Gece eve döndüğünde saat epeyce ilerlemişti. Kapıyı çaldı ama açan olmadı. Büyük evin ışıkları hala yanıyordu. İdris Baba'nın arabası da kapının önündeydi. Sultan Anne ile karşılaşmak istemediği için eve gitmekten vazgeçip arka bahçeye doğru yürüdü Saadet gelene kadar ağaçların altında dinlenmek niyetindeydi. Yürürken ayağına çarpan küçük çakıl taşlarını görünce yüzünde muzip bir gülümseme belirdi eline birkaç taş alıp koşar adımlarla evin yan tarafına dolaştı. Yamaç 'ın odasının ışıkları kapalıydı. İki tane taşı peş peşe fırlatıp bekledi gelen giden yoktu hayal kırıklığı ile kalan taşları da fırlattı. Bir umut bekledi kısa bir süre daha ama camı açan olmadı. Ellerini ceplerine sokup geri dönmüştü ki sırtına vuran taşla irkildi. Hızla arkasına döndü kimseyi göremedi cama baktı hala kapalıydı. Tam dönecekti ki karanlığın arasındaki Yamaç'ı fark etti. "Ne oldu korktun mu?" dedi adam gülerek. "Ama nasıl korkmak." diye dalga geçti Gece. Yamaç birden ciddileşti "Neredeydin sen bu saate kadar?" dedi. Gece irkildiğini hissetti. "Dolandım biraz ... Malum tuhaf bir gündü." dedi. Üzerinde durmamaya çalışarak. "Nerede dolandın?" diye sordu Yamaç bu defa. Gece 'nin beden dili çok gergindi Yamaç farkındaydı bu durumun " Sanane!" diye terslendi en sonunda kız. Yamaç kontrollüydü "Büyük belalara gözün kapalı dalıyorsun. Dur diyorum anlamıyorsun. Bari nerede olduğunu bileyim. Ortadan kaybolmadan haber ver." dedi. Gece adamın telkinini haklı bulmuştu gözleri ile onayladı.Aralarında kısa bir seslik oldu tam Yamaç ağzını açmış bir şeyler söyleyecekti ki Gece bir anda zıplayıp adamı kolundan çekerek koşturmaya başladı. Yamaç kızın ne yapacağını anlamıştı. Birlikte evin arkasına geçtiler. Gece etrafa bakındı kısa bir süre aradığını bulunca tekrar sevinçle zıplayıp koştu. Ardiyenin kapısına yaslanmış duran merdiveni kaldırmaya çalışırken Yamaç girdi araya "Çekil çekil ben hallederim." dedi. Gece küçük bir çocuk gibi el çırptı. Yamaç merdiveni duvara dayayıp Gece'ye yol gösterdi. Kız hevesle tırmandı merdiveni ardından çatının kenarındaki oluklardan dikkatli ve küçük adımlarla geçip güvercinliğin önündeki o küçük düzlüğe vardılar. Gece kollarını iki yana açıp kısık bir sesle bağırdı "Ben dünyanın hakimiyim!" Yamaç'ta kıza uymuştu "Hayır ben daha hakimim!" dedi iki genç karşılıklı gülüşüp betonun üstüne yan yana çöktüler. "Ben seni hayatımdan çıkarmadım" dedi Yamaç. Gece böyle bir giriş beklemediği için karşılık veremedi. " Gittim evet... dediğin gibi bir gecede alt üst edip her şeyi gittim. Ama senden değil Çukur'dan gittim ben." gözlerini karşıda bir noktaya sabitlemiş konuşuyordu. "Seni hiç bırakmadım... Hep... Hep sevdim... Özledim...İzledim." dedi son kelimeler çok zor dökülmüştü dudaklarından. Gece boğazına düğümlenen yumruyu bastırmaya çalıştı titreyen elini adamın yanağına koydu. "Boş verelim." dedi. Yamaç kafasını kızın yanağındaki eline doğru eğdi. "Şimdi konuşmazsak belki bir daha asla buna vaktimiz olmayabilir." dedi Yamaç. Birbirlerine baktılar.
