Nicolas hafifçe gözlerini açtı, odasına dolan güneş ışığı gözlerini bir anda kamaştırdı.Açtığından daha hızlı bir şekilde gözlerini kapatırken, elini gözlerine siper etti. Elinin yarattığı gölgede tekrar gözlerini açtı.
'Başım çatlıyor...' dedi yorgun bir sesle.
'Bununla kurtulduğun için şanslısın...' Nicolas beklemediği anda gelen ses karşısında irkildi. Neredeyse yataktan sıçrayacaktı lakin yerinden kalkacak hali yoktu. Telaşla başını çevirip, tanıdık sesin geldiği yere baktığında uzun beyaz sakallı Elçiyi gördü.
'Elçi..' dedi saygılı bir tonda fakat tonu haricinde herhangi bir selamlama belirtisi göstermemişti.
'Rahat ol, biraz daha uzan.' Elçi sakallarını sıvazlayarak nazik bir şekilde söyledi.
'Beni buraya siz mi getirdiniz ?' Nicolas odaya baktı, burası onun odasıydı.
'Böyle angaryalarla uğraşmak için çok yaşlıyım. Senin iki hizmetçin taşıdı.' dedi Elçi ilgisiz bir şekilde. Nicolas sahte bir gülümsemeyle karşılık verdi ve hemen ardından gözleri büyüdü.
'HECTOR...' dedi aceleyle.
'Neyi bilmek istiyorsun? Yaşayıp yaşamadığını mı ?' dedi Elçi sitemkardı.
'Hayır... Kazandım mı?' dedi Nicolas bu sitemi tamamen görmezden geldi. Öldüyse yapacağı bir şey yoktu, yaşıyorsa yine yapacağı bir şey yoktu. Tek önemli şey kazanıp kazanmadığıydı.
Elçi sakalını sert bir şekilde çekip, sert gözlerle Nicolasa baktı. Burnundan soluyarak karşılık verdi.
'Yaşıyor! Şansına!!!' Dedi sert bir şekilde. Sorusunu görmezden gelerek, Nicolas yine de pes etmedi, cevap bekleyen bakışlarını Elçiye sabitledi.
'Bana öyle bakma! Düelloyu şüpheye yer götürmeyecek şekilde sen kazandın! Aslında, o son saldırın o kadar güçlü olmasaydı... Kazanman ihtimal dahilinde bile değildi.' diye ekledi Elçi. Nicolasın fazla havalara girmesini istemiyordu fakat bir gerçek varsa o da o son teknikte Nicolasa aitti. Haliyle kazanmıştı...
Nicolas ise yumruklarını sıktı, yüzünde büyük bir gülümseme belirdi. Gülümsüyor olmasına rağmen neredeyse ağlamak üzereydi. Gururla doluydu, uzun zamandır ilk defa bu kadar yoğun duygular yaşıyordu.
Elçi Nicolasın tepkisine sadece iç çekerek karşılık verdi. Hector ile aralarında ne gibi bir düşmanlık olduğunu sormadı fakat bu dövüşün Nicolas için önemli olduğunu anlamak içinde kahin olmaya gerek yoktu.
'Fakat ikiniz içinde bir bedeli vardı.' dedi Elçi. Nicolas hızlıca Elçiye baktı, gülümsedi ve 'Ölsem bile önemli değil.' dedi hızlıca gülümsedi.
'Bazı öğrenciler ise, bunu yaşayacağıma ölseydim keşke derdi.' dedi ve Nicolasın dünyasını başına yıkmak için açıkladı.
'Sizin savaşınız Akademinin mülkünü yok etti. Bizzat Müdür ortaya çıktı ve Hector ile senin altın kartlarınızı alıp, yerine boş bronz kartlar verdi. Kısaca bütün katkı puanlarınıza, Akademi el koydu.'
'NE!!' Nicolas yataktan bir anda fırladı, ince acı bütün bedenini anında sarmış olsa bile, hissettiği şok karşısında acının en ufak anlamı yoktu. Gözleri hızlıca umutsuzlukla doldu, hatta öfke bile vardı.
'BU ŞAKA DEĞİL Mİ?' dedi hızlıca inanmayı reddetti.
'Elbette değil... Neden sana şaka yapayım ki? Bence asıl odaklanman gereken nokta katkı puanı değil! Asıl odaklanman gereken nokta Müdürün bizzat gelmiş olması!' dedi Elçi sert bir şekilde cümlesini bitirdiğinde Nicolas kendisini yastığa bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...