49. BÖLÜM
Görüşme salonuna geldiğinde nefes nefese idi Selim. Hızla masaları taradı ama aradığını bulamadı. "Sen ne yaptın acaba rahata erdin göbek mi yaptın Selim Koçovalı?" diyerek arkasından seslendi Gece. Selim gözleri dolu dolu döndü kıza "İki gözüm iki çiçeğim." Sıkıca sarıldılar. Bir kaç dakika içinde masada karşılıklı oturuyorlardı. "Nasıl?" dedi Selim mutluluğu yüzünden okunuyordu. "Hatırlıyor musun bir gün önce eve giderken arabanda bir şeyler bulmuştum. Onların sayesinde." Dedi Gece. Keyifle gülümsedi adam. " Kader'e bak onlarla beni de kurtarmıştın zamanında." Dedi. "Abi yardımın lazım. Ben çok yalnızım Çukur'da ortaya bile çıkamadım. Bana yol göster." Dedi Gece çaresizce. "Akın'a dikkat et kızım. Onun beyni çok farklı çalışır. Ne yapıyor ne planlıyor bilmiyorum ama ben babası olarak ona güvenmiyorum sende güvenme sakın." Dedi Selim. Cezaevinden çıktığı gün morgda yaptıkları konuşma hiç aklından çıkmamıştı. Şimdi bu şekilde mahallenin ona kalmış olması Selim'i çok rahatsız ediyordu. Gece dilinin ucuna kadar gelen avukat meselesini söylemekten son anda vazgeçti. Ne de olsa Selim onun babasıydı ve demir parmaklıklar ardında olan bir adamı bu şekilde üzmeye gerek yoktu. "Yamaç'ı buldum." Diye fısıldadı kız. Selim'in yüzü iyiden iyiye aydınlanmıştı. "Sevinme hemen. Ha Yamaç ha Aliço" diye devam etti Gece. Selim uzanıp kızın elini tuttu. "Düzelir, sen düzeltirsin onu. Umut hep var Gece. Yarım saat önce yitirdiğim umut burda karşımda şuan. Yıkılma yılma sakın." Gülümsedi Gece. "Abi Nazım Kent. Bildin mi?" diye sordu Selim'in yüzü bulutlandı. "Ne alaka?" diye sordu. "Yücel'in destekçisi oymuş. Maddi manevi. Yılanın başı o anlayacağın." Tanırım." Dedi sessizce "Öldü biliyorduk biz onu demek yaşıyormuş." Bir kahkaha attı "Gerçi seni de öyle biliyorduk." Dedi. İkisi de gülüyordu şimdi."Salih'e git. O sana ne yapman gerekir söyler. Bende tanışığım o adamlarla ama onun bildikleri daha fazla, ben başa çıkamadım zamanında ama o daha dik durdu hep. " dedi Selim. "Peki." Dedi Gece ayağa kalkarken. Sıkıca sarıldılar birbirlerine. "Her şey düzelecek." Dedi Gece adamın omzuna vurarak gayet ılımlı bir tonlama ile "Bok düzelecek." Dedi Selim. İkisi de gülüyordu. "Çözeceğiz abi. Sen şimdilik kimseye beni gördüğünü söyleme tamam mı?" diye tembihledi adamı. "Abim bilseydi bari." Dedi Selim "Ben birşeyler bulup öyle çıkıcam Cumali abinin karşısına tam onun yetiştirdiği gibi." Diye göz kırptı Gece. Selim de gülümseyip kapıdan çıkarak gözden kaybolmuştu. Gece az önceki gardiyanın yanına gidip avucuna bir iki yüzlük daha sıkıştırdı. "Salih Koçovalı." Dedi sessizce ve dönüp masaya tekrar oturdu. Gardiyan geri geldiğinde yanında kimse yoktu. "Nerede?" diye sordu kız. "Gelmiyor abla." Dedi adam çaresizce. Gece kapıya doğru bir iki adım ilerlemişti ki gardiyan durdurdu. "Yok abla daha neler." Adama hak verip geriledi Gece. "Kalem kağıdın var mı?" diye sordu. Gardiyan yaka cebinden çıkardığı kağıt kalemi kıza verdi. Çok geçmeden gardiyan elinde kızın yazdığı not ile Vartolu'nun koşuğundaydı. "Salih Koçovalı ziyaretçin çok inatçı. Al bunu gönderdi." Dedi kağıdı uzatarak. Salih göz ucuyla baktı kağıda. "Ona deki Gece Dirty Dancing'i izlemiş." Doğrulup tekrar okudu Salih kağıdı. "Ama Gece..." diye mırıldandı kendi kendine. Ceketini alıp yürüdü "Haydi gardeyağğn haydee" diye seslendi. Birkaç dakika sonra görüşme odasının kapısında durmuş çok uzun zamandır ilk kez gülümseyerek bakıyordu. Adamın hali Gece'nin de içine oturmuştu. Gözleri dolu dolu baktı "Abi." Dedi gülümsemeye çalışarak. Salih gelip kızın karşısında durdu "Biliyor musun süt kız seni çok sevdim. Ama babanı hiç sevmezdim." Dedi keyfi sesine yansımıştı. "Babamı karıştırma Vartolu." Dedi Gece sarıldılar birbirlerine. Ama bu bedenselden ziyade ruhsal bir kavuşmaydı o an. İki öksüz, iki yaralı insanın kavuşmasıydı. "Hoş geldin Kiralık Katil. Yeniden hoş geldin." Dedi Salih.
Gece bir solukta tüm olan biteni anlattı adama. Salih düşünceliydi. "Önce Yamaç'ı toparla süt kız. Yalnız olmaz bizim ne olacağımız belli değil. Sen kendin dedin bilerek tutuluyoruz içerde. Biri işini yapabilsin bizi öldürsün diye oyalanıyoruz." Dedi. Gece yeni fark ettiği durum karşısında elini alnına vurdu "Tabi yaaa burada da rahat yok değil mi size. Nasıl düşünemedim. "dedi. Salih yalandan güldü "Boşveeer biz alıştık ona. Sen dışarı hallet söylediklerimi unutma. Ama önce Yamaç'ı topla. Bakarsın sen taarruza geçene kadar biz çıkmış oluruz. Belli mi olur. Önce aile. Yamaç'ı topla kadınlara sahip çık, gözünü kulağını aç." O sırada gardiyan gelip durdu yanlarında "Abla çok uzun oldu hadi." Dediği an Salih ayağa kalktı. Vedalaşıp ayrıldılar. Gece gardiyanın elindeki telefona baktı. Açık ekranda küçük bir kız çocuğu doğum günü pastası üflüyordu. Yanına sokulup kulağına eğildi. "Bana bak gardiyan. Koçovalılardan herhangi birinin başına bir şey gelir de benim haberim olmazsa sevgili kızın Bade'yi bir daha göremezsin anlıyor musun?" dedi. Adam şok olmuştu. "Kızımı ne nenerden.." diye kekeledi. "Ben diyeceğimi dedim." Diyerek az önceki kağıda numarasını yazıp adamın cebine sıkıştırdı. "Hadi eyvallah. Bade'yi de öp benim için." Diyerek çıkışa doğru yürüdü. Tabiki adama zarar vermek gibi bir niyeti yoktu sadece blöf yapmıştı ve başarılı olmuştu.
Cezaevinden çıktıktan sonra Aliço'dan aldığı adreste aldı soluğu. Sarıyer taraflarında sahl yolu üzerinde kenara çekip gözlük ve şapkasını takarak adresi izlemeye koyuldu. Nazım Kent'in ofisiydi burası. Uzunca bir süre izledi. Tam gitmeye yeltenmişti ki binanın önünde duran jip dikkatini çekip bekledi. AZR 0101 plakalı aracı tanımıştı hemen. "Azer Kurtuluşşşşş." Dedi kendi kendine. "Gel bakalım gel. Başınıza yıkacağım buraları. Gel sen hele." Diye söylenerek gaza basıp uzaklaştı.
Nazım 'ın ofisinde Azer Yücel ve Celil masanın karşısındaki koltuklarda oturmuş bekliyordu. Nazım son derece havalı bir şekilde odaya girip selamladı hepsini. "Hoşgeldiniz beyler. Görüşemedik bu ara." Diyerek masasına oturdu. "Bitmek bilmeyen tatiliniz yüzünden olabilir mi acaba Nazım Bey?" diye sordu Azer. Adam güldü "Çok fazla çalışmadık mı sence de Azer'cim. Dinlenmek hepimizin hakkı." "Tamam iyi güzel dinlendik. Artık işimize bakalım. Eyvallah alt ettik Koçovalı'ları mahalle boş..." derken Azer kapı açıldı. "Çok geç kalmadım umarım. " diyerek Akın girdi içeri. "Buyrun hoşgeldiniz Akın bey bizde tam konuya girmek üzereydik." Diye karşıladı Nazım. Akın da geçip Azer'in yanındaki boş sandalyeye oturdu. "Mahalle boş değil Azer Bey." Dedi Nazım eliyle Akın'ı işaret " Akın Bey mahallenin başında. Ama bir farkla o bizden yana.Hem kendi çıkarlarını hem mahallesinin çıkarlarını iyi gözetebilecek kadar da akıllı ve sağduyulu." Dedi. Kısa bir an bekleyip devam etti. "Şimdi gelelim işimize. Azer Bey'in en başından beri tek isteği imalathanesini güvenli bir yerde tutup mal akışını sağlayabilmek." Azer'den onay bekleyen bir işaret yaptı "Hee benim amacım buydu tabi arada birkaç küçük mesele oldu ama halledildi yada sırasını bekliyor eli kulağında." Dedi Azer. "Tamam işte Akın Bey sizin bu ihtiyacınızı giderip kendisine de maddi kazanç sağlamak üzere burada." Dedi Nazım tekrar yerine oturarak. "Eeee ben ne yapacam." Diye araya girdi Celil. "Sende VIP üyelik aldın işte malları doğrudan birinci sınıf alacaksın." Diye güldü Azer. "Beyler iyi güzel konuşuyoruz ama unutuyorsunuz. Koçovalılar ölmedi. Biri başı boş dışarda geziyor. Diğerlerinin çıkması an meselesi." Dedi Yücel diğerlerine göre çok ciddiydi. "Çıkması değil şiş kebap olması an meselesi." Diye cevapladı adamı Azer. "Cezaevinde gerekli önlemler alındı. Ayrıca yüksek mevkiilerdeki dostlarımız konuya dahiller. Yamaç ' a gelecek olursak o önce kendini toplasın sonrasına bakarız. Tabi toplayabilirse." Dedi Nazım yüzündeki gülümseme durumdan aldığı keyfi özetliyordu.