57.BÖLÜM
"Tamam o zaman konuştuğumuz gibi." Diyerek ayağa kalktı Cumali. "Nereye Abi?" diye sordu Selim yüzünde imalı bir gülüşle. "Eve." Diyen Cumali çoktan kapıya yönelmişti bile. Salih ve Selim güldüler. "Yokluğunda çok şey değişti Yamaç'cım. Mesela bak Cumali abin erkenden evine giden sakin naif bir adam oldu." Dedi Salih. Cumali ters ters baktı ikisine de "Abartmayın lan." Dedikten sonra Yamaç'a döndü deyim yerindeyse ağzı kulaklarındaydı. "Yengen hamile." Dedi. Yamaç tarifi imkansız bir şekilde baktı abisine. Umuttu işte bu, tohumdu. "Tebrik ederim abi." Diyerek sarıldı adama. Ağlamaklıydı. Bu durum Selim ve Salih'i daha da eğlendirmişti. "Al birini vur ötekine." Diye araya girdi Salih. Haberi yeni alan Meke, Celasun ve Emmi'de tebrik ettiler Cumali'yi. "İyi tamam hadi eyvallah." Diyerek çıktı Cumali. Saatine bakan Salih "Benim de birkaç işim var onları halledeyim madem." Diyerek ayaklandı. "Geleyim mi abi?" diye soran Medet'i eliyle oturdu. "Kal sen kal mahallede adam olsun." Diyerek başıyla selamladıktan sonra herkesi çıktı. Gece ve Akın kısa bir an bakıştıktan sonra kız ayağa kalktı "Benim de biraz işim var." Diyerek çıkmaya yönelmişti ki "Dur abla ben de geleyim seninle." Diyerek peşine düştü Akın. Gece keskin bakışlar atmıştı çocuğa ama vazgeçecek gibi değildi. Sokağa çıktıklarında Gece kendi arabasına yöneldi. "Abla konuşmamız lazım." Diyerek peşinden geldi Akın. "Ne konuşacağız lan. Sabah ölüyordum ben ölüyordum. Ötmüşsün hemen maşallah. Lan bir gün bari tutsaydın çeneni." Diye sesine hakim olmaya çalışarak çıkıştı çocuğa Gece. Akın şaşırmıştı. "Ne ötmesi, ne ölmesi ya?" diye kekeledi. Otomobilin kapısını çarpıp Akın'a döndü Gece "Bana ayak yapma Akın. Bir aydır adamların dibinde geziyorum fark etmediler de tesadüfe bak seninle konuştuğumun ertesi günü peşime adam mı taktılar? Git çocukları kandır sen." Akın yüzünü sıvazladı "Ne diyorsun gerçekten anlamıyorum. Ben kimseye bir şey söylemedim. Ama sen çok fazla ortada dolandığın için deşifre olmuş olabilir misin acaba? Hayır sadece fikir benim ki soruyorum." Diye çıkıştı.
Kız duraksadı. "Anlat bi ne oldu?" diye kızın şaşkınlığından yararlandı Akın "Sabah Aliço'nun mekandan çıktım peşime bir araba takıldı. Yol boyu gelince atlatayım diye bir yerlere girdim ama hata etmişim. Yamaç olmasaydı yakalanıyordum. Son anda yırttım." Dedi Gece az önceki kadar sinirli değildi. "Ben kimseye ötmedim abla. Zaten babamları içeride tutamadım diye papaz olduk görüşmedim bile hiçbiriyle. Diğerlerini bilmem ama Nazım'ın eli kolu çok uzun o bulmuş olabilir seni." Dedi Akın şimdi onunda sesi düşmüştü. Gece biraz sessiz kaldıktan sonra parmağını çocuğa doğru sallayarak "Bana bak Akın eğer bir kurnazlık bir plan bir şey peşindeysen gözünün yaşına bakmam. Ben olsam da olmasam da bu Çukur'u sana dar ederim." Dedi. Akın gözleriyle anladığını belirten bir işaret yaptı. Çocuğu hafifçe ittirip arabasına binip uzaklaştı Gece. Bütün konuşmayı uzaktan izleyen Selim sessizce oğlunun yanına gelip durdu "Neyi paylaşamıyorsunuz?" diye sordu. Akın cevap vermedi. "Bak oğlum Gece'nin söylediği her şey benim için tartışmaya kapalı gerçektir. Bunu bil ona göre kur ilişkilerini." Diyerek oğlunun sırtını sıvazlayıp uzaklaştı.
Gece her zaman olduğu gibi soluğu Nazım'ın ofisinin önünde almıştı. Tam arabasını park edeceği sırada adamın binadan çıktığını görünce vazgeçip bekledi. Nazım uzun paltosunu savura savura lüks aracına binip uzaklaşınca peşine düştü.
Salih ormanlık alanda aracına yaslanmış elleri ceplerinde bekliyordu. Nazım o mektuptan sonra durmamış devamlı yeni mektuplar göndermişti. Baba acısını iliklerine kadar hisseden Salih babasının katili ile ilgili bir şeyler bulmaya çabalasa da hiçbir şey bulamamış son umut Nazım'ı dinlemeye karar vermişti. Düşüncelerinden yaklaşan siyah aracı görünce sıyrılıp dikleşti. Nazım arabadan inip karşısında durdu tokalaşmak için elini uzatınca yüzünü buruşturdu Salih. "Pekala sen bilirsin. Nasılsın Vartolu Saadettin ? ahh ama pardon sen artık Salih'tin değil mi?" dedi Nazım alaycı bir sesle. Salih güldü. "Sana hep Vartolu Saadettin." Dedi imalı bir kafa hareketiyle.
"Anlat." Diye devam etti Salih. Nazım bir şey söyleyecek gibi oldu ama devam etmedi ardından "Babalarımızın katili diyorum Vartolu gel elele verelim intikamımızı alalım." Dedi. "Kim?" dedi Salih dişlerinin arasından. Nazım ellerini birbirine vurdu. "Benim babamı kim öldürdü ?" diye sordu. "Senin yavşak babanı kim öldürdü bilmiyorum ama Allah razı olsun demeyi de ihmal etmiyorum." Dedi Salih. Nazım dikleşti "Bak Vartolu seninle laf oyunları yapmak eğlenceli kabul ediyorum ama buna vaktimiz yok. Uzatmayacağım babamı babanı " eliyle önce kendini sonra Salih'i gösterdi "Öldüren aynı kişi ve sen benim babamı kimin öldürdüğünü çok iyi biliyorsun." Dedi. "Hasbinallah bilader ben Türkçe konuşmuyor muyum? Senin babanı kimin öldürdüğünü bil-mi-yo-rum." Evet tamam biz kaçırdık o akşam ama bizim elimizden de aldılar. Yok gitti uçtu." Dedi Salih ellerine bir birine vurarak. Nazım derin bir nefes verdi. "Offf Vartolu ne kas kafalı adamsın. Tamam velev ki dediğin gibi. Ama bu senin babanı öldüren kişiyi değiştirmez." Salih bir an durdu. Nazım Baykal 'ı Koçovalı'lardan birinin öldürdüğünü sanıyordu. Senin baban ile benim babamın katili aynı demişti. Durumu idrak edince konuşamadı bir an. "Güzel uyanıyorsun sanırım." Dedi Nazım yeniden ellerini ceplerine sokarken. "Hangisi?" dedi Salih sessizce. Şimdi sıra Nazım'daydı. "Onu sen net bir şekilde ne yapacağına karar verince söyleyeceğim hatta izleteceğim." Dedi. Salih silahına sarılıp adama doğrulttu "Seni şimdi burada öldürmeyeceğimin ne garantisi var lan?" diye bağırdı. Nazım güldü "Beni tabiki öldürebilirsin Vartolu. Tetiği çekmen bir saniyelik iş. Ama devamında olacaklar yıllarca sürer. Bana bir şey olduğu an elimdeki görüntüler anında polise gidecek. Tabi sadece İdris Koçovalı cinayeti değil yaptığınız kanunsuz ne var ise hepsi. Ben bir kere öleceğim sen, siz bin kere." Dedi. Salih'in gardı düşüyordu kolunu yavaşça indirmeye başladı. "Sana ispatlayacağım da inan bana. Babamın uğruna canını verdiği Çukur'u bana ver. İntikamını hatta itibarınızı al Salih Koçovalı." Dedikten sonra dönüp aracına bindi Nazım. Salih öylece kalakalmıştı. Ve tüm bu konuşmaları bir ağacın altına gizleyen Gece korkuyla izlemişti.