Gece'nin gideceğini öğrenen Koçovalı'ların evinde sessizlik içinde geçti akşam. Saadet kardeşi gibi gördüğü kızı yeniden kaybetmenin hüznüyle ara ara dökülen yaşlarını gizlemeye çalışıyor ama çokta başarılı olamıyordu. Sultan ve İdris normal davranmaya çalışıyordu ama üzgün oldukları çok belliydi. Bulaşıkları toplarken Damla geldi Gece'nin yanına. "Alışmıştık sana." dedi tabakları sıyırırken. Gece gülümsedi. "Gelirim ben yine ya... Bir on sene sonra." dedi kafasını yana yatırıp. "Gerçekten fikrin neden değişti bilmiyorum ama üzüldük." diye devam etti Damla. Gece içten bir şekilde sarıldı kıza, oda aynı samimiyetle karşılık verdi. "Sen çok güçlü bir kadınsın, Cumali abim tam kendisine göre birini bulmuş. Benim için çok kıymetlidir. Bütün yaralarıma derman oldu her zaman. İyi bak ona da kendine de." dedi Gece. "Bu yarana olamamış ama." dedi Damla elini kızın kalbinin üzerine koyarak. Gece'nin gözlerinden bir bulut geçti. Sadece gülümsedi. O sırada Ayşe gelip sırtını sıvazladı Gece'nin "Gitmeseydin iyiydi be, eve bir neşe hareket gelmişti." dedi. "Heeee kocanı öldürdüm kızını kaçırdım falan baya hareket." dedi Gece gülerek. "Keşke Akın'da görseydi seni. Az kaldı çıkacak yakında" diye devam etti Ayşe. "Bende onu görmeyi çok isterdim ama kısmet bakarsın o gelir yanıma." dedi Gece.O sırada dış kapının sesi duyuldu. Gelen Yamaç'tı. Gece onunla karşılaşmak istemediğinden apar topar üst kata kaçtı. Balkona çıkıp derin derin nefes alarak gözyaşlarını bastırmaya çabalı ama başaramıyordu. Sehpanın üzerine konulan çay bardağını görünce hemen yüzünü sildi. Karaca aynı yaşlı gözlerle bakıyordu kıza. Vazgeçti Gece koy verdi gözyaşlarını. Karaca gelip kızın yanına oturup kolunun altına girdi "Sen ağlamazsın." dedi hıçkırarak. Gece kızın saçlarını okşadı "Ağlarım ya... Hem de çok... Ama kimse görmez." dedi. "Gitmesen abla kalsan, bir yolunu bulsak." diyerek hıçkırdı Karaca. Gece kıza daha sıkı sarıldı. "Sen bensin Karaca... Huyun suyun, öfken, gözü karalığın her şeyin ben... Sen benim yaptığım hataları yapma sakın. Kimsenin hayatını kendi hayatının önüne koyma. Bir adamı seversen ..." yutkundu Gece. Ellerini kızın saçlarında gezdirdi "Bir adamı seversen git ardından. İnanırsan o adama git arkana bakma. Gitme demen gerekirse yutma sözlerini bağır çağır söyle." dedi. Karaca doğrulup yüzünü Gece'ye çevirdi "Amcam ne kaybettiğinin farkında değil." dedi öfkesi sesine yansımıştı. Gece kızın yüzünü okşadı "Amcan değil... Zamanında ben kaybetmişim aslında bunu şimdi anlıyorum. Kızma ona çok yaralı, çok yalnız o destek ol... Yani çok şey olursa beni hatırlatabilirsin arada." dedi Gece son cümleyi gülerek söylemişti. "Hiç unutmasına izin vermeyeceğim." dedi Karaca'da aynı tonda. Sıkıca sarıldılar birbirlerine.
Ertesi sabah Gece evden çıkmadan sarıldı Saadet'e "Şimdi orda herkesin yanında rahat olamam. İyi bak kendine abla." dedi. Saadet döktü hemen yaşlarını "Gitmen değil de böyle kırgın gitmen beni çok üzüyor." dedi. Gece'de ağlıyordu "Yapma abla ne bekliyordum ki zaten. Gerçeklere kırgınlık olmaz." Dedi kadına tekrar sarılarak. "İyi bak ona." dedi geri çekilirken Saadet gözüyle onayladı kızı. Bahçeye çıktığında Koçovalı hanesinin kadınları onu bekliyordu. Tek tek sarıldı hepsine Sultan'ın elini öpüp helallik isteyince kadın daha fazla dayanamayıp kendisine çekip sıkıca sarıldı kıza. Gözyaşları süzülürken yanaklarından dönüp son kez baktı Gece... Evine... Ailesine. Gözü biran için çatıya ilişince boğazından bir hıçkırık kopmuştu. Çantasını sırtına vurup hızlıca uzaklaştı bahçeden. Ardından dökülen bir sürahi su gittiği yolda süzülürken Gece bahçe kapısından çıkıp gözden kayboldu.
