Yamaç titreyerek zarfı yere attı. "Hayır! Hayır! Hayır!" diyerek kendi etrafında döndü birkaç tur. Tekrar gidip kafasını çeşmenin altına soktu. Bir süre soğuk suyla kendine gelmeye çalıştı. Derin bir nefes alıp koşup zarfı attığı yerden alıp açtı. İçinden Gece ve kendisinin lise yıllarına ait bir fotoğraf çıktı. Arkasında bir adres altında da şu satırlar yazılıydı,
"Tek bir kişiye bile bahsedersen saniye beklemem öldürürüm kızı. Bu defa işimi şansa bırakmayacağım gözüm üzerinde geç kalma."Yamaç notu üst üste dört beş kez okudu. Etrafında birilerini aradı kendisini izleyen ama dikkat çeken kimse yoktu. O sırada cep telefonuna bir ses kaydı geldi. "Boşuna bakınma etrafına. Beni göremezsin. Gel ve en sevdiğini al." Öfkeden patlamak üzereydi. Hemen numarayı geri aradı ama kapalıydı. Etrafına bakınıp nerede olduğunu kestirmeye çalıştı. Dün akşam eğlendikleri mekana yakın bir yerdeydi. Koşarak gidip arabasını buldu. Elindeki adrese baktı yeniden. Tam arabayı çalıştırırken telefonu çaldı yine arayan Salih'ti. Cevaplayıp cevaplamamak arasında gidip geldi. Salih te aramayı bırakmıştı o esnada. İkinci bir sesli mesaj düştü ekrana "Kimse ile konuşmak yok Yamaç Koçovalı." Diyordu karşıdaki mekanik ses. "Yok Allah'ın belası yok." diye bağırdı camdan dışarı doğru. Verilen adrese doğru son sürat sürmeye başladı.
Çok geçmeden adrese gelmişti. Şile yakınlarında eski büyükçe bir fabrikaydı. Arabayı park edip silahını kontrol etti. Hırsla kapıyı çarpıp içeri doğru yürüdü. Adreste özellikle A kapısı yazıyordu kontrol edip içeri girdi. Kapı arkasından büyük bir gürültü ile kapandı. Gündüz olmasına rağmen mekan çok karanlıktı. Silahını doğrultup içeri doğru yürümeye başladı. Her sese kulak kabartıyor gözü bir hareket arıyordu. "Neredesin orospu çocuğu." diye bağırdı. O sırada avlu gibi bir yere çıkmıştı. Karşı taraftaki kapıda bir hareketlilik görünce hemen silahını kaldırdı. Aynı anda Gece silahını doğrultmuş olarak içeri girmişti.
Geriye Dönüş / 1 Saat Önce
Gece gözüne dolan güneş ışığı ile kırpıştırarak açtı gözlerini. "Offff yine mi yaa." diye söylendi. Kafasını kaldıramayacak kadar ağır hissediyordu. Eliyle yattığı yeri yokladı. Bir kumsaldı. Sağını solunu aradı ama kimseyi bulamayınca yavaşça doğruldu. "Ohaaaa!" diye bağırdı. "Neredeyim lan ben? Hangower 'da yok böyle hikaye." Diye söylendi kendi kendine. Sağa sola bakınıp Yamaç'ı aradı ama görünürde kimse yoktu. Ayağa kalkıp nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Şile taraflarında bir sahildeydi. Gerinip yerdeki ceketini aldı telefonunu bulup Yamaç'ı aramak için. Bir yandan da "Biz buraya nasıl geldik ya?" Diye söyleniyordu. Ceketin cebinde bulamayınca kotunun ceplerini yokladı. O sırada arka cebindeki zarfı fark etti. Donup kalmıştı. Soğuk terler boşaltmaya başladı. Zarfı açıp okuduğu süre bir ömür gibi geçmişti. Zarfın içinden Yamaç ve kendisinin lise yıllarına ait bir fotoğraf çıkmıştı. Fotoğrafın arkasında bir adres adresin altında şu satırlar yazılıydı;