"Dostumuz Azer senin öldüğünü söylediğinde açıkçası hiç inanmamıştım. Yanılmamışım da." Diyerek gülmüş ardından öfke dolu bir ifade ile Sarp ve Gece'yi araca bindirtmişti Massimo. Devamındaki iki ay boyunca Roma'daki laboratuvarında uyuşturucu imalatı için çalıştırmış Gece ile geçmişte yaşadıkları sebebiyle bir an olsun yalnız bıraktırmamıştı. Gece en sonunda kaderi ile ikinci defa yazı tura oynamış ve içindeki kimyasallara aldırış etmeden koskoca laboratuvarı yakıp çıkan karmaşada kaçmıştı.
"Ama tabi İstanbul'a dönünce duyduklarım karşısında o iki ayın hiçbir önemi kalmadı." Dedi Gece hüzünle. "Sarp abi peki o nerede?" diye sordu Karaca. Çukur'un girişinde bir çatıda gizlenmişlerdi. "Bilmiyorum. Birlikte kaçtık oradan canına bir şey olmadı veya Cellino yakalamadı ama şuan nerede saklanıyor bilmiyorum." dedi kız. "Saadet ablaya görün bari be abla ne olur. Senden sonra zaten toparlanamamıştı üstüne dedem üstüne Salih amcamın hapis olayı beter durumda kadın." Derin bir nefes çekti Gece "Dur şimdilik önce şu Akın ne haltlar yiyor onu bir bulalım. Yavaş yavaş çıkarım karşılarına." Dedi. Karaca kafasını salladı. "Damla'nın sözünden çıkma sakın. Kendi başına bir iş yapmaya kalkma Karaca duydun mu beni?" dedi Gece parmağını sallayarak. "Tamam abla ya çocuk muyum ben kırk kere söyledin." Diye çıkıştı kız. "Çocuk değilsin ama öfkelisin. Bu daha kötü." Dedi Gece kızı kendine çekip sarılarak. "Hadi bana eyvallah." Diyerek bıraktı tekrar kızı. "Abla neredesin peki?" diye sordu Karaca arkasını dönmüş giden kızın ardından bağırarak. Gece aşağıda uzanan Çukur'a bakıp kıza döndü "Çukur gibiyim... her yerde." Diyerek göz kırpıp uzaklaştı.
Gece binanın girişinde durmuş tabelalardan avukatın kaçıncı katta olduğunu bulmaya çalışıyordu ki Koçovalı adını duyunca irkilip merdiven boşluğuna gizlendi. Yaklaşan ayak seslerine kulak kesilip bulunduğu yerden görüş mesafesini ayarladı. Akın ve yanındaki apaçi tipli arkadaşı çok geçmeden kızın görüşüne girmişlerdi. Binadan çıkmadan durakladı Akın "Yani Kutay'cığım akıl yeterli olmuyor her zaman. Cesaret lazım. Ve gördüğün üzere o bende fazlasıyla mevcut. Bu avukat bir süre daha oyalar onları içerde." Gözlüklerini takıp arkadaşının omzuna vurdu "Hadi biz işimize bakalım." İkili uzaklaşınca Gece bir süre duyduklarını sindirmeye çalıştı. Karaca'nın anlattıkları ile örtüşüyordu Akın'ın tavrı. Sinirinden dudaklarını kemirerek çıktı binadan.Çok geçmeden adliyenin açık otoparkında arabasının içinde koltukta iyice kaykılmış bir şekilde oturmuş etrafı gözlüyordu. Hemen yanındaki boşluğa park eden kırmızı aracı görünce hemen incelemeye koyuldu. Beklediği kişi sonunda gelmişti. Abilerin davasına bakan avukatlardan biriydi. Keyifle doğruldu. Kadın arabasını park edip sivri topukları üzerinde indi. Aracın sağ tarafındaki kapıya geldi. Evrak çantasını ve avukat cüppesini alıp anahtarına dokunmuştu ki Gece hızla kapısını açıp çarparak kadını önce sersemletti ardından alışkın olduğu boyun hareketiyle bayılttı. "Çok özür dilerim avukat hanım gerçekten çok özür dilerim ama benim o binaya girmem lazım. Yani daha doğrusu evraklara erişmem lazım." Diyerek kadını aracın arka koltuğuna yatırdı. Çantayı ve cüppeyi almış gidiyordu ki bir an durup kendine baktı. Üzerinde siyah yırtık bir kot ve düz siyah bir tişört vardı. Ayağında dili dışarı çıkmış postalları ve gelişi güzel topladığı saçlarıyla bırak avukatı ancak suçlu olarak girerdi o binaya. Geri dönüp dikkat çekmemeye özen göstererek kadının gri kalem eteğini ve ince stilettolarını üzerine geçirip saçlarını ensesinde topladı. Dikiz aynasından kendine bakınca "Şimdi bir şeye benzedin." Diye mırıldandı. Kadını tekrar kontrol edip her ihtimale karşı el ve ayaklarını bağladı. Arabada bulduğu ikinci, cüppeyi kadının üzerine örtüp "Hemen geliyorum. Çok özür dilerim." Diyerek uzaklaştı.