74.BÖLÜM
Hikmet Dere'nin girişindeki evlerden birinin önünde durdu. "Abla burada. Nazan diye bir kız. O ayarladı bu işi bize. Konteynırda oda vardı zaten." Dedi. Gece şapkasını hafifçe kaldırıp eve baktı. "Git çağır." Dedi sertçe. Adam kafasını sallayıp eve doğru döndü "Haaa bir numara çevireyim deme bak hemen buradayım." Dedi Silahını göstererek. Hikmet evin kapısını çalarken Gece saçağın altına gizlenmişti. Nazan kapıyı önce hafifçe araladı. Hikmet'i görünce dışarı çıkıp kapıyı örttü. "Ne oldu be pis gebeş niye geldin yine?" dedi. Gece silahını kızın şakağına dayadı "Şişşş pamuk prenses sakin. Konuşalım azıcık seninle." Dedi. Nazan yutkunarak baktı kıza. "Abla biz ettik sen etme." Dedi titreyen bir sesle. "Offf götünüz sıkışınca abla." Dedi Gece. "Nazım nerede? Nasıl ulaşacağım ona?" diye sordu silahın emniyetini kapatırken. "Abla biz onu kulüplerden biliriz. Arada eğleneceği zaman çağırır bizi. Çok para verdi. Muhtacız ne yapalım. Ama sen olduğunu bilsek yapar mıydık?" dedi Nazan. Gece silahın kabzasını kadının boynuna vurdu. "Ağlama bana boşuna nerede bulucam onu söyle?" dedi sertçe. "Valla bilmiyorum. " dedi Nazan. Gece ikinci defa çok daha sert vurdu kıza. "Bir evi var Polonezköy'de en son oraya gitmiştik. Galiba orada adamlar bize para getirdiğinde konuşurlarken duymuştum." Dedi. Gece silahını gevşetti "Ha şöyle tüplü televizyon gibi vurmadan çalışmıyorsunuz. Tarif et bakim sen şu evi." Dedi kıza. Nazan korkarak anlattı adresi. Gece mekanı anlayınca Kadını sertçe kapının önünden çekip evin içine girdi. Yaşlı bir kadın ve iki küçük çocuk sobanın başında oturuyordu. "Buyur kızım." Dedi yaşlı kadın "İyi akşamlar teyze." Diyerek geri çıktı yeniden Gece. "Sabaha kadar gidip Cumali Koçovalı'ya olan biteni anlatmazsanız o iki çocuğu "deyip sustu Gece. "Abla köpeğin olayım affet." Dedi kadın ama kız çok sertti. "Kelimesi kelimesine anlatacaksınız ikinizde duydunuz mu beni?" diyerek silahıyla Hikmet'i dürttü. Kadın ve adam kafasını salladı. Gece şapkasını düzeltip arabasına doğru dönmüştü ki geri geldi "Sonra Salih Koçovalı'nın yanına git benim gönderdiğimi söyle muhtaç durumdayız de o halleder." Diyerek sokağın başında gözden kayboldu.Koçovalı kardeşler ormanlık alanda yan yana park ettiler arabalarını. Kemal ve Celasun eli kolu ağzı bağlı Yücel'i sürükleyerek getirip önlerine attı. Yücel'in iniltilerinden başka ses yoktu ortamda. Sırasıyla Cumali Salih Selim ve Yamaç yarım ay şeklinde etrafını sardı adamın. ""Nasıl bir kindi ki bu suçu günahı olmayan insanlara sıçrattı kanı?" dedi Selim. "Diriltip diriltip öldürsem seni soğumaz içim." Dedi Cumali dişlerinin arasından. "Acımız geçmez elbet ama birinizi daha toprağa koymak babamıza karşı kafamızı biraz daha kaldıracak yerden." Dedi Salih. Yamaç sadece gözlerinin içine baktı adamın. Konuşmak onun konuşmasına izin vermek hatta onu öldürmek bile acısına yarasına çözüm değildi ama Çukur için geride kalanlar için sırrını bilen herkesin bu sırra sebep olan herkesin ölmesi gerekiyordu. Silahını doğrultup adamın sol omzuna sıktı. Selim sağ omzuna. Salih göğsünün sağına Cumali kalbine. Onca acıyı peşi sıra getiren kendi acısını günahsız insanlara yükleyip bir aileyi bir mahalleyi çıkmaza sokan adam artık sadece bir cesetti. Yamaç gelip baş ucunda dikildi adamın feri gitmiş cansız gözlerine baktı yeniden "Cehennemde görüşeceğiz." Diyerek son kurşunu alnının ortasına sıktı.
İdris Koçovalı'nın oğulları henüz tamamlayamamış olsalarda en büyük ismi ortadan kaldırmanın ferahlığı ile gecenin bir yarısı babalarının mezarı başında yan yana dikildiler. Sessizlik içinde dualarını edip sırayla toprağını sıvazlayarak bir parça da olsa huzur bulmuş bir şekilde çıktılar mezarlıktan.
Mahalleye döndüklerinde kahvenin önünde mahcup bir şekilde onları bekleyen Hikmet ve Nazan'ı görünce karşılarına geçip durdu Cumali. "Hayırdır?" dedi göz kırparak. "Cumali abi bizim sana diyeceklerimiz var." Diyerek olanı biteni anlattı kadın. "Gece nerede şimdi?" diye sordu Cumali özellikle bakmıyordu onlara çünkü ağız burun girmemek için kendini zor tutuyordu. "Nazım'ı arıyordu. Bildiğim bir yer vardı anlattım oraya gitti." Dedi Nazan.Yamaç ve Salih mezarlıktan yürüyerek dönmüşlerdi. Kahveye doğru yaklaşırken "Ya babamın oğlu ben bir eve geçeyim. Sadiş aramış beş kere ama geri arıyorum açmıyor. Haber falan vermedim ya çıldırmıştır o şimdi bir bakayım." Dedi Salih. "Tamam bende milleti toplayıp gelirim." Dedi Yamaç. Salih gelen arabayı durdurup "Çıcıklar beni de bir eve atıverin be." Diyerek binip uzaklaştı.
