamaç ile karşılaşıp gülümsedi. Odasında kendi yatağındaydı. "Günaydın." Dedi cıvıl cıvıl bir sesle. Yamaç eğilip saçlarından öptü karısını. "Oh beee rüyaymış." Diyerek gerindi Gece. Yamaç doğrulup oturmuştu. "Çok korkunç rüyalar gördüm." Dedi kız ardından dışarı bakıp güneşli havayı görünce "Hava çok güzel görünüyor bugün biraz dolaşalım Allah aşkına çok sıkıldım." Derken kalkmaya yeltenmişti ama bedeni o kadar uyuşmuştu ki acıyla irkildi. "Offf bu ne ya nasıl uyumuşum ben her yerim acımış." Diyerek. Ayaklarını yataktan indirip oturmuştu ki kalbi çarpmaya başladı dönüp kocasına baktı "Rüya değildi." Dedi bu bir soruydu aslında. Yamaç acıyla eğdi başını. "Rüya değildi. Azra öldü..." diyerek ayağa kalktı. Yamaç'ta hareketlenmişti. O sırada elleri ve kollarındaki kesikleri fark etti. "Kollarım." Dedi korkuyla. "Şişş sakin ol." Diyerek kıza sarılıp göğsüne bastırdı Yamaç. Ama Gece sakinleşecek gibi değildi. Adamı ittirip "Anlat." Diye bağırdı. "Seni Azra'nın evinde buldum. Cam çerçeve indirmiştin. Sinir krizi geçiriyordun." Dedi Yamaç. "Azra." Diye sordu Gece ağlayarak. "Hatırladığın gibi." Diye yanıtladı Yamaç. "Cenaze." Derken yatağa çökmüştü Gece. "Yapıldı." Diye yanıtladı adam. Gece kafasını ellerinin arasına aldı "Ben ne zamandır uyuyorum." Diye sordu. "İki gündür." Dedi Yamaç. Gelip yeniden karısına sarılmıştı "Kendi işleri yüzünden biliyorsun karışık işleri vardı." Derken. Gece acıyla inledi. Neden öldürüldüğünü gayet net biliyordu. Azra'nın kendi kanıyla yazılmış yazı gözünün önündeydi. "Ablam uyandınız mı?" diyerek içeri girince Saadet Yamaç ayağa kalktı "Abla benim kahveye gitmem gerek sen bir an olsun ayrılma yanından ne olur." Dedi kadına yalvarıcasına. "Git kuzum bana emanet merak etme sen." Diyerek yatakta cenin pozisyonu almış yatan Gece'nin yanına oturdu.
Yamaç kahveye doğru yavaşça gidiyordu ki Sarp önünü kesip durdurdu arabayı. "Oğlum ne yapıyorsun ezeyim mi istiyorsun seni? Tamam öleceksin anladık da benim elimden olmasın." Dedi arabadan inmiş kaputun üzerine oturmuştu. "Hepimiz öleceğiz." Dedi adamın yanına oturan Sarp. "Ama senin ki baya yakın görünüyor ne dedi doktor altı ay üç ay?" derken dikkatle adama bakıyordu Yamaç. Sarp yutkundu. "Ne doktoru be?" diye sorarken. "Sarp biliyorum tedavi görüyorsun." Dedi Yamaç. Sarp şaşırmıştı. "Sen nerden...?" diye kekeledi. "Kahvenin önünde bayıldığın gün ilaçlarını gördüm. Eczacıya sordum nedir ne değildir. Oda anlattı. Sonra doktorunla konuştum. Süreci biliyorum yani." Dedi Yamaç dostça. Sarp dudaklarını ısırdı. "Mahallelinin sağlığını da yakından takip ediyorsunuz anlaşılan Yamaç Baba." Dedi zoraki bir şekilde gülerek. Yamaç'ta gülmüştü. "Kimse bilmiyor değil mi?" diye sordu. Sarp kafasını salladı. "Gece... Şu surumda hiç duymasın." Diye ekledi. "Yok benim