Gece kırmızı karın devamındaki bir hafta da müthiş bir hızla toparlamıştı kendini. Sadece bir defa kriz geçirmiş onda da kimseye fark ettirmemişti. Gece için şuan tek problem Sultan Koçovalı gibi görünüyordu. Genel anlamda bir sorun olmasa da Yamaç noktasında kadının olumsuz olduğunun farkındaydı. Üstelik bu yeni bir şey değildi en başından beri bu konu hiç yokmuş gibi davranmıştı. Şimdilik bunun üzerinde durmamaya karar verdi kız. Sessizce aşklarını yaşadıkları sürece hiç bir şey önemli değildi onun için. Odadaki eşyalarını toparlamış bir şey unuttum mu diye dolanıyordu ki Yamaç girdi içeri. "Ne yapıyorsun?" dedi çantaya bakarak. "Ha şey ya Saadet ablaya geçeceğim. Sultan anneyi kızdırmak istemiyorum. Sende perişan oldun zaten sağda solda." dedi hırkasını katlarken. "Saçmala ya kal işte burada." dedi Yamaç yatağın üzerine oturup. "Yok yok gideyim ben Mermer Sultan'ı üzerime sarmak istemiyorum." dedi gülerek. Yamaç'ta gülüyordu. "İyi peki madem." dedi ayağa kalkarken. Birlikte çıkıp yürümeye başladılar. "Ortalık süt liman ha?" diye sordu Gece. "Çok ilginç ama öyle. Fırtına öncesi sessizlik diyorum ben Cumali Koçovalı'ya sorsan herkes gücümüzü anladı korktu." dedi gülerek. Gece 'de kahkaha ile karşılık vermişti. Saadet'in kapısına gelince durdu Yamaç eğilip saçlarını öptü kızın. "Görüşürüz dikkat et." dedi. "Sende." dedi Gece uzaklaşan adamın arkasından bakarken. Köşeyi dönünce elindeki çantayı kapıdan içeri atıp bağıran Saadet' e aldırmadan montunun şapkasını kafasına geçirip yürüdü Gece. Yamaç' a fark ettirmemeye çalışıyordu çünkü yine kovalanmaktan korkuyordu. Ama kendini tamamen toparlayabilmek için bir şeylerin de ucundan tutmak zorundaydı.Kahvenin kapısına geldiklerinde onu görüp "Aaa abla hoş geldin." diye bağırınca Meke yakalandı Gece. "Ne yapıyorsun Allah aşkına?" diyerek döndü Yamaç kollarını iki yana açıp omuz silkti Gece. "Hiiiiç abimgilleri görmeye geldim " diyerek Yamaç'a fırsat vermeden daldı içeri. Hemen arkasından gelen Yamaç pes edercesine omuz silkmişti. "Selamunaleyküm" diyerek girdi içeri. Onu gören ahali gülümseyerek karşılık verdi. "Oğlum vazgeç şu kızı tutmaya çalışmaktan olmuyor işte görüyorsun." dedi Selim. Yamaç bezgin bir halde attı kendini sandalyeye "Ben bir şey demiyorum artık." dedi. Gece geçip Emmi'nin yanına oturdu. "Yani diyorsunuz ki elimizde bir şey kalmadı." dedi Salih Emmi'ye bakarak. "Yok valla Azer'in yağmaları ile elde kalan son mallar da gitti. Rahmetli Paşa'nın malzemecileri ile de koptuk. Nasıl toparlasak bilmiyorum." dedi Emmi. "Çok hoyrat kullandık çook. Beslemeden elimiz de ne var ne yok harcadık." dedi İdris. "Silah mı?" dedi Gece Salih'e bakarak. Gözüyle onayladı adam. "Silah yok bize cephane yok , satış yok para yok." dedi. "E tamam ben hallederim." dedi Gece. Herkes dönüp kıza baktı. "Bakmayın öyle tamam buralarda değildik ama babam elin Almanı İngiliziyle nasıl iletişim kuruyordu sanıyorsunuz?" dedi. Yamaç ile göz göze geldiler. Tam bir şey söyleyecekti ki omuz silkti Yamaç. Bu karışmıyorum demekti. "Bir adam var İsa babamın yurt dışı bağlantılarını sağlardı." Diye devam etti Gece. "Öldü canım o bizde biliyorduk onu." dedi Yamaç. "Bitirmedim ki." dedi kız gülerek. "Bu İsa'nın da büyükleri ile zamanında sadece ben görüşürdüm. Tabi mail yoluyla. Tekrar bağlantı kurabilirim." dedi. "İdris bak gördün mü Paşa'mı el altından yetiştirmiş kızı." dedi. İdris güldü. "Kızım kur kurmasına da sen bu işlere girmesen mi?" dedi. "Baba yapma ne olur ."dedi Gece boynunu yana yatırarak. "Bağlantı kursak ne olur) nasıl alacağız malı? Para yok" dedi Cumali. "Kolay önce satacağımız kanalları ayarlayacağız ön ödemeyle satıp ön ödemeyle alacağız adamlardan. Müsaade ederse İdris baba ben halledeceğim." dedi. Kafasını salladı İdris. Gece ellerini birbirine vurup ovaladı "Güzeeeell ben başlıyorum o zaman" dedi Yamaç' a gülerek. Oda dayanamamış gülüyordu.
