Dong Klanı en hızlı tepki veren güçtü, diğerlerine gelince onlar daha kısık sesli tepki verdiler fakat kıtanın dört büyük klanından üç tanesi sadece düşük tepkiler verip geri planda kalmıştı.
Üç tane 2 yıldızlı klanın neden bu kadar kısık sesli tepki verdiğini kimse anlamdı, herkes şoke olmuştu. Bu herkesin gözünde açık bir meydan okumaydı fakat en büyük üç güç sadece kısık sesle rahatsızlığını dile getirip geri çekilmişti.
Bu aynı zamanda bir çok bir buçuk yıldızlı gücün sessizleşmesine sebep oldu fakat dört büyük klanın üçünün niyetini anlayan kişilerde vardı.
Nicolas bir haftadan biraz kısa sürede bütün dağı ruhsal algısıyla taramayı başarmıştı, oldukça zorlu bir görevdi fakat başladıktan sonra zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadı. Hazine bulmanın aslında keyifli olduğunu bile fark etmişti.
Lao Krallığının elit askerleri çoktan geri çekilmiş, Siyah Nilüfer ufak bir karargah kurmuş ve bazı uzmanlar alanı korumakla görevlendirilmişti. Sayıları az olsa da Siyah Nilüfer'in Aziz İmparatorlarının 50 tanesi bu alandaydı ve bütün kıta da bu kadar büyük gücü aşıp, rahatlıkla Arşın Dağlarına sızabilecek çok az kişi vardı.
Nicolas iki dağın tamamını araştırmış, ardından dağ eteklerine inmişti. Tahminlerinde haklı olduğuna inanıyordu zira dağın eteklerine yaklaştıkça maden yoğunluğu giderek artmış, özellikle dağın 100 metrelik rakımında büyük gümüş madeni keşfetmişti.
Gümüş, Altın ve diğer madenler ölümlü dünyası için değerliydi fakat yetiştiriciler içinde kullanışlı olduğu pek çok alan vardı. Her halükarda Nicolas umursamadı, Arşın Dağları hazinelerle doluydu. Özellikle bir zümrüt madeni onu neredeyse iki dakika sessizliğe gömmüştü. Zümrüt madeninin boyutları öylesine büyüktü ki, Nicolas tam olarak madenin ne kadar değeri olduğunu hesaplayamadı.
En nihayetinde meydan okumasına gelen tepkileri değerlendirmek için, iki dağ arasında ki vadi ve şelaleyi incelemeyi erteledi ve Siyah Nilüfer Organizasyonunun toplantısını Arşın Dağlarında yapmaya karar verdi.
Nicolas hafif bir gülümseme ile, dağlık zeminde oluşturduğu düz alanda bir sandalyede oturmuş, yanında ki masada ki şarabından içerken düşünüyordu. Nalan Ran bir süre önce ona Arşın Dağlarını ve çevresini aldığında büyük güçlerin verdiği tepkilerle ilgili bir rapor okumuştu.
"Dört büyük klan... Birbirlerini yemeyi bekleyen aç kurtlar... Dong Klanının arka bahçesinde meydan okuduğumu biliyorlar ve Dong Klanı ile nasıl başa çıkacağımı görmek istiyorlar. Böylece gücümü ölçüp ona göre karar verecekler." dedi Nicolas fakat Dong Klanının kınama bildirgesini düşününce kaşları hafif çatıldı.
"Dong Klanında dikkate değer birileri var. Verdikleri tepkinin sertliğine bakılırsa, Ruh Taşı Kökü bulduğumu tahmin etmiş olmalılar. Bu beklediğimden erken oldu." Nicolasın çatık kaşları hafif yükselirken gözünde zevk alan bir ifade vardı. Bu onun için bir oyundu, bu meydan okuma baştan sona saçmalıktı.
Fiziksel gücü Ruh Bölme Alemine yarım adımdı fakat Ruh Bölme Alemi uzmanları ile, Yarım Adım Ruh Bölme Aleminde ki gücü ile rahatlıkla hepsini yeneceğini düşünmedi.
Aziz Tanrı Alemi gerçek yetiştiriciliğe atılan adımdı ve Ruh Bölmesi Aleminden sonra, büyücü veya şövalye gibi dünyevi ayrımlar yoktu.
Nicolasın en büyük avantajı fiziksel gücünün korkunç olmasıydı, beden dayanıklılığı inanılmazdı ve çok hızlı şekilde bedeni onara biliyordu fakat Ruh Bölmesi Alemi uzmanları kelimenin tam anlamıyla iki canlıydı.
Aziz Tanrı Aleminde yetiştiriciler, niyet enerjisini bir forma sokup, onu enerji merkezlerinde bir fetüs haline getirirlerdi. Ruh Bölme Aşamasında ise, bu fetüs ile orijinal bedeninin ruhu kaynaşır ve bir klon oluştururdu. Bu klon yetiştiricinin enerji merkezinde sürekli meditasyon yapıp var olduğu niyetin aydınlanmasına ulaşmaya çalışırdı veya dünyaya çağrılıp herhangi bir yere koyula bilirdi.
Orijinal Beden ise artık niyet üstüne aydınlanma arayamazdı ve Nüwe Alemine ulaşmak istiyorsa, başlangıç, orta, zirve aşamalarının heri birisinde birer klon yaratmalı ve Nüwe aşamasına girmek için bir klonu tamamen özümsemesi gerekiyordu.