zaten niyetim yok. Kaldıramaz ama ne yapabiliriz bulmamız lazım. Böyle olmaz." Dedi Yamaç. "Yapabileceğimiz bir şeyimiz yok." Dedi Sarp gülüşü acıydı. "Bu benim felaketim. Kalan günlerimi faydalı işlerle harcamak sevdiklerimi üzmemek falan filan bunlar yapılacaklar." Dedi. Yamaç üzgündü. "Boşver şimdi beni. Benim sana anlatmam gereken başka bir şey var. Gece bu Azra'Nın öldüğü gün gündüz bir yere gitti. Çıldırmış gibiydi takip ettim yetişemedim. Son anda gördüğümde bir galeriyi paramparça edip çıkmıştı. Sordum anlatmadı. Sonra biraz soruşturdum ettim bu galeri sizin şu konuştuğunuz adam var ya Enver Tekinoğlu onun adına. Gece'nin mevzusu ne bilmiyorum ama sizden farklı bir şeylerin peşinde. O gün gidecektim gidemedim işte... kaldım mecbur. Ben malum durumdan çok şey yapamıyorum ama bilmen gerek diye düşündüm." Dedi Sarp.
Yamaç'ın kaşları çatılmıştı. "Mevzuyu biz o günün akşamı öğrendik. Gece bizden önce mi biliyordu yani." Dedi kendi kendine. "Ya da bambaşka bir konu ama o gün öğleden sonra o adamın galerisini haşat etti." Dedi Sarp. Yamaç kafasını salladı. "Anladım tamam sağol." Derken kalkmış arabaya yönelmişti. "Sarp." Dedi binmek üzereyken. Adam durup baktı "Dedin ya kalan günlerim faydalı işler falan... bence gitmesen bizimle kalsan o kalan günlerini uzatsak?" dedi Yamaç. Sarp güldü. "Gidemiyorum ki zaten... ne zaman bilet alsam başınıza bir iş geliyor bende Gece'nin moralinden sebep kalıyorum. Gideceğim yok benim." Dedi. yamaç adamı başıyla selamlayıp arabasına binip uzaklaştı. 
Aylin yeni bir bulantı krizini daha atlatmış elinde havlu banyodan çıkıyordu. O esnada Sultan kucağında Umut ile merdivenlerin sonunda göründü. "Güzel oğlum benim. Valla torun gibisi yok. Dert tasa gam keder hepsi bir gülüşleri ile silinip gidiyor." Dedi ardında duran Damla'ya. Kadın gülümseyerek onayladı annesini.
Aylin sessizce odasına girip komodinin üzerindeki telefonu aldı. Tereddüt ederek birkaç tuşa bastıktan sonra istemsizce telefonu kulağına kaldırıp bekledi. Karşı taraf birkaç çalışın sonunda cevaplayınca hiç uzatmadan konuya girdi direk "Söylediklerini yapıcam. Ama bana çok acil para lazım." Dedi karşı tarafı dinledikten sonra. "Tamam." Diyerek kapattıktan sonra bir süre telefona bakakaldı. Ardından internete girip kürtaj için doktor aramaya koyuldu.
"Öylece gidip adamı öldürecek miyiz yani?" diye sordu Selim. "Olmaz o iş." Diyerek kardeşini destekledi Salih. Kahvede oturuyorlardı. Yamaç camın önünde durmuş sokağı izliyor neredeyse hiç konuşmuyordu. "Bebe bir şey söylesene iki gün önce direk sıkıyordun boğazını ne oldu?" dedi Cumali kardeşine seslenerek. "Bir şey olmadı akıllıca bir yol izlemek gerektiğine karar verdim. Adamı tanımıyoruz bile gazete küpürün de gördüğümüz bir yüz sadece." Derken abilerine dönmüştü yüzünü.