Ertesi akşam kahvede toplandıklarında Gece elinde iki adres ile çıkageldi. "Abiler buyurun. Bu Silahları alacağımız adamın adresi. Otto Von Muller. Avrupa'nın en büyük üreticilerinden biri. Babamı da pek severmiş Maşallah. Türk lokumu deyip durdu" deyince Cumali ve Emmi güldüler. "Bundan alacağımız dört palet malı Nassef Sawiris'e vereceğiz. Oda Mısır'lı bir aşiretin lideriymiş. Teslimatlar birer saat arayla yapılacak. Çok uzak mesafeler değil zaten. Önce Otto'nun adamlarından malları alıp Nassef'e gideceğiz. Ardından Nassef'ten aldığımız parayı Otto'nun adamlarına götüreceğiz. Karımız bir palet mal ve yüzde beş.... Şimdilik." dedi Gece. "Ön ödemeli?" diye sordu Salih. "Yok değil. Bu adamlar ile yapacağımız ilk iş. Güven kurulmadan olmaz." dedi kız. "Yavv cici bebe paramız yok dedik ya." dedi Cumali. "Abi hallettim ben." diyerek sırtındaki çantadan bir zarf dolusu para çıkardı. "Ge..ce sen bu kadar parayı nerden buldun?" diye sordu Yamaç kekeleyerek. "Ya orası bayağı uzun hikaye nasıl olsa patlayacak yakında başka bölümde anlatsam olur mu?" dedi Gece gülerek. Yamaç ikna olmamıştı ama sustu. "E hadi o zaman kim kim yapıyoruz ne yapıyoruz?" diye ayağa kalktı Salih. Yamaç'ta kalkmış olayı idaresine alan tavrına bürünmüştü. "Şöyle Cumali abim, Kemal Metin siz gidin malları alın. Selim Salih bende teslimat adresine gidelim." dedi. Masanın üzerinde oturan Gece ayağa kalktı "Ben?" diye sordu. Yamaç elleri belinde dikiliyordu kahvenin ortasında "Sende geç şu bardakları bir yıkayıver. Medet leke bırakıyor hep." dedi. Gece öfkeden kıpkırmızı olmuştu. "Çok beklersin Cumali abi ile gidiyorum ben." dedi Gece masadan atlayarak. "E var zaten planın neden bana soruyorsun ki zaten." diye söylenerek çıktı Yamaç. Gece tam çıkacaktı ki kapıdan Yamaç ani bir hareketle çekip kilitledi. Elini kulağına götürüp "Ararsın önemli bir şey olursa. O kazanın da altını kıs buhar yapıyor." dedi. Gece şok olmuştu kapıyı yumrukladı ama kimse dönüp bakmadı. Oyuna geldiği çok belliydi. Ama Gece'nin ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu unutuyorlardı.
Koçovalılar ilk adresten malları almış. Teslimatı yapmış şimdi de parayı teslim etmeye gidiyorlardı. "İyi iş çıkardı bizim kız. İlaç gibi geldi valla." dedi Selim. "He yaaaa valla çok baba kız ha." dedi Salih. "Ama o parayı nereden buldu anlamadım." diye devam etti. "Vardır onun kaynakları Gece bu babasına çekmiş." dedi Selim. "Yok Selim'ciğim asla babasına çekmemiş" dedi Salih ikisi de güldüler. İşin son kısmı için belirlenen mekana geldiklerinde büyük bir kalabalıkla karşılaştılar. "Vay anam babam adamların tiplere bak." dedi Salih arabadan inerken. Yamaç önden gidip Otto Von Muller'i selamladı. "İyi akşamlar... Gece hanım yok mu?" dedi. Adam. "Yok Yamaç verelim size." dedi ters ters. "Onunla konuşmuştuk siz biliyor şartları?" diye sordu bu defa Muller. Yamaç kafasını salladı "Biliyor canım biliyor." Adama çantayı uzattı. Muller 'in adamlarından biri uzanıp çantayı aldı. "Başka işler hakkında da konuşacaktık biz" dedi adam Yamaç'a dönüp. "Benimle konuşun bay Muller. Muhatabınız benim." dedi Yamaç sinirini belli etmeme gibi bir gayreti yoktu. O sırada bir müzik sesi duyuldu. Siyah arazi tipi bir araç adamlara doğru yaklaşıyordu. Koçovalılar dahil herkes silahına sarılıp bekledi. Yakın bir yere park edip durdu. Ama müzik sesi devam ediyordu. Gece olanca havasıyla atladı arabadan. Kızı gören Salih gülmeye başladı. Saçlarını savurup Muller ' e doğru yürüdü. Yamaç'ın yanından geçerken şarkıyı sesli söylemeye başladı "Mekanın sahibi geri geldi Bebeleri pistten alalım alalım..." Yamaç başta olmak üzere tüm Koçovalılar gülüyordu "İyi akşamlar bay Muller. Gece ben. Gece Karadağlı. Mevzunun sahibiyim. Muhatabınız da benim." dedi adamla tokalaşarak.