Nicolas anılara hızlıca bir bakış attı. Zihninde bilgileri gözlemlediğinde, şaşkınlıkla küfretti. "Siktir..." diye bağırmasıyla birlikte soğuk bir nefes aldı.
"Bu nasıl bir canavar böyle." dedi inanamayarak. Anıların sahibi 400.000 yıl önce yaşamış bir simyacıya aitti. 5 Yıldızlı Tai Tapınağının yüce simyacısıydı. Deva Alemi Başlangıcında 45.000 yaşında olağan üstü bir adamdı. 10. Yıldızlı Simyacı aynı zamanda bütün dünya da tanınan kıdemli bir simyacıydı. Aziz Yıldız Simya Birliğinin kıdemli üyelerinden birisiydi.
Tai Tapınağının, Buda Tapınağı ile olan savaşında öldürülmüştü ve bütün anıları antik yeşim kolyede mühürlenmişti. Hayatının büyük bölümü sadece simya ile doluydu ve şimdi hepsi Nicolasa aitti.
Nicolasın şoke olması garip değildi, zihninde ki anılar bir Devadan geliyordu ve bu kişi 5 yıldızlı bir tapınağın baş simyacısıydı. Aynı zamanda oldukça yetenekli bir simyacıydı, Tıbbi Aşçılık, Tıbbi Hap Uzmanı ve Zehir Ustasıydı. Uzmanlığı ise hap uydurmaydı. Bu çok nadir görülen bir simya türüydü, sadece aklını simyaya tamamen vermiş olan kişilerin yapabileceği bir şeydi.
Var olan bütün şifalı bitkileri ve simya malzemelerini kullanımları da dahil bilmenin yanında, etkilerini en uygun şekilde sentezleyip, deneyler ile yeni hap formülleri yaratan kişiler ancak Hap Uydurma alanında başarılı olabilirdi.
Nicolas bu anıların paha biçilemez olduğunu anında fark etmişti, bazı ekim teknikleri ve savaş teknikleri anılarda mevcuttu lakin Nicolasın dikkati sadece Simya anılarındaydı.
On binlerce formül, sayısız şifalı bitki ve malzemesinin bilgileri kimsenin daha önce görmediği hapların yanında 400.000 yıl önce yaşamış bir simyacının eski bilgeliği. Simya Ustalarının sayısı her geçen yıl düşerken pek çok formül ve bilgi tarih içinde kaybolup gitmişti fakat Nicolas için bu simyacının anıları geçmişe açılan bir pencereden farksızdı.
Hep simyaya ilgi duymuştu, garip bir şekilde anılarını kaybettikten sonra da simya onu kendisine çekmişti fakat şimdi gerçek bir simyacı gibi hissediyordu. Nicolas anıları tamamen özümsediği için, tek yapması gereken düşünmekti ve böylece aynı okuduğu kitaplarda olduğu gibi bilgi zaten ortaya çıkacaktı.
Nicolas bir defa daha derin bir nefes alıp, kalp atışlarını yavaşlattı. O esnada bir süredir göğsünde ki garip yanma hissine dikkat kesildi.
Cübbesini hızlıca çıkartıp, gömleğini adeta parçaladı ve kalbinin hemen üstünde ki altın renkli yazıyı gördü. "KAN" Bu basit kelimenin hangi dilde yazıldığını bilmese bile, ne anlama geldiğini anında anlamıştı.
"Kan?" dedi tereddütle, neden birden bu altın renkli kelimenin ortaya çıktığı hakkında en ufak bir fikri bile yoktu lakin ani güçlenmesi ile bu kelime arasında büyük bir bağlantı olduğunu hissetti.
Nicolas derin bir nefes aldı ve artık anlayamadığı şeyleri kurcalamayı kesti. Hızlı bir el hareketi ile zeminde ki kanı yok etti ve yıkanmak için konağa doğru yarı çıplak yürüdü, tam terasa ayak basmıştı ki.
Avluda bir kaç figür birden ortaya çıktı. Nicolas yavaşça başını çevirdiğinde beş kişi görüş alanına girdi, üstlerinde yeşil renkli cübbeler vardı.
Bir yaşlı ve dört genç erkek karşısında duruyordu, gençlerin saçları farklı bir kesime sahipti fakat. Saçlarının sağ ve sol tarafı tamamen tıraşlanmışken, orta da saçları uzun sağa veya sola taranmış veya geriye atılmıştı. Nicolasın asıl dikkatini çeken ise, gençlerin ve yaşlı adamın kulaklarının üstünde düzgün bir şekilde yapılmış çizikler olmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...