"Tanıyorum tanıyorum ben gördüm daha önce." Dedi gazozunu içen Aliço. "E ofisini yerini her şeyini biliyoruz işte." Dedi Cumali Aliço'yu göstererek. Yamaç hala düşünceliydi. "Kadınlara saldırdı çünkü kendi ailesinin bütün kadınları bir kazada ölmüştü. Bize de aynısı yapmayı denedi ama olmadı. Emmi'yi burada vurdurdu kardeşi Haydar gibi. Şimdi bu adam net intikam peşinde belli aslında senle benle işi yok onun başına gelenlerin aynısını biz yaşayalım istiyor. Kardeşinin intikamını aldı. Kadınlar konusunda başarısız oldu..." derken Salih'le göz göze geldi. "Yeniden deneyecek." Dedi Salih. "Kadınlara çocuklara yeniden saldıracak..."
"Azer gelemem üst üste iki cenaze çıktı sayılır bizim evden gelen giden çok." dedi Karaca banyoya gizlenmiş sessizce konuşuyordu. "Ben çıkıp konuşacağım babanla amcanlarla tamam yaşandı bazı istenmeyen olaylar ama hallettik kendi aramızda artık bana kızacaklarını sanmıyorum." Dedi Azer mangalın başında köfte çeviriyordu. "Tamam haklısın sen konusunda ılımlılar ama gerçekten ortalık çok karışık. Benim de anlayamadığım bazı mevzular var." Dedi kız. "Olmayacak böyle ben akşam bir kahveye uğrayayım bakayım ne var ne yok." Dedi Azer iç geçirerek. O sırada telefonu uyarı verince kulağından çekip ekrana baktı Karaca "Babam arıyor konuşuruz sonra." Diyerek alelacele adamın yüzüne kapatıp cevapladı "Heh Karaca kızım bak sakın evden çıkmıyorsunuz. Hele hele bizden habersiz bak sakın!" dedi Selim. Kız şaşırmıştı "Baba tamam tamam da ne oldu?" diye sordu. "Sen dediğimi yap." Dedikten sonra kapadı telefonu.
"Efendim Salih." Dedi Saadet sessizce. Gece kadının dizlerinde uyuyakalmıştı. "Sadiş gözünü seveyim sakın evden dışarı çıkmayın. Camdan bile bakmayın. İdris nerede?" dedi Salih endişe içindeydi. "Cennet'in yanında bizim evde." Dedi kadın o da paniklemişti. "Tamam al oğlanı yanına Cennet'te orda dursun bak ne olur yalvarıyorum çıkmayın." Dedi Salih yeniden. "Tamam çıkmayız da ne oluyor Salih anlamıyorum hiç bir şey." Diye isyan etti kadın. "Gülüm anlatıcam anlatıcam da bir çözelim hele." Dedi Salih. Ardından ekledi "Diğerlerine de söyle çıkmasın kimse." Saadet kucağındaki kıza baktı "Gece yanımda uyuyor tamam söylerim." Dedi.
"Ayy kim bu şimdi Allah aşkına Aylin şu telefonu hoparlöre ver." Dedi Sultan elleri unluydu. Kız denileni yapıp açtı "Alo anne evden kimse çıkmayacak burnunuzun ucunu bile duydunuz mu?" dedi Yamaç sesi duygusuz ve sertti. Kadın durumu bildiğinden hiç sormadı "Tamam." Dedi doğruca. "Gece'ye ulaşamadım uyuyor sanırım en çok onu gözünün önünden ayırma." Diye tembihledi Yamaç. Kadın oğlunu onaylayıp kapattı telefonu.