Mahalleye geldiğinde Meke, Celasun ve Kemal kahvenin önünde karşıladı kızı. Üçü de başlarını önüne eğip selam verdiler. "Asmayın lan suratınızı biliyorum benimle her şey olduğu gibi çatapatta çok keyifliydi ama bu Koçovalı Brothers nasıl olsa yine sokar başını belaya bir alo ya hooop gelir çözeriz mevzuyu." dedi gençlere göz kırparak. "Seni tanımak güzeldi be abla." dedi Celasun. Çocuğu boynundan tutup kendine çekti Gece "Sizinle olmak güzeldi." dedi sarılırken. "Ulan Meke... Gel buraya." diyerek diğeri ile de vedalaştı. "Ne o Kemal Reis bir Allah'a Ismarladık da mı yok?" dedi omzuna vurarak. Kemal bakışlarını yerden kaldırıp buğulu gözleri ile baktıktan sonra kızı kendisine çekip sıkıca sarıldı. Gece 'de eski dostuna aynı içtenlikle karşılık verdi. Ama bu sarılma uzayınca adamın kulağına eğilip "Kemal İdris baba bize bakıyor." dedi. Kemal kolları yanmış gibi sıyrıldı kızdan. "Yemin et." dedi o tarafa bakmadan. Gece kafasını salladı. "Ben ...Eee..Şey ben şeye gittim." diyerek koşar adım uzaklaştı Kemal. Gece adamın arkasından gülerken Koçovalılar çıktı kahveden. "Cici Bebe." diyerek kollarını iki yana açtı Cumali kız koşup güvendiği aşina olduğu kolların altına girdi. Cumali saçlarını okşadı kulağına eğilip "Hep buradayım." dedi. Gece kafasını sallayıp ayrıldı adamdan. "Seni hiç sevmedim süt kız. Babanı da sevmezdim zaten." diye gülerek sarıldı Salih. "Bence çok iyi bir ekip olabilirdik Vartolu reis... Sen... Ben... Medet." dedi Gece gülerek. Kahkaha attı Salih kızın omzuna vururken. "Selim abi." diyerek sarıldı kız Salih'in ardında duran adama. "Ahhh benim inatçı keçim." dedi Selim gözleri dolu doluydu. "Bari hava alanına götürseydik." diye devam etti gözlerini silerken. "Hiiiç gerek yok." dedi Gece dün akşamdan bu yana olduğu gibi. "İçime çeke çeke yavaş yavaş giderim abi ben." dedi. Son olarak İdris'in elini öptü adam kızı kendine çekip sarıldı "Yolun açık olsun kızım." dedi. Gece gülümseyerek selamladı babasını. Son kez baktı kahveye... Sokağa... Adamlara. Gözü Yamaç'ı aradı ama yoktu. Hüzünle el salladı ardında kalanlara. Yürümeye başladığında artık gizlemeye gerek görmeksizin ağlıyordu.
Yamaç köşeyi dönen kızın ardından hızlandırdı adımlarını. Şapkasını yüzüne eğip onu görebileceği bir mesafe tutturmaya çalıştı. "Tutsun inadın gitme be... Ben git dedim ama sen gitme be." dedi sessiz bir dua gibi. Gece ellerini cebine sokup yürümeye devam etti. Biliyordu Yamaç arkasındaydı. Yada buna inanmak istiyordu o an. Mahalleden çıkmıştı artık. Adımlarını yavaşlattı iyice. Bekliyordu ... Yamaç gelsin onu durdursun içinden deli gibi dua ediyordu. Gözlerini kapattı. "Allah'ım ne olur. Gözümü açınca gelmiş olsun." dedi çaresizce. Yağmur yağmaya başlamıştı. Yüzüne düşen damlaları saydı. Bir ses bir dokunuş bekledi gözünü açmak için... Ama olmadı. Yamaç bir binanın giriş kapısına saklanmış gözlüyordu kızı. O an ne yaptığını biliyordu Gece'nin. Koşup istediğini yapmak hatta onunla birlikte gitmek istiyordu. Ama ikisi de yapamadı. Çaresizce korkuyordu Yamaç olabileceklerden. Gece'yi çok fazla kırdığının farkındaydı ama şimdilik en doğru yolun bu olduğuna da inanmıştı. Hatta içinde bir umut bile belirmişti gelecek için. "Nasıl olsa affedersin sen beni." diye mırıldandı kendi kendine. Bütün gece uyumamış planlamıştı her şeyi kendince. Yücel'den kurtulmuşlardı nasıl olsa. Kalan son bir kaç pürüzü de halledip oda basıp gidecekti Gece'nin yanına.
Gece son kez dönüp baktı arkasına. Yamaç duvarın arkasına çekildi. Son ümitleri de kırılmıştı. Gökyüzü ağlıyordu ardından ama Yamaç yoktu... Elini kaldırıp gelen taksiyi durdurdu. Hala bir umut bakındı etrafına ama boşunaydı.... Çaresizce bindi arabaya.
Yol boyunca ağladı Gece. Öyle içten ağladı ki gözleri acıyordu. Kafasını cama yasladı. Yağmur tanelerini izlemeye koyuldu. Hava alanına az kalmıştı. Bitiyordu ... Bitmişti bu hikaye. Gözlerini kapadı "Allah'ım bir ışık bir umut." dedi içinden o sırada taksi sert bir frenle durdu. Bir araç arabanın önünü çaprazlamasına kesmişti. Gece heyecanla gülümsedi "Biliyordum." dedi kendi kendine. Telaşla kapıyı açıp indi arabadan. Ama gülümsemesi donmuştu yüzünde. Gelen Yamaç değildi...