Adam usulca yana doğru eğilip kafasını kızın kucağına koydu gözlerini gözlerine dikti. "Sevgilin ne yapıyor? Ayrıldınız mı yoksa?" diye sordu birden. Gece yine aynı boşluğa düşmüştü. Kekeledi "Sev..gilim?" diye sordu. Yamaç şimdi bakışlarını başka yöne çevirmişti. "Gördüm sizi... Roma'da o küçük pizzacının önünde. 26. doğum günün de... Aslında daha öncede görmüştüm ama o son görüşüm de emin oldum birlikte olduğunuza." dedi. Gece üst üste şoklar yaşıyordu. "Nasıl gördün? Nerede? Ne gördün?" diye sordu kekeleyerek. Yamaç kafasını kıza çevirdi "Her doğum gününde geldim sana." dedi adam. Söylediğinin etkisini ölçmek istercesine kızı izliyordu. "Pizzacıda masana bırakılan 23 sarı gül. 23. Doğum günün" dedi tekrar. Gece gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. "Odanın kapısına asılan 24 balon... 24. Yaş günün" dedi Yamaç. Gece artık ağlıyordu. "En son 26. Doğum günün de işte tamam dedim... Tamam yeter bu kadar hasret... Tamam dedim benimle gelmedi ama arkamdan çıkıp gitti demek beni istemiyormuş ama ... Ama toplarız dedim hallederiz belki ben yanlış anladım dedim... Belki o benim gidişimi yanlış anladı bir sarılsak hallederiz dedim. Kalktım geliyorum yanına aramızda 20 metre ya var ya yok o geldi.... Sevgilin ... Sen böyle arkan dönük dükkanın önündeki çiçekleri suluyorsun geldi sarıldı beline." Sustu Yamaç. Belli belirsiz yutkundu "Benim gibi sarıldı be." dedi gözlerinin dolduğunu yada sesinin çatladığını gizlemeye çalışmadan. Gece bahsettiği olayı hatırlamıştı. İçinden bir kez daha küfretti çocuğa tıpkı o gün yüzüne yaptığı gibi. "Değildi" diyebildi sadece. Yamaç hala ona bakıyordu. "Sonra dedim kendine gel oğlum kız hayatını kurmuş bak kendi yoluna. Zaten kısa bir süre sonra Sena ile tanıştım. Gitar sırtta gezmek seninle hayalimdi olmuyordu madem bende kök salarım dedim." diyerek elleriyle durum bu der gibi işaret yaptı.
"Sen gittikten sonra... O gece inanmadım zaten sabaha siniri geçince çıkar gelir dedim. Ertesi gün... Üçüncü gün... Birinci hafta... Yatışmadı öfkesi dedim kendi kendime kolay değil hiç istemediğimiz bu hayatın içine daldı birden dedim. Sustum bekledim. İki hafta oldu dedim başına bir şey mi geldi acaba. Meraktan öleceğim ama görsen... Kahraman abiye gittim. Çalışma odasında oturuyor beni görür görmez "İyi." dedi görmüş seni... Neden beni aramamış diye bağırmak istedim o an ama yapamadım tabi. Üç hafta... Bir ay... Yeme içme yok bende sadece nefes alıyorum o yaz sıcağında her gün tepeye bizim duvara tırmanıp orda bekliyorum akşam oluyor buraya çıkıyorum. Gel zaman git zaman gelmedin... Aramadın... Sonra Cumali abinin mevzu patladı ortalık karışık birbirini vuran vurana sokağa bile çıkamıyoruz. Ben bitiğim zaten sağ olsun Saadet abla ayrılmıyor başımdan. Bir akşam babam geldi kan revan içinde perişan halde. Direk elime bir zarf tutuşturdu. Gideceksin dedi. Başka çaren yok... Ağladım sızladım diyemedim tabi baba ben senden ayrılmamak için gidemedim zaten şimdi nereye giderim. Öylece attı beni kapıya. Kendince korudu beni uzaklaştırıp iyi yaptığını sandı ama işte.." durdu derin bir soluk aldı "O gece sana geldim ben." dedi. Şaşırma sırası şimdi Yamaç'taydı. "Taksim Borax Bar. Gece saat 2 falan sarhoşsun üstünde mavi bir tişört, saçın başın darmadağın." Ellerini adamın saçlarında gezdirdi. "Yanında üç hatun... bak bir değil iki değil tam üç tane... " Artık zoraki de olsa gülerek anlatıyordu "Ulan bu adam iki ay önce çıkıp gitmiş bir kere bile aramamış, hadi bunu yuttun aylar sonra kendin bulup çıkacaksın karşısına yanı hatun dolu. Hem... Hem ben kimim ki diye düşündüm ne diye çıkacaktım karşına neyin olarak?" Yamaç durumu kavramıştı. "Velhasıl çektim gittim bende. Biliyor musun Yamaç ben o günden sonra bir daha öyle çaresiz aciz hissetmedim hiç... Bir nevi milattı bana o gün." dedi Gece. Duyguları biraz daha yatışmıştı. Daha sakin konuşuyordu şimdi. Gece'nin kucağında yatan Yamaç ayağa kalktı. Az önceki duygu yüklü adamdan eser kalmamıştı. "Her şeyin böyle olması gerekiyordu demek ki böyle oldu. Ama bak ne olursa olsun döndük yine bu Çukur'a saplandık üstelik bu sefer omzumuzda bir sürü yükle. O yüklerimden biri olma Gece. Beni seni kırmak hatta göndermek zorunda bırakma... Beni kendin için endişelendirme" dedi Yamaç kız ile kısa bir an daha bakışıp geldikleri yoldan dönüp gitti...