Cumali elinde telefon dört dönüyordu. O sırada Saadet'le konuşan Salih'in yanına gelip "Damla açmıyor oğlum Saadet mi o?" diye sordu. Adam kafasını salladı "Eeee Sadiş Damla nerede ulaşamamış Cumali Bey abim." Dedi. "Ben saatlerdir buradayım haberim yok çıkıp bakarım şimdi." Dedi Saadet. "E iyi haber ver." Dedikten sonra telefonu kapatıp "Haber verecek." Dedi Salih.  Saadet sessiz olmaya özen göstererek kucağındaki kızdan sıyrılıp dışarı çıktı. Koridorda Karac aile karşılaşmıştı "Hehh Karaca Salih aradı dışarı çıkmayın diyor. " dedi telaşlı. "Biliyorum babam aradı beni de ne oluyor yine anlamadım ki." Dedi kız omuz silkerek. "Valla bende Damla nerede? Cumali abi ulaşamamış." Dedi kadının odasına doğru yürürken. "Damla yengem Umut'u aşıya götürdü." Dedi Karaca dehşet içinde. İki kadın kısa bir an bakıştılar.
"Aramadı mı?" diye sordu sobanın başında dört dönen Cumali. "Çocuk uyuyor diye kısıyor şu telefonun sesini duymuyor hiç." Diye ekledi. "Hehh Sadiş arıyor." Dedi Salih telefonu kulağına kaldırırken. "Salih Damla dışarda çocuğu aşıya götürmüş." Dedi Saadet panik içinde. "Ne diyorsun?" dedi Salih Cumali ile bakışarak. "Oğlum ne olmuş nerdeymiş?" diye sordu Cumali. Diğerleri de onlara odaklanmıştı. "Umut'u aşıya götürmüş evde değilmiş." Dedi Salih dümdüz bir sesle.
"Ay valla Celasun Allah razı olsun aşıdan sonra çok huysuz oluyor araba kullanamıyorum. Cumali desen hepsinden beter hiç ona duyulmadım bile sağol geldiğin için." Dedi Damla bir yandan da Umut'un pusetini arabaya yerleştiriyordu. "Ne demek yenge zaten kahve gergin birkaç saat hava aldım bende." Dedi Celasun direksiyona geçerken. Yola koyulduktan kısa bir süre sonra Umut uyumuştu. "Uyudu neyse ki." Dedi kadın gülerek dikiz aynasından Celasun'a bakıyordu ama çocuğun yüzü gergindi. "Celasun bir şey mi oldu?" diye sordu onunda gülümsemesi solmuştu. "Yenge panik olma ama takip ediliyoruz galiba." Dedi çocuk yan aynaları kontrol ederek. "Emin misin? Cumali'yi arayayım." Dedi Damla telefonunu bulmaya çalışıyordu. O sırada Kemerburgaz'ın orman yoluna girmişlerdi. Araçta arkalarından sapınca "Ara yenge." Dedi Celasun emindi artık.  Cumali kahvenin içinde fır dönüyor bir yandan karısına ulaşmaya çalışıyordu ama ikisi de aynı anda birbirilerini aradıkları için hat meşgul düşüyordu. "Dur ben Yamaç abiyi arıyorum." Dedi Celasun telefonu çıkarıp numarayı tuşlamıştı. "Efendim Celasun." Dedi panik halinde bekleyen Yamaç. "Abi biz Da...." Derken sesi kesildi. "Anlamadım ne?" diye bağırdı Yamaç. "Abi Dam..." derken kapandı telefon. "Kahretsin burada çekmiyor ki." Diyerek gaza yüklendi Celasun. "Celasun Damla'nın yanında olabilir Meke haberin var mı oğlum?" dedi Yamaç.
