Otto Von Muller kızı baştan aşağı süzdü. Yamaç bunu fark etmiş daha da sinirlenmişti. "Açıkçası daha farklı birini bekliyordum." dedi Muller Almanca. Gece yanındaki arabanın kaputuna yaslandı "Mesela?" dedi göz kırparak. Yamaç'ın adamdan hoşlanmadığını anlayınca bu durumu kendi lehine eğlenceye çevirmeye karar vermişti. "Mesela daha yaşlı." dedi adam sırıtarak. "Akıl yaşta değil baştadır Bay Muller. Bir Türk atasözü." diye karşılık verdi Gece. "Ne konuşuyor bunlar?" diye sordu Yamaç Vartolu'ya eğilip. Adam omuz silkti "Bilmem ama Almanca kesin." dedi. Yamaç yüzünü buruşturdu "Ilmıncı kısın. Hani biliyordun sen Almanca" dedi. Vartolu güldü. "Ich bin Vartolu danke." dedi. "Hay ben senin." diyerek Gece ve Muller'e odaklandı yeniden Yamaç. "Sizinle iş yapmak zevkli olacak bayan Karadağlı." Dedi adam ardından kızın yanındaki adamları süzdü "Ekibiniz de sağlam görünüyor. Daha çok görüşeceğiz belli ki." dedi. Gece adamın yanına gelip elini uzattı. "İkinci teslimat için payımızı yeniden değerlendirebiliriz o zaman." dedi. Adam kızın elini kavrayıp dudaklarına götürdü. "Zevkle." diye yanıtladı. "Tamam hadi aldık verdik gidiyoruz." diyerek Gece'yi kolundan tutup çekti Yamaç. "İş konuşuyoruz tatlım." dedi kız kıkırdayarak. "Başlatma işine yürü hadi." dedi. Tekrar adamları selamlayıp uğurladılar.Arabalara doğru giderken "Kız cici bebe o şarkı neydi öyle bebeleri pistten alalım falan. Seni birine gönderme mi yaptın?" diye sordu Cumali gülerek. "Abiii!" diye terslendi Yamaç. Gece arabasına binmiş müziği açmıştı yine. Hep birlikte gülüyorlardı. "Şişşşşş yakışıklı atayım mı seni gideceğin yere?" dedi Gece Yamaç'a doğru. Adam abilerini selamlayıp kızın yolcu koltuğuna geçip oturdu. "Tak kemerini tak. Emniyet önemli." diyerek gaza bastı Gece. "Nereye gidiyoruz?" dedi Yamaç. "Kahveye." dedi Gece. "Allah aşkına ne kahvesi Gece ne işin var kahve de bu saatte İtalyan mafyası ile toplantın mı var?" dedi Yamaç sitem edercesine. Gece bir an direksiyonun hakimiyetini kaybetti. "Ne İtalyanı mafyası ya?" dedi kendini toparlarken. "Şaka yaptım." dedi Yamaç. "Gir şuradan gir beni dinle." diyerek yol gösterdi Gece'ye.
Kar İstanbul 'dan henüz kalkmamıştı. Yamaç ve Gece boğaz kenarında bir ateşin başında oturmuş çay içiyorlardı. "Ya ben geldim geleli hiçbir yere gitmedim iyi geldi aklına burası." dedi Gece. Ayrılmadan önce öğrencilik yıllarında çok gelirlerdi buraya. "Ben Çukur'dan gittikten sonra uzun süre buraya geldim her akşam. Belki gelirsin falan diye." dedi Yamaç. Gece yüzünde bir gülümseme ile baktı adama. "Yaaaaa." dedi. "Tabi ya. Çok bekledim. Her akşam dolandım ama gelmedin." Dedi Yamaç. Gece bardağının dibinde kalan çayı adama fırlattı "He gülüm he saf aşık buldun sen beni zaar." dedi. İkisi de gülüyordu. Adam eğilip semaverden çay doldurdu yeniden. "İstediğini yapabilirsin. Ama benim şartlarıma uyduğun sürece." dedi Yamaç. "Hehhh şöyle sadede gel. Gece 'nin bir yarısı soğuk göt kesiyor buraya gelmemiz romantizm değildi tabi. Şartları duyalım." dedi kız Yamaç' a gel işareti yaparak.
" Benden habersiz bir şey yapmayacaksın. Gereksiz çatapata atlamak yok. Hatta çatapatta işin yok. Babanın depoyu al adam et kullan." Dedi. Kız tepki vermemişti. "Ne oldu kabul ettim işte tamam gel kahveye de gel mahalleye de ne şimdi ne oldu?" dedi Yamaç. Gece güldü "Yok beee babamın depo .... Aman öyle işte. Tamam patron anlaştık. Senden onaysız izinsiz iş yok. Seni merakta bırakmak yok çatapat yok kavga yok dövüş yok akşamları da ayaklarını yıkadım mı tamam." dedi gülerek. Yamaç son cümleyi birkaç saniye sonra idrak etmişti. "Heee yapar mısın?" dedi tek kaşını kaldırıp. "Teneşirde canım teneşirde kalk dondum." dedi Gece ayaklanarak. Yamaç 'ta kalkmış kızın beresini kafasına takmış burnunun ucuna küçük bir öpücük kondurmuştu. "Her şey Çok Güzel olacak." dedi sesi umut doluydu. Sıkıca sarıldılar birbirlerine kar taneleri düşerken.
Çukur'da işler yoluna girmeye başlamıştı. Gece babasının deposunu derlemiş toplamış sevkiyatlar için kullanmaya başlamıştı. Muller ile o ay içerisinde üç iş daha yapılmış bu da ekonomik olarak Koçovalılar'ı güçlendirmişti. Düşman cephesinden ses soluk çıkmaması hayra yorulmasa da mahalledeki huzur ortamı herkesi mutlu ediyordu.
"Gel Celasun gel." dedi Yamaç depoda Gece'nin yanında oturuyordu. "Abi bu Azer'de hiç hareket yok. Yani günlerdir kolluyoruz ama adam standart dümdüz bir hayat yaşıyor. Unuttu bizi herhalde" dedi çocuk. "Ama ben onu unutmadım. Sağ kolunun damarını söküp alacağım onun" dedi Gece. Tüfekleri masaya yaymış akşam ki teslimat için hazırlıyordu. "Tamam oğlum siz devriyeyi bırakmayın. Bu konu böyle kapanmayacak. Ama bugün ama yarın patlayacak bir yerden" dedi Yamaç. Celasun başıyla selam verip çıktı depodan. "Çay içer misin?" diye sordu Gece demliğe eğilirken. "Olur valla içerim." diye karşılık verdi Yamaç. Gece bardakları doldururken kısa bir an durdu. "Yere yat." dedi sakince Yamaç anlamamıştı "Ne?" dedi. Gece çaydanlığın üzerindeki kırmızı noktayı gösterdi gözüyle Yamaç ayağa kalkamadan kurşun kızın elindeki çaydanlığa saplanmıştı. Bir anda karıştı ortalık. Sağdan soldan deli gibi ateş açılıyordu. Yamaç ve Gece son anda kolonların arkasına gizlenmiş kaptıkları tüfeklerle karşılık veriyorlardı. "Senin şom ağzına ...." Diye bağırdı Gece. "Çıkacaktı bir yerden çıkacaktı." dedi Yamaç ateş edip geri çekilirken. "Çok kalabalıklar." dedi Gece. Saklandığı yerden kafasını uzatarak. "Gelişine sık" dedi Yamaç. Gece tüfeğini indirip baktı adama "Ay ben çatapata karışamammmm." dedi kelimeyi yayarak. "Atış serbest." dedi Yamaç gülerek. Gece tam nişan almıştı ki kurşunu bitti. "Kahretsin. Yamaç koru beni." diyerek arka tarafa koştu kız. "Ne yapıyorsun?" diye bağıran Yamaç'a aldırmadan otomatik tüfeğin örtüsünü kaldırdı Gece. "Göreyim seni bebek." diyerek ateş açmaya başladı. Birkaç saniye içinde bütün adamlar yere serilmişti. Birbirlerine bakıp emin olduktan sonra yerde yatan adamlardan birine yaklaştı Gece. "Kimsiniz lan siz?" dedi ayağıyla adamı dürterek "Massimo Cellino 'nun" derken kendinden geçti adam. "Hassikktiirrr!" diyebildi Gece sadece.