56. BÖLÜM
Gece karmakarışık duygular içinde büyük bir özlemle bakıyordu Yamaç'a ama onun ifadesi belirsizdi. "Aliço."dedi Gece heyecanı sesine yansımıştı. Tam o sırada bakışları Yamaç'ın arkasına doğru kayınca bir anlık hareketle adam kızı kolundan tutup kendi etrafında döndürdü. İkisi aynı anda gelen iki adama birer kurşun sıkıp etkisiz hale getirdiler. Gece yerdeki adamlardan Yamaç'a çevirince bakışlarını karşısında gördüğü adam ürküttü onu. O kadar ifadesizdi ki ne yapacağını bilemedi. Kısa bir sessizliğin ardından hızla dönüp çıkışa doğru yürüdü Yamaç. Kız bir iki bocalamanın ardından koştu arkasından. "Yamaç." Diye seslendi ama adam oralı olmadı. Sanki Gece hiç yokmuş gibi yürümeye devam etti. Sarnıçtan caddeye çıktıklarında da durum değişmedi. Gece en sonunda koşup kolundan çekti. Ama buda işe yaramadı kısa bir an duraklayan Yamaç tekrar aynı hızda yürümeye devam etti. Gece adamın öfkeli olmasını kendisine kızmasını bekliyordu ama bu tavrı onu çok şaşırtmıştı. Yamaç arkasına dahi bakmadan caddenin sonuna doğru gözden kaybolunca gözüne dolan yaşları sildi Gece. "Ben senin gönlünü nasıl alacağım ya." Diyerek çaresizce arabasına yürüdü.
Yamaç ise daha beter durumdaydı. Aylardır Gece'nin hayaleti ile yaşamıştı. Aklını kaybettiği anlarda hep ona sığınmış bütün kederini acısını onun hayali ile yaşamıştı. Şimdi hangisi gerçek hangisi hayal emin olamıyordu. Aliço söylediğinde çok sevinmişti ama gerçek yada hayal bilmeden anlattığı şeyler paylaştığı sırlar onu çok korkutuyordu. Sabah Aliço'nun mekanda gizlenip onu beklerken bile biran da olsa Aliço'nun başka birisinden bahsetmiş olmasını diledi. Çünkü eğer Gece ise gerçekten onun yüzüne bakacak cesareti yoktu. İdris Koçovalı'yı kendisinin öldürdüğünü söylemişti hayal veya gerçek olduğunu bilemediği Gece'ye. Ayrıca Gece'nin isteyeceğinin tam aksine mahalleyi bırakıp kaçmıştı sırf bunun için bile utanıyordu kızdan. Düşüncelere boğulmuş yürürken farkında olmadan Çukur'a geldiğini görünce durdu. "Ya şimdi ya hiç." Dedi kendi kendine. Ya şimdi girecekti mahalleye mahallesine, yada bir daha asla...Celasun dalgın bir şekilde kahveden içeri girip sandalyeye çöktü. "Naber Meto. Taze mi çayın?" diye sordu adama bakmadan. "Bizde bayat çay olmaz abi." Dedi çay ocağının arkasında durmuş bardakları dolduran Yamaç. Celasun çarpılmışçasına fırladı yerinden "Abi." Dedi şok olmuş surat ifadesiyle. "He abi beğenemedin mi? Şeker atıyor muydun sen?" dedi Yamaç durum çok normalmiş gibi. Celasun olumsuz anlamda salladı kafasını. Adam elinde iki çay gelip masaya oturunca yavaşça ilişti sandalyeye. "Ne oldu Celasun? Şeytan mı gördün hayalet mi?" dedi Yamaç çocuğun durumundan eğlendiği belliydi. "Abi sen geldin... Şükürler olsun." Diye karşılık verdi Celasun. Mutluluğu sesinden belliydi. "Herkes nerede?" diye sordu Yamaç çayını yudumlarken. Tam o sırada kapı açılıp Emmi ve Selim girdi içeri. İkisi de aynı şoku yaşamıştı. "Kardeş." Dedi Selim ağlamaklı bir sesle. Güldü Yamaç. "Ben yakışıklı adamımdır aslında neden bana öyle bakıyorsunuz?" dedi. Emmi kollarını iki yana açıp "Şükürler olsun. Hoş geldin oğlum." Diyerek sarıldı adama. "Ya tamam uzatma Salih yaşadık bir şok Allah Allah. Biz öldürmeye alışkınız dünyaya getirtmeye değil ki. Kaybetmişim işte kendimi." Diyerek Cumali daldı içeri. Hemen arkasından giren Salih "Yamaç." Diyebildi sadece. İki adamda susmuş onlara bakarken Yamaç'ın gözü onlarında arkasında duran Akın'a takılmıştı. Akın'ın gözleri çakmak çakmak olmuş ne yapacağını ne diyeceğini bilemeden sertçe bakıyordu. Sessizliği Cumali bozdu "Eşşoğul eşşek. Babası hariç." Diyerek kardeşini çekip sıkıca sarıldı. Cumali, Selim, Salih ve Yamaç dört kardeş sıkıca kenetlendi biran. O an o kadar özel, o kadar güçlü bir andı ki deyim yerindeyse Koçovalı Brothers ın yeniden doğuş anıydı. "Amına kodumun pezevenkleri neymiş Yamaç gelmişmiş. Anasını geldi nereye geldi yavşaklar." Diye söylenerek elinde market poşetleri ile Medet girince içeri bütün bakışlar ona döndü. Kalabalık aralanıp Yamaç'ı görünce elindekileri düşürüp dona kaldı adam. "Tamaamm Medet'in reseti gelmiş ben ilgilenirim yok bir şey." Diyerek adamı dürtünce Salih kahvede uzun zamandır duyulmayan gülüşme sesleri sokağa kadar taşmıştı.