"Abi sabah konuştuk gelirim öğleden sonra falan dedi ama." Derken kendi telefonundan çocuğu aramıştı Meke ama hat düşmüyordu. Arkalarındaki araç iyice yaklaşmıştı. Celasun silahını hazırladı. "Yenge çocuğu araya indir." Dedi bir yandan aynaları kontrol ediyordu. Damla puseti iki koltuğun arasına sıkıştırıp battaniyesi örttü. Çantasından çıkardığı silahını kontrol edip emniyetini indirdi. "Hazırlıklısın yenge." Diyerek güldü Celasun. "Cumali Koçovalı'Nın karısıyım ben olsun o kadar." Diyerek karşılık verdi kadın. Araba gittikçe yaklaşıyordu. Yol fazlasıyla tenhaydı. Celasun hızlıca Yamaç'a konum gönderip telefonu kenara koydu. Herhangi bir şey olursa ümidi telefon çektiği yerde Yamaç'a ulaşırdı nasılsa. Gaza iyice yüklenmişti ki ileride ağaçlıkta bekleyen diğer araç önüne çıkıp hızını düşürdü. "Baya baya tuzak bu." Dedi Celasun. Damla önlerine çıkan diğer arabayı görünce dudaklarını ısırdı. Celasun sağa sola kırıyor ama öndeki araç geçmesine müsaade etmiyordu. Kahve de ise tam bir kaos hakimdi. Cumali öfkeden hop oturup hop kalkıyor birilerine ulaşmaya çalışıyordu. O sırada Yamaç'ın telefonuna Celasun'un gönderdiği konum düşünce "Celasun konum atmış. Orman yolu yakındalar hadi. " diye bağırdı. Hepsi birlikte büyük bir hızla arabalara doluşup önde giden yamaç'In ardına düştüler.
Araçlar iyice sıkıştırmıştı Celasun'u. "Yenge hazırlıklı ol kaçamıyorum daha fazla." Diyerek kadını uyardı. Damla göz ucuyla bebeğine bakıp "Allah'ım onu koru." Diye dua etti içinden. Yol keskin virajlarla doluydu. Tam viraja girecekleri sırada arkadaki araç ateş edince Celasun bir an hakimiyeti kaybetti ama çabuk toparlandı. Adamlar kurşundan ziyade kaza yaptırarak öldürme emri aldıkları için devamlı arabayı sıkıştırıyorlardı. Delikanlı ne kadar dikkat ederse etsin bocalıyor hakimiyeti kaybediyordu. "Bas gaza lan." Diye bağırdı Cumali torpidoyu yumruklarken. Çok değil sadece bir iki ay önce aynı sahneyi tekrar yaşamıştı ama bu defa o sefer olduğu kadar şanslı olamayacağının farkındaydı.
Celasun her an tanıdık biri karşılarına çıkar umuduyla sürmeye gayret ediyordu ama bir türlü beklediği araba veya kişileri göremiyordu.  Şimdi iki jipin  arasında tampon tamponaydılar. "Yenge çocuğu sıkı tut." Dedi Celasun kaçışı olmadığının farkındaydı artık. Damla "Celasun." Dedi inlercesine. "Yenge acele et." Diye emretti çocuk. Damla pusetin üzerine doğru kapandı. Celasun kemerini kontrol edip sert bir manevra ile aracı ormana doğru kırınca arkasındaki jip bocalayıp savruldu. Celasun'un arabası ağaçlıkların arasında savrulurken iki jip anayolda durmuş onu izliyordu. O sırada Yamaç ve diğerlerinin arabaları yolun başında görününce adamlar tekrar arabalara doluşup kaçmaya başladılar. Yamaç Cumali ve Meke durup Damla ve Celasun'un ardından giderken Salih ve Selim jiplerin arkasından sürdü. Araba frenleri boşalmış bir halde aşağı doğru sürüklenirken Umut bebek çığlık çığlığa ağlıyor Damla güçlükle oğluna zarar gelmemesi için tutuyordu. Dere boyuna az kala "Yenge durduramıyorum." Diye bağırdı Celasun. "Bir şeyler yap." Diye inledi Damla. "Dereye uçacağız durduramıyorum." Dedi bir yandan frenlere asılan Celasun. Cumali ve Yamaç çılgıncasına arabanın arkasından koşuyordu. Araba dereye ramak kala durdu. Araba ile birlikte dört metre gerilerinde koşturan Meke Yamaç ve Cumali'de durmuştu. "Durdu durdu laaaan." Diye sevinçle bağırdı Cumali. Ardından tekrar arabaya doğru koşmaya başladılar. Tam o sırada araç büyük bir gürültü ile patlayınca üçü de olduğu yerden savrulup yere yığıldı...

Çukur'da Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin