142.BÖLÜM
Gece kahvenin önünde bacaklarını karnına çekmiş öylece oturuyordu. Kızı fark eden Salih sert bir frenle durup indi arabadan "Gece. Ne oluyor? Sar nerede? Yamaç nerede?" diye sordu telaşla. Kızdaki tuhaflığı fark etmesi birkaç saniyesini almıştı. Yavaşça gelip karşısına çöktü "Gece?" diyerek. "Ciğerleri bitikti zaten. Biz çıkarana kadar toprağın altında kaldığı sürede karbondioksit solumuş. Şimdi bu ecel mi yoksa Celal mi öldürmüş oluyor onu?" derken dolu gözlerini adama çevirmişti. Salih kederle sıvazladı yüzünü. "Ama aldı intikamını. Üç kurşun sıktı Celal'e çocukluğu, ailesi, sevdiği için." Derken bir hıçkırık yükselmişti boğazından. Salih kızın yanına çöküp kafasını omzuna yasladı. "En nihayetinde hepimiz ecelimizi beklemiyor muyuz? Ha kurşunla ha karbondioksitle. Başımız sağ olsun Gece'm."diyerek.
Yamaç Sarp'ın bedenini morga teslim ettikten sonra hastanenin kapısına çıkıp birkaç derin nefes çekti içine. Her ölüm zor, kabul edilemez ve herkesin acısı farklıydı işte. Her defasında ciğerinde bir köşe tutuşuyor canından bir parçayı daha koparıyordu. Gece'nin yanında olması gerektiğini biliyordu ama henüz buna hazır değildi. Onu teselli etmesi gerekirken kendi teselli arar haldeydi çünkü. Arabayı hastane bahçesinde bırakıp elleri ardında gecenin karanlığına karıştı. Çukur sokaklarında ağır ağır ilerlerken daha kaç defa bunu yaşayacağını hesap etmeye çalışıyordu. Yanağından süzülen yaşı elinin tersiyle silip telefonunu çıkardı. Gece saat üç buçuktu. Sesini düzeltip annesinin numarasını çevirdi. Saadet, Aylin ve Karaca salonda sessizce oturuyorlardı. Kimseden haber alamayınca telaşlanmış hiç birini uyku tutmamıştı. Aylin'in ağrıları da cabasıydı. Sultan içeri girince ayağa fırladı Karaca Babaanne uyku tut..." derken sözünü kesti kadın. "Kalkın. Cenazemiz var. Sarp'ı kaybettik. Başımız sağ olsun." Diyerek. Saadet ve Karaca dehşetle birbirlerine bakakalmışlardı. Aylin ise içinde bir yerlerde bir şeyin koptuğunu hissetmişti. Başımız sağ olsun... sadece bu kısım yankılanıyordu kulaklarında. Ayağa kalkmaya yeltendi ama başarılı olamadı. Diğer kadınlar da hala şoktaydı fark etmemişlerdi onu. İkinci denemesinde bacaklarının üzerinde durabildi. Yarım bir adım atmıştı ki dengesini kaybedip boylu boyunca yere serildi.
Yamaç'ın yanlarına yaklaştığını gören Gece ayağa kalkıp göz yaşlarını sildi. "Arabanı alabilir miyim?" diye sordu Salih'e. Salih hiç tereddütsüz kenara çekilmişti. "Gece." Diye seslendi Yamaç ama kız durmadı. "Gelicem. Bir küçük işim var. Halledip hemen yuvama dönücem." Deyip bastı gaza. Çukur'dan çıkmış çiftliğe doğru sürüyordu. Yolda Asaf'ı aradı. "Beni iyi dinle." Dedi adam açar açmaz. "O soktuğumun evinde ne var şimdi gidip öğreneceğim. Oradan da amcana gidiyorum. Gün doğmadan eteğimdeki tüm taşlardan kurtulup eski ben olacağım. İster benimle gelirsin ister bu girdapta kendi kendine ölürsün." Deyip kapadı telefonu. Saat geç olduğu ve Gece hiçbir kural dinlemeden basa bas geldiği için neredeyse yirmi dakikada gelmişti bir saatlik yolu. Arabayı park edip indi. Silahına kurşun sürüp kapıya doğru yürümeye başlamıştı ki Asaf arkasından gelip ağzını kapatarak korumalara görünmeden ormanlık alana çekti kızı. "Açıyorum ağzını bağırırsan bir çuval inciri berbat edersin duydun mu beni?" derken dikkatle bakıyordu yüzüne. Gece çok öfkeliydi adama diklendi. "Her neye kızdıysan şuan bu konudan alakasız. Onca zaman direndin anlık öfkeyle acıyla berbat etme her şeyi." Diye çıkışınca Asaf adama hak vermişti. Gözleriyle onaylayınca kız elini gevşetti Asaf. "İçerde ne olduğunu öğrendim." Deyince Asaf gecenin karanlığında mavi gözleri parlamıştı kızın. "Gece." Deyip sustu adam. "Ne var? Ne saklıyormuş?" diye sordu Gece. Asaf tam bir şey söyleyecekti ki bir anda üzerlerinde fenerler dolaşmaya başladı. Asaf reflekle kızı arkasına çekmişti ama Gece hazırda bekleyen silahını kaldırıp kendini korumaya almıştı bile. Bunlar evin korumalarıydı. "Kahretsin." Diye hayıflandı Asaf. Adamlar biri birkaç adım öne çıkıp "Asaf Bey, Gece Hanım Enver bey sizi bekliyor. Bu taraftan buyurun." Deyince kısa bir an bakışıp mecbur kendilerine söyleneni yaptılar.