Bu klonlar, orijinal bedenler için birer yedek hayattı, aynı zamanda yedek hafıza, farklı hayatlar ve farklı yolları temsil ediyordu.
Nüwe Alemini tamamlayana kadar her yetiştirici bütün klonlarını özümsemeliydi ve ancak tamamı özümsendiğin de o kişi bir Deva olabilirdi.
Bir Deva bütün kıta da en korkutucu varlıklar olarak görülürdü, bir Ölümsüze denk gelmek 1000 defa yıldırımla vurulmakla aynı ihtimale sahipti. Bu sebeple bir Deva'nın ağırlığı çok daha yüksekti, onlar tanrısal varlıklardı ve hepsi gökler üstünde hakimiyet kuran kişilerdi.
Bir Deva birleştiği her niyeti enerji merkezinde bir dünya oluşturmak için özümserdi ve her özümsenen Niyet Deva'nın bir aşama ilerlemesine sebep olurdu. Bu süreç bin hatta on bin yıllar sürebilir, bazen başaramadan ölürlerdi.
Yine de her niyeti, enerji merkezlerinde dünyalara dönüştürseler bile hala çıkabilecekleri en yüksek nokta Yarım Adım Ölümsüz Alemiydi. Çünkü bir Ölümsüz olmak için, enerji merkezinde ki bütün dünyaları tek bir dünyaya çevirip bir Ölümsüz Çekirdeği oluşturmaları gerekiyordu.
100.000 Deva içinden belki 1 kişi Ölümsüz Çekirdeği kurmayı başarabilirdi.
Ekim yolu bir sır değildi, bir Ölümsüz olmanın yolu ve süreci herkes tarafından biliniyordu fakat bu herkesin Ölümsüz olabileceği anlamına gelmiyordu. Nicolas Siyah Nilüfer Organizasyonunun kaynaklarından bu derin bilgileri ve süreci öğrenmişti bu sebeple Ruh Bölmesi Aleminde ki uzmanlara bakışı eskisi gibi sığ değildi. Bu kişiler gerçekten güçlü rakiplerdi.
Hayatını koruması mümkündü fakat bu onları öldürebileceği anlamına gelmiyordu. Nicolas şimdi neden anılarının yok edildiğini veya kendisi tarafından silindiğini anladı. Çünkü güçlenecekse pek çok birden fazla hayata sahip kişiyle düşman olacaktı. Sadece Ruh Bölmesi Alemi Zirve Aşamasında ki yetiştiricinin en az dört hayatı vardı. Üç klon ve orijinal beden yok edilmediği sürece her zaman ailesi tehlike altında olacaktı. Nicolas belki Ruh Bölmesi Aleminde ki uzmanları kendi başına öldürebilirdi fakat klonlarından birisi hayatta kaldığı sürece asla ailesi güvende olmayacaktı bu sebeple kendisinin bile ailesini unutması en iyisiydi. Böylece kimseye onlardan bahsedemez ve kimse onun değer verdiği insanları bilmezdi.
Aziz İmparator Alemi Zirvesine kadar süren ekim süreci, temelde çok pürüzsüz hatta çok basitti. Tek yapılması gereken sürekli niyeti anlamaktı, Niyetle bir olmak seviyesine çıkıp, Aziz İmparator Aleminin zirvesinde Niyetle Bir olmayı tamamen kavradığında tek yapması gereken Dao anlayışına geçmekti.
Fakat bunun için niyeti fetüs haline sokmak gerekiyordu, böylece Dao'nun kapıları yetiştirici için açılacaktı lakin bütün Kör Kayalar Kıtasın da 100 den fazla Aziz Tanrı Alemi Uzmanı yoktu, bu kıta da sadece yetiştiriciler yaşıyordu ve kıtanın toplam nüfusu 40 Milyardan fazlaydı.
Nicolas Arşın Dağlarına bakıp şarap içerken, bütün bunları bilmesine rağmen kendisini rahatsız hissetmedi hatta biraz kaygısızdı. Geçmişte, Taoist Wu Shang ile konuşmadan önce, her zaman acelesi varmış gibi hareket ediyordu fakat şimdi acele etmenin sadece kendisine zarar vereceğini biliyordu.
En sağlam temeller bile, zamana ihtiyaç duyuyordu, aceleyle yapılan her iş kusurlarla doluydu, dikkatli, yavaş ama özenle yapılan her iş ise uzun ömürlüydü. Nicolas bunu anlamıştı.
Eğer Arşın Dağını hızlıca ruhsal algısıyla inceleseydi, bir çok madeni fark etmezdi ve tek hedefi Ölümsüz Mağarası olsa, bugün Ölümsüz Mağarayı belki bulurdu fakat kapısında savaş için bekleyen bir çok klan ve tarikat olacaktı.
Nicolas kadehi yavaşça kaldırıp bir yudum aldı, farkına varmadan zaman akıp geçmiş çoktan güneş zirveye ulaşmıştı. Nicolas ayağa kalktı ve iki dağın arasında ki karlı vadiye ve yarı donmuş şelale ile, altında ki ufak gölete baktı.
O esnada aklında bir soru oluştu?" Şelale var? Gölet var fakat su nereye akıyor? Bir nehir yok ."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...