88.BÖLÜM
"Orrrrospu çocuğu." Diye bağırdı Yamaç oturduğu sedyenin üzerinde. "Lan oğlum bağırma lan." Diyerek eliyle kardeşinin ağzını kapamaya çalıştı Salih. Yamaç kendini geri çekip "Bağırmıyorum ben." Diye bağırdı bu defa. "Yamaç'cığım sen nesini anlamıyorsun bu işin? Kulağının dibinde bomba patladı duymuyorsun şu an o yüzden de bağırarak konuşuyorsun. Az dikkat be oğlum." Dedi Salih. Yamaç kafasını sallayıp yüzünü sıvazlayarak sakinleşmeye çalıştı. "Çok sinirliyim Salih çok. Göt herif Gece'nin ses kaydı ile tuzak kurmuş bize. Hayır anlamadığım o eve bakacağımızı nereden bildi de planı oraya yaptı." Salih ellerini cebine sokup odanın içinde volta attı. "Kaçak mı var diyorsun?" diye sordu. Yamaç alt dudağını ısırdı. "Hayır ama bilmiyorum tesadüf mü?" diyerek abisinden destek bekledi. "Gözlemleyeceğiz o zaman yapacak bir şey yok." Dedi adam. "Celasun iyi dedin. Bak bana söylemediğiniz bir şey falan yok değil mi?" diye sordu Yamaç ayağa kalkarken. "Yok oğlum valla iyi sadece şu an hiç duymuyor o. Yavşak tuzak kurmuş kurmasına ama artık onun salaklığı mı şans mı bombanın çapı küçükmüş büyük bir yıkım yok Allah'tan." Dedi Salih. Yamaç küfürlerine devam ederken çıktılar odadan.
"Sadece ses bombası koysaydınız." Diye bağırdı Nazım. Adam ellerini önünde birleştirmiş başı yerde dikiliyordu sadece. "Efendim öyle acele oldu ki büyük bir hata yapmış arkadaşlar." Diye geveledi birkaç kelime. "Hata öyle mi? Adem tüm Koçovalı'ları aynı anda gebertip kurtulabileceğimiz bir fırsattı bu. Öyle hata deyip geçiştirme." Diye bağırdı yeniden. "Tamam abi sakinleş artık. Haklısın büyük şanstı bu ama dur daha yenilerini yakalayacağız elbet." Dedi İhsan birer kadeh içki doldururken. Nazım öfkeyle ellerini saçlarında gezdirip "Çık Adem çık." Dedi eliyle işaret ederek. "Al iç gevşe biraz. Ne çok korkutmuş bu Koçovalılar seni." Diyerek deri kanepeye bıraktı kendini İhsan. Nazım çocuğa ters ters baktı "Onlarla uğraşan kelle koltukta gezen benim. Kızı da o İtalyan'a kaptırdım zaten." Diye hayıflandı Nazım."Bana bırak diyeceğim ama..." derken İhsan "Olmaz sen içerdesin. Bana böyle bir fırsat bul yeniden git yarın yine yokla bir Çukur'u." Diyerek araya girdi Nazım. İhsan bir şey söyleyecek gibi oldu ama vazgeçti. Nazım'da fark etmemişti zaten gözlerini kapatıp geri yaslandı. "Bu Cellino kıza bir şey yapmasa bari." Dedi kendi kendine.
"Lan yavaş doktor bey." Diye inledi Cumali patlamanın etkisi ile kırılan camlardan birkaç parçası sırtına saplanmıştı doktor onları temizliyordu. "Az kaldı Cumali Bey sıkın az daha dişinizi." Dedi adam bulunduğu durumdan pek de memnun görünmüyordu. "Abi telefonun cebinde sanırım çok çaldı bak istersen." Diyerek elindeki ceketi adama uzattı Salim. Cumali söylenerek çocuğun tuttuğu ceketin cebinden telefonu alıp aramalara baktı "Ohooo annem Saadet Karaca hayır olsun inşallah." Dedikten sonra en sondaki Sultan'ın numarasını tuşladı. Telefon daha ilk çalışta açılmıştı "Oğlum neredesiniz Allah aşkına şu evden bizden haberiniz olsun azıcık ya." Diye sitem ederek cevapladı kadın. "Gece'nin peşindeyiz anne bilmediğin işler değil. Hayırdır?" dedi düz bir sesle. "Bir şey buldunuz mu bari?" diye sordu Sultan. "Yok maalesef yok." Diye ofladı Cumali ve ekledi "Siz hayırdır hepiniz aramışsınız üst üste bir sorun yok ya?" Sultan durakladı. "Damla rahatsızlandı bugün biraz." Dedi. Cumali sırtına dikiş atan doktoru unutup panikle ayağa fırlayınca adamın elindeki cımbız sırtına battı. Ama panikten hissetmedi bile "Ne oldu anne nesi var Damla'nın." Dedi. "Yok telaş etme iyi şimdi. Ama oğlum bu kızın eli kulağında çok yalnız bırakıyorsun." Diyerek sitem etti kadın. Cumali yeniden kendini sedyeye bıraktı. Gözleri dolu dolu olmuştu "Hangi birinizle ilgilenebiliyoruz ki." Dedi telefonu kapadıktan sonra.
"Yanmada güzelim yanıyom ben de mendili salla geliyom ben. Bir güzelin uğruna da verem de oldum ölüyom ben." Gece kanepede ters şekilde uzanmış bacaklarını duvara kaldırmış kafasını aşağı sallamış şarkı söylüyordu.