Gece evin yakınlarında bir yerde park edip yolcu tarafındaki çantasını açtı. Yedek şarjör, el bombası ve yedek bir silah vardı içinde. Çantayı sırtına takıp indi arabadan. Evin etrafı alabildiğine ormandı ama bahçesi ve içi oldukça aydınlıktı. "Kesin buradasın yavşak." Diyerek ağaçların arasına dalıp gözden kayboldu.
Salih eve gelmiş sağa sola bakınmıştı ama görünürde kimse yoktu. Büyük evin ışıkları sönüktü ama üst katta Karaca'nın odasının ışıkları yanıyordu. "Sohbet muhabbet herhalde." Diyerek eve girdi yeniden. Bilgisayar ve cd hala koltuğun üzerinde duruyordu. Ceketini çıkarıp sandalyenin sırtına astıktan sonra gelip kanepeye oturdu. "Sen neymişsin bakalım izleyelim bir." Diyerek açtı bilgisayarı.
Ekran aydınlanınca gördüğü manzara ile donup kaldı Salih. "Hayır." Diye inledi. Görüntüde sadece İdris Koçovalı vardı. Kollarını iki yana açmış "Oğlum." Diyordu. "Benim Çukur'um benim mahallem aç kollarını." Diyen sesi duyunca yaşadığı şok ikiye katlanmıştı. "Hayır." Diye inledi sessizce. Ekranda şimdi birbirlerine silah doğrultmuş Yamaç ve İdris vardı. " Benim Çukur'um. Bu uğurda seni öldürmek benim için hiç zor değil." diyordu Yamaç. Aklını yitirdiğini düşündü Salih. Sakinleşmeye çalışarak biraz geri sarıp yeniden izledi ama sonuç değişmemişti. Öfkeyle ayağa kalkıp laptopu paramparça etti. Yerdeki cd yi lime lime parçalarken elleri kan içinde kalmıştı. "Nerdesin Yamaaaaç?" diye bağırarak silahını alıp dışarı fırladı.Kemal arabayı durdurup "Abiler burası olduğuna emin miyiz. İn cin top oynuyor burda." Dedi. Selim ve Cumali'de arabadan inmiş etrafa bakınıyordu. "Kızın verdiği adres burası." Dedi Metin. Arkadaki arabadan inen Celasun "Şurdaki ev galiba ama kimse kalıyor gibi görünmüyor." Dedi eliyle aşağı tarafı göstererek. "Hadi davranın gidip bir bakalım." Dedi Cumali silahını çıkarırken.
"Herkes nereye gitti Emmi?" diye sordu kahveye gelen Yamaç. "Valla anlamadım ki oğlum. Şu Gece'ye iftira atanlar vardı ya onlar geldi birşeyler konuştular arabalara doluşup nereye dememe kalmadan gittiler." Dedi adam. "Allah allah." Diyerek telefonunu çıkardı Yamaç. O sırada sokakta kopan gürültüyle irkilip telefon elinde sokağa koşturdu.
"Abi kimse yok burada?" dedi Meke. Evin bahçesinde dolanıp herkes havuz başında bir araya gelmişti yeniden. "Yanlış adres." Diyerek silahını beline koymuştu ki Cumali bir anda bütün ışıklar açılıp en az elli adam sardı etraflarını. "Bende sizi bekliyordum. Geç kaldınız Koçovalılar." Diyerek evin balkonundan el salladı Nazım. "Bu küçük fareyi aramaya geldiyseniz eğer merak etmeyin iyi." Diye devam etti kapının ağzında duran eli kolu bağlı Gece'yi yanına çekerek.
Dere'nin gençleri büyük bir öfkeyle Kahveye doğru ilerlerken Medet silahını çekip Yamaç'ın yanına geldi "Abi çok öfkeliler içeri gir." Dedi panikle. Yamaç durumu anlamak için o tarafa doğru yürüyordu ki sokağın başında durmuş silahını ona doğrultan Salih'in sesiyle durdu. Adamlar ellerindeki sopalarla etrafa vura kıra yaklaşıyorlardı. Salih'in olduğu taraftan Çukur'un gençleri de akın etmeye başlamıştı. Ama Yamaç o an sadece Salih'le göz göze idi. İki grup bir iki dakika karşılıklı bakıştıktan sonra ortalık bir anda karıştı "Senin Çukur'un ha." Dedi Salih silahını çekmiş Yamaç'a doğru yürürken. "Yamaaaaç." Diye bağırdı Salih silahının emniyetini indirmiş tetiği çekmeye hazırlanıyordu. Yamaç gözlerini kapadı korkutuğu şey nihayet olmuştu. Silah sesleri ve bağırışmaların arasında bekledi kısa bir an ama kurşun bedenini bulmamıştı. Bütün gürültü bir anda kesilince Yavaşça gözünü araladığında Salih kanlar içinde yerde yatıyordu.-BEKLETTİĞİM İÇİN ÖZÜR DİLERİM🙏
💭YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN LÜTFEN ÇÜNKÜ HİKAYENİN GİDİŞATI İÇİN BANA REHBER OLUYORLAR🙏