150.Bölüm

290 12 25
                                    

​"Ne diyon lan sen?" diyerek bir adım öne çıktı Cumali. Yamaç akan gözyaşlarından hiçbir şey göremiyor bomboş bakıyordu. Yüzü gözü birbirine karışmış berbat bir haldeydi. "Cumali abi tamam konuşalım sakinleşelim." Diyerek araya girmeye çalıştı Salih ama "Dur bir dur ne diyorsun Yamaç sen bir daha söyle." Diyerek Selim geldi yanlarına. "Babamı ben öldürdüm." Dedi Yamaç yutkunarak kesik kesik. "Babanı... Senin babanı yani benim babamı öyle mi?" diye sordu Cumali. "O iş öyle değil." Diyerek ortayı bulmaya çalışıyordu Salih. Yamaç kafasını hafifçe yana eğerken bakışlarıyla onayladı abisini. Kadınlarda şoktaydı. Sultan dengesini kaybetmiş kendini sandalyesine bırakmıştı. Karaca dehşetle bakıyordu amcalarına. Aylin hemen ayaklanıp İdris ve Umut'u alarak üst kata çıktı. "Yamaç." Diyen Saadet ağlıyordu kocasına dönüp doğru mu dercesine bir bakış atmıştı. Salih üzüntüyle kafasını sallayınca kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Kısa bir an sessizliğin ardından "Sen benim babamı öldürdün öyle mi?" diye sordu Cumali. Yamaç yutkundu yerdeki kafasını yavaşça abisine doğru çevirip hafifçe salladı. Cumali hızlı bir hareketle elindeki silahı doğrudan kardeşinin kalbine doğrultunca Salih ikisinin arasına, Damla ve Karaca Cumali'ye doğru hareketlenmişti. Yamaç gözlerini kapayıp huzurla gülümsedi. Sultan ve Selim olan biteni dehşetle izliyordu. "Git burdan!" diye bağırdı Cumali. "Tamam götürüyorum hemen hemen götürüyorum." Diyen Salih Yamaç'ı kolundan tutup sofaya doğru sürükledi. Adam karşısından çekilince sert bir hamle ile silahını beline koyan Cumali diğer kapıdan çıkıp gitmiş, Selim sandalyesine yığılıp kalmıştı.

 Adam karşısından çekilince sert bir hamle ile silahını beline koyan Cumali diğer kapıdan çıkıp gitmiş, Selim sandalyesine yığılıp kalmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

​"Ah be oğlum bu iş böyle mi yapılır?" diye söyleniyordu mahalleye doğru süren Salih. Yamaç tek kelime etmedi. Kahvenin sokağına dönmüştü ki kalabalığı görüp vazgeçti. Medet toplanan gençleri sakinleştirmeye çalışıyordu. "Yok kimse açmıyor." Dedi yanlarına dönen Meke. Abileri aramış ne olduğunu öğrenmeye çalışmıştı. "Ben eve gidiyorum o zaman. Dayanamıyorum çünkü." Diyen Kemal fırlayıp uzaklaştı. Bu gerçek ona çok ağır gelmişti. Kalabalıkla daha fazla uğraşamayan Medet kahvenin kapısını kapatıp içeri attı kendini "Yeter yav. Vardır elbet bir sebebi Yamaç'ı tanımıyormuş gibi konuşuyor deyyuslar."  Diyerek.  Salih arabayı durdurunca gözlerini açtı Yamaç. "Gel hele gel." Deyip inerken Salih Yamaç'ta Aliço'nun oraya geldiklerini anlamış inmişti arabadan. Aliço yanan ateşin başında oturmuş çay içiyordu. "Aliçoo!" diye seslenince Salih heyecanla kalkıp selam verdi. Yamaç'ın kolundan tutmuş o tarafa doğru ilerliyordulardı. "Ne oldu?" diye sordu Aliço merakla. "Yok bir şey Aliço Yamaç'ı sana getirdim bu gece sende kalsın. Bak aman diyim gözünü üzerinden ayırma. Bir yere gitmesine kimseyle konuşmasına müsaade etme. Ben geleceğim tamam mı?" derken kardeşini koltuğa oturtmuştu. Tamam tamam Salih tamam. Ama ne oldu Yamaç iyi mi?" diye sordu Aliço. "İyi iyi üzüldü biraz. Bak kardeşim sana emanet tamam mı. Hadi gidiyorum ben." Deyip arabasına doğru yürürken telefonunu çıkarıp Gece'nin numarasını tuşlamıştı.
​Salih eve döndüğünde herkes salonda oturuyordu. Kimseden çıt çıkmıyor resmen havada elektrik dolanıyordu. Adam içeri girince tekli koltukta oturmuş kafası önde tespih çeken Cumali kafasını kaldırıp baktı. "Sen biliyordun değil mi?" diye sordu ağır ağır. Salih kafasıyla onayladı. "Ne zamandır?" diye sodu bu defa Cumali. "Epey oldu. Hani mahallede kavga çıkmıştı vurulmuştum... o gün öğrendim işte." Diye cevapladı Salih. Cumali birden ayağa fırlamış kardeşinin yakasına yapışmıştı. "Niye söylemediniz lan? Niye sakladınız? Niye bağrımıza bastık biz bu oğlanı bile bile." Diye bağırarak. Salih ağabeyinin öfkesini anlıyordu hiç karşılık vermedi. Kadınlar ayaklanmış aralarına girmeye çalışırken Selim sessizce boşluğa bakmaya devam ediyordu. "Söylenecek şey miydi bu abi?" dedi Salih. Cumali adamı sertçe sileyerek "Ne demek lan ne demek İdris Koçovalı'yı babamızı Yamaç öldürdü ne demek?" diyerek bağırdı yeniden. "Az müsaade edin bana detayıyla öğreneceksiniz her şeyi. Ben ne desem inanmayacaksınız çünkü şimdi." Dedi Salih ama Cumali çok öfkeliydi hala. "Sabır mı sabır mı?" diye bağırırken sertçe bıraktı adamın yakasını ardından "Bu ne lan böyle? Babamı... kardeşimm..." derken bir hıçkırık koptu boğazından ardından fırlayıp çıktı evden. O vakte sessiz duran Selim'de ayaklanmış abisinin arkasından çıkıp gitmişti. Adamların ardından yüzünü sıvazlayıp yakasını düzelten Salih kafasını çevirince Sultan ile göz göze geldi. "Sultan hanım ne olur inanın Yamaç'a bile isteye yapar mı böyle bir şey." Derken onunda artık gücü kalmamıştı. Kadın kafasını sallayıp sessizce çıktı salondan. "Damla Umut çok ağlıyor baş edemiyorum bir bakar mısın İdris'i de uyandıracak." Diyerek Aylin girince içerisi kocasının peşinden gitmeye niyetlenen Damla çaresiz oğlunun yanına çıktı. "Ben artık hiçbir şey anlamıyorum." Diyerek ağlamaktan şişen gözlerini silen Karaca'da kadının arkasından çıkmıştı. Ayakta öylece kalan Salih'e gelip sarıldı Saadet. "Ne zaman bitecek bu çile Salih." Diyerek.

Çukur'da Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin